MELTEM ESİNTİSİ

Seçim Öncesinde...

...Bizim de Bir Eğitim,Kültür Ve Sanat Manifestomuz Var.

İster iktidarda, ister muhalefette olsun hemen herkesin üzerinde fikir birliği ettiği konu, ülkemiz eğitim sisteminin geçen zaman içinde çöktüğü, istenen başarının bir türlü elde edilemediği, uluslararası sınavlarda sonunculuklara abone olduğumuz, çağdaş dünyanın eğitim düzeninde bireysel anlamda birkaç kısıtlı başarı dışında esamimizin bile okunmadığı gerçeğidir.

Ülkesini karşılıksız seven, insanına, gençliğine güvenen eğitimciler olarak iyi niyetle eğitim, kültür ve sanat adına yapılması gerekenleri bir eğitim manifestosu ile kamuoyuna duyurmak, ilgililerin dikkatini seçim arifesinde bir kere daha çekmek gereksinimini duyuyoruz. İş işten geçmeden bunu yapmak, uyarı görevimizi sorumlu yurttaşlar olarak yerine getirmek istiyoruz.

  1. ve geleceğe yönelik olarak önünü açmak için,önerilerimizi tüm siyasi partilere bir kez daha duyurmayı ulusal görev biliyoruz. Bunu Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şubesi olarak yapıyoruz. Çıkış yolu budur, gösteriyoruz.

 

ÖNCE DURUM TESPİTİ

Eğitimde yurt çapında büyük bir dengesizlik ve eşitsizlik vardır.

Sınav sistemlerinde adaletsizlik, hırsızlık her aşamada alabildiğine yaygındır.

Eğitimin devlet düzenlemesi ve denetiminden çıkartılıp, giderek özelleştirilmesi ve piyasalaştırılması, ticarileştirilmesi, salt varlıklı insanların çocuklarının eğitim hakkından yararlanır hale gelmesi, yoksul çocuğunun okuma olanağını yitirmesi ya da sadece imam-hatiplerde, özel okullarda veya yetiştirme yurtlarında tarikatların, cemaatların eline bırakılması kesinlikle toplum adına işlenen bir cinayet olmuştur.

Ne yazık ki, öğretmen atamalarında yandaşlık ön plana alınarak, eğitim kurumlarında liyakata dayalı bir atama düzeni kurulamamıştır.

EĞİTİM DENİNCE

  1. denince, ilk akla gelen, verilen eğitimin ulusal olmasıdır. Ulusun çıkarlarını gözeten, partilerüstü bir politika izlenmelidir.

EĞİTİMİN BÜTÇEDEKİ PAYI

  1. en büyük pay, eğitim, kültür ve sanata ayrılmalıdır. Aranan para, Diyanet bütçesinden belli bir kısıntı yapılarak temin edilebilir.Bu sayede yurt çapında okumak isteyen her düzeydeki yoksul öğrenciler, verilecek devlet bursları ve kredilerle karşılıksız desteklenir hale gelebilir. Okul Öncesi Eğitim yurt çapında tek bir öğrenci dışlanmadan yaygınlaştırılmalı, hiçbir vatan evladı, okul öncesi eğitim almadan kendi haline bırakılmamalıdır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesi eğitim, çocuğun daha sonraki öğretim süreçlerinde başarısını arttıran, çocuğu geliştiren bir süreçtir. Bu kanıtlanmıştır. Okul öncesi eğitim, ülkenin tüm çocuklarına ayırımsız olarak ve parasız sağlanmalıdır.

ÖĞRETMEN EĞİTİMİ VE ATAMALAR

Öğretmen eğitimi, özerk eğitim akademileri aracılığıyla gerçekleştirilmelidir. Öğretmen meslek liseleri açılmalı, üniversitelere girişte öğretmen lisesi mezunlarına kontenjan ayrılmalı, öncelik verilmelidir.

Toplumun öğretmen ve okul gereksinimleri net biçimde belirlenmeli, eğitim akademilerinden mezun olan öğretmenler, kesinlikle branşları doğrultusunda görevlendirilmelidir. İşsiz, aşsız, atanamayan öğretmen bırakılmamalıdır.

Akademi mezunu, branşında uzman, yeterli pedagojik formasyonuna sahip her öğretmen atanmalı, atamalarda nesnel olmayan mülakatlar kaldırılmalı, eğitimde performans sistemi olmamalı, sözleşmeli öğretmenlik diye bir kavram bulunmamalı, öğretmenlerin kendilerini güvence içinde hissetmeleri,kendilerini eğitim öğretime vermeleri sağlanmalıdır. Topluma hizmetin önemi kavratılmalıdır.

LAİK,DEMOKRATİK VE BİLİMSEL EĞİTİM

Yoğun sorunlar yaşayan eğitim sistemimiz, çağdaş Cumhuriyetin gereği olarak laik, demokratik ve bilimsel yapıya en kısa zamanda kavuşturulmalıdır. Bunlar olmazsa olmaz ilkelerdir.

EĞİTİMDE NİTELİK KAYBI

Eğitimde son yıllarda büyük nitelik kaybı yaşanmıştır.

Her seviyede öğretmen okullarının kapatılması sonucunda nitelikli öğretmen yetiştirilememesi, sorunun önemli nedenleri arasındadır.

Eğitimin “kindar” ve “dindar” nitelemeleriyle giderek dinselleştirilmesi, akıl ve bilimden uzaklaşması gelinen olumsuz noktanın sorumluları arasındadır. Ezbere dayalı eğitim de çıkmaz sokaklardan biridir.

DEVLET OKULLARI

Devlet okulları,son yıllarda, değişik taktikler denenerek, içleri boşaltılmış, nitelik ve nicelik olarak zayıflatılmışlardır. Devlet Baba, özel okulları, ticari anlamda eğitime yatırım yapan özel sektürü desteklemek yerine, devlet okullarını güçlendirmek ve daha nitelikli hale getirmek zorundadır. Okulsuz yerleşim yeri, öğretmensiz okul bırakmalıdır. Bu konuda taşımalı eğitim, sorunu çözmek yerine daha karmaşık ve içinden çıkılmaz kılmıştır. Yerinde eğitim, yeniden düşünülmelidir.

 

SEÇME ve SINAV SİSTEMİ

İşin kolayına kaçan, eğitimin her aşamasında çocuğu ezbere yönelten, teste dayalı sınavlarla gerçek ölçme ve değerlendirmeden yoksun sınavlarla işin içinden çıkmaya çalışan, sınav güvenliğini sağlayamayan bir sistem ile karşı karşıyayız. Bunun olumsuz sonuçları, tüm uluslararası ve ulusal sınavlarda alınan kötü sonuçlarla perçinlenmiştir. Öğrenciyi, kapasitesini, erim gücünü ve yeteneklerini tespit eden ve geliştiren bir müfredata tez elden dönmek zorundayız.

Çoktan seçmeli sınavlar dayatmak yerine, öğrenciyi tanıyan, yeteneğini açığa çıkartan ve geliştiren bir düzenlemeye şiddetle ihtiyaç vardır. İyi yetişmiş bir öğretmenin de birincil görevi, kendisine emanet edilen çocuğun, neye yeteneği var, neye yok belirlemekten ve o yönde eğitmekten geçmektedir.

YAPILANMA

Okulların, bulunduğu yörelerin ihtiyaçları doğrultusunda yapılandırılmaları, üretime ve meslek edinimine yönelik çalışmalara ağırlık vererek çalışmaları gerekmektedir.

 

MÜFREDAT PROGRAMLARI

Yurt çapında tüm okullarda aklın, bilim ve teknolojinin ışığında çalışmalar yapılırken, hepsine aynı müfredatı dayatmak yerine, her yaştaki çocuğun psikolojisine uygun biçimde eğitim-öğretim yapılması düşünülmeli, temel kaygı, yaratıcılık, sorun çözme, işe yarama ve doğru örneklendirme olmalıdır.

  1. çapında tüm okullar, yetkin kitaplıklar, laboratuvarlar, kültür ve sanat işlikleri, resim-iş atölyeleri ile donatılmalı, kültür ve sanat ile uğraşmaları özendirilmelidir. Ödüllendirmelerle teşvik edilmelidir. Daha da ötesi, her düzeyde eğitim kurumları boş zamanlarında halka açık eğitim çalışmalarına yer vermelidirler. Okulların vardiya usulü çalışması düşünülmelidir. Bunu söylerken, ikili öğretimi kastetmiyoruz. Mekanların çok amaçlı kullanılmasını öneriyoruz.Kültür ve sanatın yaygınlaştırılması adına atılan tüm adımlar,birer hapishanenin kapanması anlamına gelecektir.

Her okulun, olanakları ölçüsünde spor olanakları zorlanmalı, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur inancıyla çocukların, gençlerin spor yapmaları olanaklı kılınmalıdır. Spor salonları daha işlevsel kılınmalıdır.

Okulların tümünde öğrenciler, yapılan çalışmalarla okumaya özendirilmeli, düşünmeye, düşündüğünü açıkça ifade etmeye, araştırmaya, sorgulamaya ve doğruyu destekleyip, yanlışı eleştirmeye özendirilmelidir. Bu anlayış yerleştirilmelidir.

Çevrenin durumu incelenerek, geleneksel değerlere saygı duyan, sahip çıkan, koruyan, yerel anlayıştan giderek ulusal anlayışa yönelen, hatta evrensele ulaşma çabası gösteren insanlar yetiştirmek eğitim öğretimin ana hedefi olmalıdır.

 

Öğrenciler, kuramsal anlamda okulda öğrendikleri dersleri yurt çapında yapacakları gezilerle pekiştirmeli, öğrendiklerini kalıcı kılmalıdırlar. Okullar buna aracı olmalıdır.

tutucu, geriye dönük eğitim yerine çağdaş ve bilimsel bir eğitim hedeflenmelidir.

Karma eğitim, çağdaş eğitimin olmazsa olmazıdır. Her aşamada ve tüm okullarda karma eğitim hedeflenmeli, okullarda geleceğin anaları ve toplum mimarları olarak daha çok kız öğrenci okutmak için pozitif ayrımcılık yapılmalıdır.

 

Her öğrencinin okuma hakkı olduğu düşünülerek, devlet baba, özellikle kırsal kesimlerden gelen ve okudukları bölgelerde yatma,yeme-içme olanakları konusunda sıkıntı çeken öğrencilerin ayrımsız hepsinin sorunları çözme yükümlülüğündedir. Haktan yana ve toplumdan yana bir devlet anlayışının insanlar arasında din, mezhep, etnik köken gözetmeden, kimseyi ötekileştirmeden kucaklaması asli görevidir.

 

Aynı devlet, değişik adlarla ortaya çıkan tarikat ve cemaatlara görevinin bir kısmını ya da tamamını paslayamaz. Onların okul ya da yurt açmalarına izin veremez. Görevinin bilincinde olması gerekir. Yaşanan Fetö olaylarından ileriye dönük ders alınmalıdır.

 

Bugünün Türkiyesi, cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki % 85 i köylü olan ve kırsal kesimlerde köy ve mezralarda yaşayan insanlardan ibaret değildir. Tam tersi, yaşanan göç nedeniyle, ülke nüfusunun büyük çoğunluğu kentlerde ve kentlerin varoşlarında (kenar mahallelerinde) yaşamakta, oralarda kentle bütünleşmeye,uyum sağlamaya çalışmaktadır.

 

Bu insanlar, geçen bunca zamana karşın ne kentli olmayı, ne de köylü kalmayı başarabilmiş değillerdir. Bu nedenle ülke çapında parasız yatılı okullara ihtiyaç daha da artmıştır. İsrafa yönelik değil, yapmacık ya da göstermelik değil, gerçek anlamda üretime yönelik, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda değişik branşlarda meslek öğreten uzmanlaşmış liselere, teknik liselere ya da müzik ve sanat enstitülerine yönelmek gerekmektedir. Toplumun kurtuluşu, ancak tükettiğinden fazlasını üretmekte ve Pazar payı olan nitelikli ürün üretmekte yatmaktadır.

 

Okullarda verilecek eğitim, gerçek anlamda çağdaş ve demokratik olmalı, önce kendini ve kapasitesini bilen, kendisiyle ve çevresiyle barışık, güven duygusu gelişmiş, iş bilen, özgür düşünceli yurttaşlar yetiştirmeyi temel almalı, asla ayrımcılığa, yandaşlığa, ötekileştirmeye açık kapı bırakmamalıdır.

 

NE İDÜĞÜ BELİRSİZ 4+4+4 GARABETİ

 

İlkesiz bir yaklaşımla, önümüze konan, pilot okullarda bile denenmeden,yararı zararı görülmeden devreye sokulan 4+4+4 garabetinden derhal vazgeçilmelidir.

 

Diğer çağdaş ülkelerde olduğu gibi eğitim kesintisiz olmalı, iki yıl okul öncesi, ve 8 yıl ilk ve orta öğretim olmak üzere 10 yıllık eğitim her ülke vatandaşı için zorunlu, parasız ve devlet güvencesinde olmalıdır.

 

DİN EĞİTİMİ

 

Laik bir ülkede çok küçük yaşlardan başlayarak ülke çocuklarına din eğitimi dayatmak, doğru değildir. Hele çok küçük yaşlardaki çocukların bile koşullandırılarak, gelişimleri bile göz önüne alınmadan, kapanmaya (tesettüre) zorlanmaları son derece yanlıştır. Aklı başına gelen,kendi kararlarını kendi alabilecek duruma gelen insan nasıl giyineceğine de kendisi karar verebilir.

 

Dayatmalara, zorlamalara çağdaş bir toplumda yer yoktur. Herkes kendi günahından kendisi sorumludur. Tanrı ile kul arasına hiç kimsenin girmeye hakkı yoktur. Zaten İslamda böyle bir ruhban sınıfa da yer yoktur.

 

Okullarda, yurtlarda toplumun “terbiyesiz, ahlaksız” diye nitelediği davranışlara göz yumulmayacak bir anlayışın yerleştirilmesi önemlidir.

Laik bir toplumda din adına dayatmalar hoş görülemez. Görülmemelidir.

 

Ülke çapında kör hafız değil, okuduğunu anlayan ve doğru yorumlayan nitelikli din adamlarına ihtiyaç vardır. Din eğitimi, şeyhlere, şıhlara, cemaaatlara bırakılamaz. İmam hatipler, toplumun ihtiyaç duyduğu kadarıyla açılmalıdır. Hiç bir okul, hiç bir siyasal kurumun arka bahçesi haline getirilmemelidir.

 

TAŞIMALI EĞİTİM

 

Taşımalı eğitim nedeniyle kapatılan, ama halen işlevsel konumda olabilecek köy okulları bir an evvel restore edilmeli, okul, okuma odası, halk evi, etüt merkezi, el işleri ve beceri merkezi olarak kullanılması gündeme getirilmelidir. Binalar, yıkılmaya bırakılmak yerine işlevsel kılınmalıdır.

 

ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLER

 

Atama bekleyen öğretmenlerin umutlarını kırmamak ve geleceğe yönelik karamsarlıklarını önlemek adına öğretmensiz köylere ataması yapılmalı, köy okulları yeniden işlevsel kılınmalıdır. Batı toplumlarında olduğu gibi tek bir öğrenci bile bulunsa, onu öğretmensiz bırakmamak gerekmektedir. (Japonya ve Norveç örnekleri)

 

ÖĞRETMEN LİSELERİ

 

Eğitim akademilerine alınacak öğrencilerin öğretmen liselerinde yetiştirilerek, en nitelikli öğrencilerin öğretmen olmaya özendirilmeleri yeniden düşünülmelidir. Bu da ancak öğretmenlerin saygınlığını ve yaşam koşullarını düzeltmekle mümkün olacaktır.

 

Yurdun değişik yörelerinde parasız yatılı Anadolu Öğretmen Liselerinin açılması yeniden düşünülmelidir.

 

KÖY ENSTİTÜLERİ DENEYİMİ

 

Dünya eğitim tarihine özgün kurumlar olarak geçen Köy Enstitüleri, okul yerleşkeleri, birer eğitim siti olarak korumaya alınmalı, yapılar restore edilerek eğitim amaçlı işlevsel kılınmalıdır.

 

YÖK VE ÜNİVERSİTELER

 

Üniversitelere gerçek bir ayak bağı konumunda olan YÖK (Yüksek Öğretim Kurulu) derhal kaldırılmalı, bilimin karşısında Demokles’in kılıcı olmaktan kurtarılmalı, kesinkes ayakbağı olması önlenmelidir.

 

Yurt çapında yaygınlaştırılan üniversiteler, ne yazık ki, nitelikli eğitim vermek yerine, yetersiz öğretim elemanları nedeniyle, lise eğitiminin ötesine geçemedikleri gibi zamanla özgün, özerk ve özgür fikir ve düşünce üretemez kurumlara dönüşmüşlerdir. Yaptıkları araştırmalar, hazırladıkları tezler yetersiz kalmıştır. Niteliksiz mezunlardan nitelikli işler beklemek, işin doğasına aykırıdır. Üniversiteler, bulundukları yörelerin gereksinimlerini karşılayacak insan kaynakları olmaktan çok uzaktır.

 

Ülkemizdeki üniversitelerin hepsinin bugün büyük sorunları vardır. Bu sorunlar, büyük ölçüde siyasetin üniversiteleri arka bahçe yapmak üzere burnunu işin içine sokmasından ve rektörlerden, siyasallaştırmasından, tarikatlaştırmasından kaynaklanmaktadır.

 

Üniversiteler, yeniden özgür, özgün ve özerk olmadıkça, nitelikli bir eğitimden ve liyakatlı insanların göreve gelmelerinden söz edilemez.

Üniversitelerin nitelikli öğretim elemanları, sudan gerekçeler gösterilerek, tasfiye edilemezler. Edilmemelidirler.

 

Üniversite rektörlükleri, demokratik seçimle işbaşına gelmeli, siyasal iktidarın her dediğini yapan birer memur konumuna düşmemelidirler.

Yurdun az sayıdaki saygın üniversiteleri, gerekçesiz biçimde bölünmemeli, parçalanmamalıdır.

 

  1. araştırmalarında özgür bırakılarak, evrensel düzeyde çalışmalar yapmaları ve daha yüksek kulvarlarda çalışmaları gerekmektedir. Üniversiteler, siyasallaştırılarak, ülkemize her alanda yazık edilmektedir. Siyasallaşma sonlandırılmalıdır.Çözüm akademik özerkliktir. Aslında her alanda özerkliktir.

 

  1. bulunan Expo alanı, tez elden üniversite eğitimi almış tüm mezun öğretmenlerin, uzmanlık alanlarında master ya da doktora yapma olanağı buldukları bir üst kurum, bir eğitim akademisine dönüştürülmelidir. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Konya, Samsun ve Diyarbakır gibi kentlerde de benzeri üst düzey akademiler oluşturulmalıdır.

 

CUMHURİYET KAZANIMLARI KORUNMALI

 

  1. kazanımları, çağdaş insanlık değerleri, birlik beraberlik duyguları, tek bayrak, tek ulus, tek ulusal marş gibi kavramlar etrafında kentlenme sağlanmalıdır. Bunlarla oynanmamalıdır.
  2. İlerde ülkemiz adına daha büyük sıkıntılar yaşamak istemiyorsak, uygarlık yarışında hep geride kalan, yenilikleri sadece izleyen konumda olmak istemiyorsak, kesinkes bir eğitim reformuna gereksinim duyuyoruz.

Bu reform yapılırken, öğretmenler, öğrenciler, veliler, ilgili eğitim sendikaları, yöneticiler, ilgili sivil toplum örgütleri ve Bakanlık eşgüdüm içinde çalışmalı, akılcı, çağdaş ve insanımıza yakışan bir yol mutlaka bulunmalıdır. Unutulmamalı ki, “Eğitim,” büyük önder Mustafa Kemal’in deyişiyle, “bir ülkeyi ya özgür ve bağımsız kılar, ya da esarete mahkum eder.”
 

Yayın Tarihi
18.05.2018
Bu makale 2021 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!