Yüzme bilmeyen giremez!

İki bin on bir yılında İstanbul Ataşehir Belediyesi Mustafa Kemal Mahallesinde, Deniz Gezmiş adında bir çocuk parkı açtı…

İstanbul’da açılan bu parktan nedense Ankara’da yaşayan “duyarlı” bir vatandaşımız rahatsız oldu. Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı’na bir mektup yazarak bu parkın suçu ve suçluyu övmek anlamına geldiği gerekçesiyle yetkililerin cezalandırılmasını ve parkın kaldırılmasını istedi…

Savcılık bu şikâyeti “Deniz Gezmiş’in mahkûmiyeti o dönemin sıkıyönetim mahkemesi tarafından verilen yargısal bir karardır. O dönemde bu mahkûmiyetin ne kadar yerinde olduğu tartışılmasa da, geçmişe ilişkin mahkûmiyetler verildikleri dönem sonrasında ele alınabilir (tartışılabilir). Deniz Gezmiş tarihsel süreç içinde siyasi bir figür olarak yerini almıştır. Türkiye’nin pek çok yerinde adına anmalar ve etkinlikler yapılmakta, hakkında yazılan kitaplar serbestçe satılmaktadır.” diyerek reddederken ülkemizde örneğine az rastladığımız bir demokrasi dersi verdi.

***

Geçenlerde bir futbol yorumcusu, Erdoğan’ı “Parkasız Deniz Gezmiş” diye tanımlayınca, rahatsızlık yine uzaktan, milliyetçi yavru iktidar partisinin “duyarlı” başkanından geldi!

Önce parka ile pankartı karıştırsa da, çevresindekilerin yardımıyla doğru kelimeyi bulunca “Bu ne Türk milletine, ne cumhurbaşkanlığına yakışır. Bunu şiddetle reddediyorum. Cumhurbaşkanı bir dönemin teröristinin özdeşi olarak takdim edilemez!” diye kızdı!

***

Biz beyefendiyi “milliyetçi” olarak bilirdik…

Siyasi bir görüş olan milliyetçiliğin en basit tanımı, milletin kendisine has gelenek ve kültüre bağlı kalması ve kendi varlığını her şeyin üzerinde tutarak yaşaması olduğuna göre…

1967 yılındaki Kıbrıs Krizi sırasında, henüz 20 yaşındayken Taksim Meydanı’nda ABD bayrağı yakan üç kişiden birisi olan; O yıllarda İstanbul’a gelen Amerikan 6. Filosunu protesto gösterilerinde başı çeken; Türkiye’nin tam bağımsızlığına inanan; Samsun-Ankara arasındaki “Tam Bağımsız Türkiye için Mustafa Kemal Yürüyüşünü” düzenleyerek Demirel’in ünlü “Yollar yürümekle aşınmaz” sözünü etmesine neden olan; Kısa yaşamını Emperyalizme karşı çıkarak geçiren ve bu uğurda canından olan…

Deniz Gezmiş iyi bir Türk milliyetçisidir!

***

Mecliste sağcı ve Amerikancı partilerin milletvekili ve senatörlerinin -Adnan Menderes ve iki Demokrat Partili bakanın idamlarını kastederek- “Üçe üç” intikam çığlıklarıyla idama gönderdikleri bu üç gencin, tek bir kişiyi bile öldürmediklerini bugün kaç kişi biliyor, kaç kişi hatırlıyor?

Ankara Bahçelievler’de yedi İşçi Partili genci boğarak öldürenlerin devlet için çalıştırılarak kahraman ilan edildiği, Sivas ve Maraş katliam sanıklarının milletvekili seçildiği, gazeteci öldüren katillerin “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye omuzlarda taşındığı bir ülkede “tam bağımsız Türkiye” isteyen devrimci bir Atatürk milliyetçisinin “millete yakışmaması” doğaldır!

***

Futbolcusu ve sağcısı böyle de solcusu çok mu farklı?

Bundan birkaç yıl önce Kılıçdaroğlu’nu soldan uzak olmakla suçladıklarında kendisini “Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının mezarlarını ziyaret edip karanfil koydum” diye savunarak solculuğunu “ispatlamıştı”. (Ben de dayanamayıp “Kabristan Solcusu” diye yazı yazmak zorunda kalmıştım!)

***

Emperyalizm Türkiye’yi zayıflatmak için yıllarca bizi ikiye bölerek Kurtuluş Savaşıyla bu topraklardan kovulmasının intikamını aldı; Sağcı - solcu, Komünist - Faşist, Laik - anti laik, Atatürkçü - yobaz, Cumhuriyetçi - İkinci Cumhuriyetçi, Başı kapalı - başı açık, Ateist - dinci, Alevi - Sünni, Türk – Kürt, Sivil – Asker, Müslüman - Hıristiyan ya da Yahudi, …

Cumhuriyetin ilk yıllarında yakalamış olduğumuz birlik ve beraberliğimizi bozarak, birbirimize kenetlenmiş ellerimizi çözdüler. Sonunda milli maçlarda bile bir araya gelemez olduk.

Karşıtlıklarımız değiştikçe, politikacılarımız değişmedi. Bu çözülmeyi engellemeleri gerekirken, ya çanak tuttular, ya da seyirci kaldılar!

***

Binlerce gencimiz ya inandıklarından, ya saflıklarından, bu kavgalara kurban oldular…

Milliyetçi bir parti lideri Antiemperyalist bir gencin hakkını veremedikçe, onun ölümüne üzüldüğünü söyleyemedikçe veya solcu bir lider, sağcı bir gencin mezarını karanfille ziyaret edemedikçe, toplumu yönlendirme görevi Türkiye’nin dünyanın hangi yarı küresinde olduğunu bile bilmeyen futbol yorumcularına kalır.

Bu kafayla, bizde kavga, dövüş, kıyamet bitmez!

***

Türk halkının bir kısmı, Deniz Gezmiş’e hep ölümüne içi acıyarak, fikirlerine, mücadelesine -katılmasa bile- saygı duyarak baktı. Onu değil, onu bu hale getiren sistemi ve ülkeyi beceriksizce yönetenleri suçlu gördü!

Gezi parkı olayları sırasında onu hiç görmemiş gençler, AKM üzerine resmini astılar; Şairler şiirler, yazarlar kitaplar, besteciler müzikler yazdılar; Filmciler film çektiler, türkücüler türkü söylediler…

Bu türkülerden birisi olan “Deniz üstü köpürü(r)”ün son sözleri, şimdi onun adı üzerinde yüzme bilmeden çırpınanlara verdiği bir mesaj gibidir…

“Benim de bu cihandan gidişim

Hey canım rinna nay rinna rinna nay

Memleket sevdasından

Ey canım ey, memleket sevdasından!”

***

Andre Gide’nin bir sözü vardır; “Kıyıdan uzaklaşmayı göze alamayanlar, yeni okyanuslar keşfedemezler” der…

Deniz, kıyıdan uzaklaşmayı deneyenlerdendi!

Hakkında yorum yapanlar eğer kıyıdan ayrılıp Deniz’e gireceklerse, önce yüzmeyi öğrensinler!

Yayın Tarihi
20.12.2017
Bu makale 2379 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!