Özgürlük ne güzel şey

Che Guevara “Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir” demiş.

Nelson Mandela “Özgürlük için gökyüzünü satın almanıza gerek yok. Ruhunuzu satmayın yeter” diyerek daha ağır konuşmuş!

***

Duymuşsunuzdur…

Oyuncu Hülya Koçyiğit geçenlerde kendisine sorulan “Şu an Türkiye’yi nasıl buluyorsunuz?” sorusuna, “Söylenildiği kadar baskı olduğunu düşünmüyorum. Bundan daha açık bir toplum görmedim ben. Bir kere böylesine bir iletişim çağında yaşarken, sosyal medya hayatımızın bu kadar içindeyken kim kendini baskı altında hissedebilir ki? Kimse baskı altında değil, bilakis herkes fazla özgür. Çok fazla atıp tutuyorlar” şeklinde yanıt verdi.

Arkasından Zerrin Özer…

“Türkiye’de kendimi özgür hissediyorum… Rahatım. Huzurluyum. Mutluyum.” Dedi.

***

Özgürlüğün herkesin üzerinde anlaştığı ortak bir tanımı olmadığını kesin.

Yine de iki kadın “sanatçımızın” bu sözleri, mecliste Çanakkale Savaşı’nın anlatıldığı bir oyunda kadın oyuncuların sahneye çıkarılmasının yasaklandığı bir döneme denk gelmeseydi iyi olacaktı!

“Hiçbir şey, insanın hayal gücü kadar özgür değildir” derler…

Hülya ve Zerrin Hanımın hayal güçleri epey geniş olmalı!

***

Sadece meclisteki tiyatro oyunu mu?

Bu dönemde birçok tiyatro oyunu salon verilmeyerek ya da yasaklanarak engellenmeye çalışıldı. Genco Erkal’ın uyarladığı ve oynadığı “Güneşin Sofrasında Nâzım ile Brecht”, Taner Barlas ve Rutkay Aziz’in sahnelediği “Adalet, Sizsiniz”, KHK’yle ihraç edilen Öğretmen Duygu Şahlar’ın “Bi’şey Anlatıcam Eee? Kurtulduk mu”, Barış Atay’ın sahnelediği “Sadece Diktatör” isimli oyunları çeşitli gerekçeler öne sürülerek yasaklandı. Hatta “devletin” bir tiyatrosunun (Adana Devlet Tiyatro’su) birçok yerde sahnelediği “India Bankası” isimli oyun, Batman’da devletin İl Kültür Müdürlüğü tarafından müstehcen olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Yani devlet, devlet tarafından yasaklandı!

Yasaklardan bir çocuk oyunu da kendisini kurtaramadı. Akhisar İlçe Eğitim Müdürlüğü, çocuklar için geliştirilmiş “Çevreci Afacanlar” isimli bir tiyatro oyununu, içerisinde “savaşı kötü gösteren” sözler olduğu gerekçesiyle yasakladı. Böylece bir çocuk oyununun “savaş ve şiddet karşıtı” olduğu için yasaklandığını da görmüş olduk!

***

Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla görevlerinden olanlara, yılarca haksız yere hapis yatanlara, yakınlarının cenazelerine bile katılamayanlara, intihar edenlere, hapiste ölenlere…

1 Mayıs’ı Taksim’de kutlayamayan, her bayramlarında dayak yiyen işçilere…

Eskişehir’de bir sokak arasında tekme ve sopayla dövülerek19 yaşında hayatını kaybeden Ali İsmail Korkmaz’a, İstanbul’da ekmek almaya giderken kafasına isabet eden gaz kapsülüyle 15 yaşında hayatını kaybeden Berkin Elvan’a, Ankara’da polis kurşunuyla 26 yaşında hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’e, yine Gezi olaylarının diğer kurbanları; Mehmet Ayvalıtaş’a, Abdullah Cömert’e, Ahmet Atakan’a, Burak Can Karamanoğlu’na, Mehmet İstif’e ve Elif Çermik’e, Hopa’da gaz yiyip kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren 54 yaşındaki emekli öğretmen Metin Lokumcu’ya…

Gazete köşelerinde veya televizyonlarda fikirlerini yazıp söyledikleri için yazmaları, ekranlara çıkmaları yasaklanan, kimi tutuklanan, yargılanan, hapislere atılan gazetecilere…

TRT’de bazı şarkıları yasaklanan Nazan Öncel’e, Nükhet Duru’ya, Onur Akın’a, Sıla’ya, Bengü’ye, Berkay’a, Demet Akalın’a…

Heykellerine hakaretler edilip kaldırılan, yıkılan heykeltıraşlara…

Üniversitede okumaları yasaklansın istenen Boğaziçi’lilere, ormanlarını korumak için canla başla direnirken cop, gaz, plastik mermi yiyen ODTÜ’lülere…

Erkeklerden şiddet gören, öldürülen kadınlarımıza, şortla sokakta dolaşamayan genç kızlarımıza, başları açık gezmesinler, erkek arkadaşlarıyla aynı merdivenden çıkmasınlar, aynı sınıfta oturmasınlar hatta folklor bile oynamasınlar istenen kız çocuklarımıza…

Normal bir okulda okumayı hayal ederken kendilerini İmam Hatip Okullarında bulan miniklerimize…

Retweet yaptığı bir Ömer Hayyam rubaisi yüzünden mahkeme kapılarında süründürülen, eserleri Devlet Senfoni Orkestralarının programlarından çıkarılan Fazıl Say gibi değerlerimize…

İnternette engellenen sitelerin sahiplerine…

Ülkedeki baskı ve gerilimden bunalarak yurt dışına kapağı atmaya çalışan genç beyinlerimize…

Ev gezmelerinde bile “dinleniriz” korkusuyla cep telefonlarını kapatanlara…

“Türkiye’yi nasıl buluyorsunuz?” diye sorulsa, Hülya ve Zerrin Hanım gibi düşünürler mi acaba?

Özgürlük, kimileri için sanatını rahat sergilemek, kimileri için çağdaş eğitim, kimileri için toplumda bir yer edinmek, kimileri için canlı kalabilmek!

***

Freedom House (Özgürlük Evi) adında, ülkelerden ve hükümetlerden bağımsız, kar amacı gütmeyen, devletleri özgürlük derecelerine göre sınıflandıran bir kuruluş var. Bu kuruluşun 2018 Dünyada Özgürlükler Raporu'nda Türkiye ilk kez “özgür olmayan” ülkeler kategorisine düşürüldü ve son 10 yılda özgürlüklerin en çok gerilediği ülke olarak gösterildi.

Bu rapora söylenecek tek şey var…

Eyyy Freedom House, hiç kusura bakma. Hülya Hanım ve Zerrin Hanım gibi “özgürlük savaşçılarımız” varken, özgür olup olmadığımızı senden öğrenecek değiliz...

Özgürüz, rahatız, huzurluyuz, mutluyuz!

Yayın Tarihi
04.04.2018
Bu makale 2842 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!