Diğer Makaleler
- “Tam Bir Cinayet”
- Biraz Ekonomi
- Bu filimi daha önce görmüştük
- Suçlu Beton mu?
- Sanat ve İlim (II)*
- Şehircilikte Vazgeçemediğimiz Kötü Alışkanlıklar
- Bauhaus
- Sanat Ve İlim
- Soyut Sanat
- Konumuz Yine “Akıllı Kentler”
- Deprem Korkusu ve Güven
- Liyakatli
- Merak ve Paylaşma
- Kaçırdıklarımız
- Akıllı Kentler (bir TV programı üzerine)
- İzmir, Karabağlar Orman Yangını
- Sanatların Birlikteliği
- Kesik Minare
- Leyleğin Ömrü “Lak Lak” İle Geçermiş
- İki Alman Aile “stamm gäste”*
- İlkbahar Misafirleri
- “Bir haftalık İstanbul gezisinden izlenimler”
- Pazar Günü Pilav Vardı
- Yaşamak Ne Güzel Şey
- Bir ülke nasıl değerlendirilebilir?
- Milli Eğitim
- Püf Noktası
- Muhteşem konser
- Okullarımıza neden daha fazla özen göstermeliyiz?
- Okul Arsaları
- Kentsel Dönüşüm İçin Somut Bir Örnek
- İyi Bir Haber
- Angutlar ve Bahar misafirleri
- Biz niye böyleyiz?
- Yabancı Dil Eğitimi Hakkında
- Din ve Yabancı Dil Eğitimi
- Beynin Çalışması
- İyi Haber
- Çok endişeliyim
- Aklın Yolu Birdir...
- İlgisiz Toplum
- YATAY-DÜŞEY YAPILAR - 3
- YATAY - DÜŞEY YAPILAR - 2
- YATAY - DÜŞEY YAPILAR
- Zaman ve Mekân
- Ucube mi? Sanat eseri mi?
Sanat ve İlim (II)*
Bundan önceki yazımızda ilim ve sanat arasındaki benzerliklerden bahsetmiştik. Bu yazıda da aralarındaki farklılıklardan bahsetmek istiyorum. Sanat sübjektif, ilim ise objektiftir. Estetik kıymetler hassas kalitelerin içindedir. İlim ise hassaslığı reddeder ve sadece miktarları tanır. Brunschvicg'e göre ilimde tanımak "ölçmektir". Sanat ne kadar soyutsa ilim de o kadar somuttur. Sanatkârın görüşünde daima bir sübjektiflik vardır. Hâlbuki ilim tamamen objektiftir. Bu, aynen hayalin hakikate, sübjektif zenginliğin soğuk şahsiyetsizliğe karşıt olduğu gibidir. Verlaine "sanat mutlak kendi kendine olmaktır" demiştir. Claude Bernard ise "sanat ben, ilim ise bizdir" diye belirtmiştir. Bir araziyi inceleyen jeolog ilmi bir eser meydana getirir. Aynı araziyi inceleyen iki jeolog arasında fikir ayrılıkları da olabilir. Ancak, ilmi aktivitenin amacında olduğu gibi, araştırma ve tahliller sonunda objektif bir gerçek üzerinde birleşirler. Aynı bunun gibi, bir arazi muhtelif ressamlar tarafından ayrı ayrı resmedilebilir. Örneğin Van Gogh ve Cézanne gibi. Her ikisi de bir köyü kendi iç dünyalarından görerek resmetmişlerdir. Van Gogh'da köy karışık ve hüzünlü, Cézanne'da ise düzenli, dengeli ve aydınlık bir biçimde takdim edilmiştir.
Sanatta ilerleme yoktur. Hatta şöyle de diyebiliriz: ilim bir tanedir, ama sanat yerine sanatkarlar vardır. İlim neticelerin üst üste eklendiği müşterek bir eserdir. Alt buluşlar daima yeni buluşların malzemesini teşkil eder. Einstein Newton fiziğinden hareket eder ve onu geçer. Halbuki Racin'den sonra yazmak ondan daha iyi yazmak için yetmez. Vermeer'den sonra resim yapmak da daha iyi resim yapmak için kâfi değildir. İlim bir oluşumdur, sanat ise devamlı bir yeniden başlamadır. Her sanat eseri şahsi ve tektir. Bir ilerlemenin momenti onda yoktur. Şüphesiz, Chaucer ve Milton önceden okunduğu için Schakespear'e daha iyi anlaşılır. Vermeer'i görmeseydik, belki Cézanne'a bu gözle bakamazdık. Vivaldi yaşamasaydı, Bach'ın bazı konçertoları belki olmazdı. Muhakkak olan bir şey varsa, eğer Bach ve Cézanne kendi zamanlarında yaşamasalardı, hiç kimse eserlerini onların yerine üretemezdi. Aynı anlamda bunun tersini düşünürsek, Newton 'suz yer çekimi kanunları er-geç muhakkak keşfedilirdi. Jean Rostand'ın dediği gibi "Bir alim bir keşfi yapmaz ise, başka birisi biraz sonra bunu yapar". İlim analitik (çözümlemeli), sanat ise sentetiktir (bileşimli). Âlimlerin dünya üzerindeki davranışları artistlerinki gibi değildir. Âlimler karışık şeyleri basit ile izah ederler. İlim bir anlamda sadece birleşmiş elemanları ayırmayı bilir. Onun içindir ki tesiri "yaratıcı olduğu kadar da yıkıcıdır". İlim atomu parçalayabilir ve dünyayı havaya uçurabilir ama hiç bir zaman bir hücreyi canlandıramaz. Sanat bunun aksine, belki, dünyayı yaratırken evrenin sırlarına ve yaşayan ünitelerine daha sadık kalıyor. O, dış görünüşün kaosunu organize ederek eşyalara yeni bir anlam veriyor ve bu sonucu tam bir açıklığa kavuşturuyor. Demek ki sanatın görünümü sentetiktir. Onun için mühim olan gözüken bir üniteden soyut (abstrait) bir eleman yapmaktır. Şüphesiz ilimden çıkan teknik de bir sentezdir. Çünkü bulunmuş kanunlar sayesinde eşyalar yeniden inşa edilir. Eğer bir mühendis sadece nehri geçmek için köprü yapıyorsa, bu bir yöntem, mühendis de bir teknisyendir. Ama, gaye sadece nehri geçmek değil de köprünün kendisi ise, o zaman, nispetleri, perspektif görünüşü, gölge ve ışık oyunları ile kendisini kanıtlaması gerekir. O zaman da yapımcı bir artist, bir mimardır.
- Vernez ve Huisman "Yeni felsefe dersleri "adlı eserden çeviri
MAKALE Yorumları
EN ÇOK OKUNAN
- İdris Özyol'un yoğun bakımda olduğu ortaya çıktı
- Falezlerden ölüme atladığı anlar görüntülendi
- Oksijensiz kalan derede balıklar telef oldu
- MHP'de Ayça Sezer Naz, Kadın Kolları İl Başkanı oldu
- 3. Etap Raylı Sistem’de raylar döşenmeye başladı
- Görevi başında kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden polis memleketine uğurlandı
- Antalya’da 5 ilçede kış lastiği uygulaması
- Türk Kadının Seçme Ve Seçilme Hakkının 85. Yıldönümünü Kutluyoruz.
- Azmettirici iddiasıyla tutuklanan eş: "Adalet yerini bulacak inşallah"
- Miras davasında baba ile oğula ceza yağdı
- Devlet malını Devlet\'in çocukları koruriBRAHİM UYSAL
- Kapitalizmin Göz YaşlarıiBRAHİM UYSAL
- Burjuva Kültüründe SevmekiBRAHİM UYSAL
- Öğretmenlerim; Gününüz Kutlu OlsuniBRAHİM UYSAL
- Buna İtirazım VarDR. ALİ YILMAZ
- Anadolu\'da Hep Birlikte Titreyip Kendimize DönsekiBRAHİM UYSAL
- Öğretmenlerin HatırınaiBRAHİM UYSAL
- Tiyatrocuları cenaze hizmetlerine sürdüler..İBRAHİM AKKAYA
- Toplusal SavrulmaiBRAHİM UYSAL
- "Ne Karaymış Şu Alnımızın Yazısı!..iBRAHİM UYSAL
