BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Orhun Yazıtları

(Orhun Kitabeleri /-Anıtları /-Abideleri)

Giriş

Bilge Kağan Külliyesi de dahil Moğolistan sınırları içinde kalan "Ötüken" coğrafyasını 2014 yılında gezdim. Yolu ve yolağı olmayan bir bozkır deryasında saatte ancak 10 km hız yapabilen arazili ciple dolaşarak tüm Orhun vadisini ve Türk'ün öz yurdu olan Ötüken coğrafyasını görüntüledim.

Kayıtlı tarihi kaynaklar, Orhun Kitabeleri hakkındaki ilk bilgiler 13. yy' da Moğol tarihçi Alaeddin Ata Melik Cüveynî' in "Tarih-i Cihan-güşa" adlı eserinde verdiği ve bu anıtların tanıtımını yaptığı ilk bilgiler olarak kabul ediliyor.

Orhun Kitabelerinin geçmişi hakkında derleme yaparken çok sayıda kaynağı okuma gereğini duydum. Zira bu yazının amacı bir tarih yazmak değildi ama Orhun Yazıtlarını tam özümlemek için geçmişte bugünümüze geçirdiği aşamaları bilmemizi gerektiriyordu. Her olayın ve geçmişin mutlaka bir oluş hikâyesi vardır. Burada Türk Milletinin tarihteki en eski yazıtlarını konuşacağız...

Konu hakkında alıntı yapılacak çok kaynak olmasına karşın, en sağlıklı bilginin TİKA tarafından hazırlanıp üç ayrı dilde yazılan bilgilendirme yazısında verilen metinlerden yararlanmayı uygun buldum. Şüphesiz ki Türk Milletiyle sürekli ilişkide olan Çin kaynaklarından da Orhun Kitabeleri hakkında bilgiler vardır. Ancak çok farklı alfabeleri ve lehçeleri olan, üstelik çok eski çağlarda konuşulan Çinceyi okuyup çözecek, anlayacak bilim insanın sayısının çok olduğunu sanmıyorum; "hiç yoktu" ifadesini de kullanmak istemiyorum. Zira Çinceden tercümelerin de esas alındığı bazı dokümanlar vardır.

***

Orhun Kitabelerinin geçmişi hakkında kalem oynatanlar çok detaylı bilgileri kayıt altına almışlar. Bu kayıtlardan bazı özetleri burada tarihçeleri hakkında bilgi paylaşımı bağlamında aktarmaya çalışalım: Orhun Kitabelerinin varlığına işaret eden yazıtların ortaya çıkışı, bir biyolog sayesinde olmuştur... Rus Çarı I.Petro, Sibirya'nın tarıma elverişli olup olmadığını, ekonomik değerin ne olduğunu anlamak için Sibirya bitki örtüsünün incelenmesini istemiş ve Polonya, Gdansk doğumlu Alman asıllı olan Daniel Gottlieb Messerschmidt (1685-1735) adında bir biyologu görevlendirmiş. Messerschmidt, rehber olarak İsveçli yine Alman kökenli, coğrafyacı ve Rusya'nın haritalanmasında görev almış olan Philip Johan von Strahlenberg (1676-1747)'i yardımcı olarak yanına almış... Daniel Gottlieb Messerschmidt bitki örtüsünü incelerken, 1721 yılında, Yenisey Irmağı'nın kenarında, otlar arasında, Kırgızlara ait bir mezar taşı olduğunu düşünülen ilk yazıtı bulmuş ve buna "Yenisey Kitabeleri" denilmiş...

Bu girişi yaptıktan sonra, Orhun Kitabelerinin ortaya çıkışı, okunuşu-çözümlenmesi (tercümesi), korunması ve Moğolistan'daki Türk anıtlarının ortaya çıkarılması için yapılan çalışmalar konusunda özet bilgileri kapsayan "açıklamalar" kaynağından okunarak alıntı yapıldı. Özet olarak bu bilgi notu, tarihi detaylar için esas kaynak kabul edildi.

***

Tarihi Bilgiler

 

Göktürk Kitabelerinin keşfi nasıl oldu? Öncelikler bu sorunun yanıtını vermek gerekiyor. Yukarıda giriş kısmında ifade edildiği gibi Göktürk Kitabelerinin varlığından, ilk kez, 13.yy tarihçilerinden Alaeddin Ata Melik Cüveyni "Tarih-i Cihan guşe" adlı eserinde bahsettiğini biliyoruz. Cüveyni'nin kitabelerle ilgili kaydı o dönemlerde pek dikkat çekmemiştir. İsveçli Johan von Strahlenberg bölgede yaptığı incelemeler sonunda 1722 yılında "Asya'nın Kuzey ve Güney Bölgeleri" adlı eserini yayınlamış, bu eserinde Moğolistan'da rastladığı Göktürk Kitabelerine de yer vermiştir.

1889 yılında Rus bilim insanı kaşif, arkeolog ve Türkolog Nikolai Mikhailovich Yadrintsev (1842-1894) Orhun Abideleri hakkında bilgiler vermiş, daha sonra Bilge Kağan ve Kül Tigin Abideleri olduğu anlaşılmış, Kitabeler üzerinde yaptığı incelemeleri ve kitabelerin kopyasını bilim dünyasına sunmuştur. Sunulan bu bilgilerin teyidi anlamına da gelecek bir çalışma da; Fin Arkeoloji Cemiyeti ve Fin-Ugor Cemiyeti'nin oluşturduğu bir heyet tarafından yapılmış. Heyet, Axel Olal Keikel başkanlığında 1890'da söz konusu kitabeler üzerinde araştırmalara başlar. Araştırma sonuçları ve raporlarının bir atlasını yayınlar. Alman asıllı Rus Türkolog Wilhelm Radloff (1837-1918) başkanlığındaki heyet ise 1891 yılında bölgede incelemelere başlar. İnceleme sonuçlarını ve anıtların kopyalarını yine bir atlas halinde yayınlatır. Böylece Orhun Kitabeleri hakkında somut bilgiler bilim dünyasıyla paylaşılmış olur...

Kitabelerin bulunması çok önemliydi elbette; ama onların okunması, çözümlenmesi hangi dilde ve alfabeyle yazıldığının anlaşılması bir o kadar önemliydi. Bu işlemler de yürütüldü bilim insanlarınca...

***

Göktürk Kitabelerinin Okunması

 

Kitabeleri okumaya yönelik çalışmalarda, Çince yüzü hareket noktası olarak ele alınmış ve ilk olarak George von der Gobelanti, Kül Tigin Yazıtının Çince yüzünü Almancaya tercüme etmiştir. Wilhelm Radloff de, 1891'deki seyahatinden dönerken Pekin'e uğrayarak Anıtların Çince yüzünü tercüme ettirmiş... Radloff ile eş zamanlı olarak Danimarka Kraliyet İlimler Akademisi üyesi Türkolog Vilhelm Ludwig Peter Thomsen ya da Vilhelm Thomsen (1842-1927) da kitabelerin tercümesi üzerinde çalışıyordu o sıralarda.

Thomsen, bölüm başlarında sıkça geçen bir kelimeyi, yani "tenri" kelimesini çözerek işe başladı. Bundan sonra sırasıyla Türk ve Kül Tigin kelimelerini çözmeyi başardı. Göktürk Alfabesini 25 Kasım 1893 tarihinde çözdü ve 15 Aralık 1893 tarihinde kitabelerin çözümünü bir bildiri ile bilim dünyasına sundu. Kitabeleri ilk yayınlayan bilim adamı olarak tarihe geçen Radloff 1894 ve 1895 de üç fasikül halinde yayımladı.

***

Göktürk Yazıtlarının Önemi

 

Göktürk Yazıtları "Türk" adının geçtiği ilk Türkçe metinlerdir. Göktürk Yazıtlarında Türk devlet adamları, milletine hesap verir: Bütün bir milleti ilgilendiren, milletin geleceğine ışık tutacak görüş ve fikirler, Türk milletinin hayatında huzur ve güven için girişilen mücadeleler anlatılır. Sadece o zamanki Türklerin devlet, politika ve gelenekleri açısından değil, bütün Orta Asya uygarlıklarının gelişim tarihi açısından da önemli bir yer tutar. Göktürk Yazıtlarında Bilge Kağan ve kardeşi Kül Tigin'in Türk Milletine ve Türk beylerine verdikleri uzun mesajlar yazılıdır. Yer-yer realist bir tarih dili, milli ve sosyal tenkit ve güven cümleleri; yer-yer de kudretli bir hitabet dili vardır yazıtlarda...

Bilge Kağan ve Kül Tigin Türk tarihinin en kahraman, en bilge kişileri olarak tarihteki yerlerini aldılar. Yalnız savaşçılıkla devletin yönetilemeyeceğini, bilgeliğin de gerekli olduğunu savundular. Her iki hakan ile bilge devlet adamı Bilge Tonyukuk icraatlarını, geçmişten alınan dersleri geleceğe aktarmak için "Bengi Taşlar" diktirdiler...

***

Göktürk Alfabesi

 

Türkçenin yazıldığı ilk alfabe, bugünkü bilgilere göre Batı'da "runik" diye tanınan Göktürk alfabesidir. Bu alfabenin eski Türk damgalarından doğduğu dolayısıyla Türkler tarafından icat edildiği kabul edilmektedir. Türkler arasında VII-IX yüz yılları arasında yaygın olarak kullanılmıştır. Bu yazıya Batı'da "runik" denmesinin sebebi, harflerinin eski İskandinav yazıtlarında kullanılmış ve "runik alfabe" diye adlandırılan yazının harflerine benzemesindendir.

Göktürk Alfabesiyle 732 yılında yazılan Kül Tigin Abidesi, Türk edebiyatının yazılı ilk eseri sayılmaktadır. 38 harften oluşan alfabenin 4ü sesli, 26sı sessiz, 8i ise bitişken harftir. İçinde yuvarlak ünlü (o, ö, u, ü) bulunan sözleri doğru okuyabilmek için o sözleri önceden bilmek ve kestirmek gerekir. Sağdan sola ve yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez, taş ve eşya üzerine kazılmaya elverişlidir.

***

Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi

 

Moğolistan başkenti Ulan Batur'da bürosu olan ve projeyi koordine ve yürütmekle görevli koordinatör Doç. Dr. Ekrem Kalan ile Turan Can (seyahatimiz sırasında görevli olan bürokratlar) tarafından projeler hakkında verilen bilgileri esas alarak belirtilen açıklamalar şöyle özetlenebilir.

Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi (MOTAP) 1994 yılında imzalanan anlaşma ile uygulanmaya konulmuş olup, Moğolistan Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığı ile Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı (TİKA) başkanlığı tarafından yürütülmektedir. Anlaşmanın imzalanmasını takip eden süreç içerisinde konu ile ilgili Türk ve Moğol bilim adamları bir araya gelerek çalışmanın ana hatlarını belirlemişler. Proje çalışmaları "Göktürk Anıtları" olarak nitelenen Bilge Kağan ve Köl Tigin ile Tonyukuk Anıtları başta olmak üzere Moğolistan'da bulunan Türk dönemine ait eserleri kapsamaktadır. 1997 yıkında başlayan bilimsel çalışmalar kapsamında anıt bölgelerin haritaları çıkarılmış, jeofizik araştırmaları yapılmış, anıtlara ve diğer eserlere koruma ve onarım tedbirleri uygulanmış, "fotogrametrik" "rölöve" planları çıkarılmış, yazıtların ve bazı eserlerin kalıpları alınmış, "epigrafik" araştırmalar tamamlanmış ve arkeolojik kazılar başlatılmış.

Özellikle 2001 saha çalışmaları esnasında Türk tarihi ve kültürü açısından büyük önem taşıyan arkeolojik buluntular ortaya çıkarılmış. Söz konusu eserlerin restorasyon çalışmaları tamamlanmış olup halen Moğolistan Milli Tarih Müzesi, Türk Kültür Varlıkları teşhir salonunda sergilenmektedir.

Yine aynı yıl yapılan çalışmalar esnasında yüz yıldır dört parça halinde arazide korumasız olarak bulunan Bilge Kağan Yazıtı Höşöö Tsaydam'da (yörenin ismi) bulunan depo binasına taşınarak birleştirilmiş ve ziyarete açılmış.

Höşöö Tsaydam'da bulunan anonim mezarda yapılan arkeolojik kazıyı, Bilge Kağan Külliyesi arkeolojik kazısı takip etmiş, 2003 saha çalışmaları ile Bilge Kağan Külliyesi arkeolojik kazısı tamamlanmış, 2004 yılına kadar aralıksız olarak devam eden proje çalışmalarına, Türkiye ve Moğolistan'dan çok sayıda bilim insanı katılmış. Projenin nihai aşamasında, anıtların orijinallerinin koruma amaçlı olarak daha sonra müzeye dönüştürülecek olan binalara taşınması, yerlerine kopyalarının yerleştirilmesi ve külliye bölgelerinin çevre düzenlemelerinin yapılarak turizme açık bir alan haline getirilmesi hedeflenmiş...

***

Bilge Tonyukuk Yazıtı

 

Orhun Yazıtları denilince, genelde bugün Moğolistan sınırları içinde kalan ata yurtlardaki üç büyük yazıt (Kül Tigin, Bilge Kağan ve Bilge Tonyukuk Yazıtları) akla gelir. Bu yazıtlardan Kül Tigin ve Bilge kağan yazıtları "Höşöö Tsaydam" bölgesindeki Orhun Nehri civarındadır. Tonyukuk yazıtları ise, "Bayan Tsogt" bölgesindedir. Bilge Tonyukuk Yazıtlarının (Orhun Irmağı civarında olmamasına rağmen) Orhun Yazıtlarıyla birlikte düşünülmesi, anılması, Kül Tigin ve Bilge Kağan Yazıtları ile aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesindendir. Nitekim Kül Tigin ve Bilge Kağan Yazıtlarından yaklaşık 360 km uzaklıktadır. Tuul Irmağı'nın yukarı yatağındaki "Bayan Tsogt" bölgesinde bulunan /1528m 48T0685770, UTM5285348/ ve bu sebeple "Bayan Tsogt Yazıtları" olarak da adlandırılan Bilge Tonyukuk Yazıtları, II. Göktürk Kağanlığı döneminin büyük veziri Bilge Tonyukuk, ölümünden önce bizzat kendisi tarafından diktirilen dört cepheli iki yazıttan ibarettir.

Birinci yazıt 243cm, ikinci yazıt ise 217cm yüksekliğindedir. Birinci yazıtta 35, ikinci yazıtta 27 satır Göktürk Harfli Türkçe metin bulunmaktadır. Yazıtın yazılış ve dikiliş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Araştırmacıların bir kısmı bu tarihi 720-725 olarak gösterirken, bir kısmı ise (Kül Tigin, Bilge Kağan ve Bilge Tonyukuk Yazıtların içeriklerinden hareketle) Bilge Tonyukuk Yazıtlarının bizzat kendisi tarafından, Kül Tigin Yazıtına cevap olarak yazıldığını, bu sebeple de Kül Tigin Yazıtından sonraki Bilge Kağan Yazıtından önceki bir dönemden (732-734) dikilmiş olabileceğini öne sürmektedirler.

Bilge Tonyukuk Yazıtlarında da tıpkı Bilge Kağan ve Kül Tigin Yazıtlarında olduğu gibi Göktürk dönemine ait tarihi olaylar anlatılır. Ancak, tarihi olayları anlatan bu sefer Bilge Kağan değil, bizzat Bilge Tonyukuk'un kendisidir. Bilge Tonyukuk tarihi olayları naklederken, birlik, bütünlük mesajları verir.

Devletin başındakilerin bilge danışmanlara sahip olmaları, onlarla uyum içinde çalışmaları halinde büyük işler başaracaklarının önemini vurgular. Ancak, her iki yazıtta da Bilge Tonyukuk'un elde edilen başarıların merkezinde kendisinin olduğu özellikle belirttiği de dikkat çeker. Öyle ki, kağanı atayan, Türk Milletini o güne kadar gidemediği ve erişemediği yerlere götüren, ulaştıran, savaşları kazandıran hep odur.

Açık alanda bulunmaları ve ciddi bir korumadan mahrum olmaları yüzünden Bilge Tonyukuk Yazıtlarının her ikisinde de bozulma, aşınma, dökülme ve yağlanmalar olmuştur.

Birinci yazıtın bazı satırlarında harflerin içleri, güzel görüntü alabilmek için boyanmıştır. Bu boyalar hem yazıtın dokusuna zarar vermiş, hem de orijinal görüntüsünü bozmuştur.

Bilge Tonyukuk anıt mezar külliyesinde yazıt dışında sunak masasına ait işlemeli taşlar, insan heykelleri, üst tarafı parçalanmış taş babalar, balballar, döşemeler, kiremitler tuğlalar ve künkler bulunmaktadır. Ancak bu kültür medeniyet eserlerin çoğu külliyede 1857, 1909, 1926 ve 1957 yıllarında yapılan kazılar yüzünden ciddi şekilde tahrip olmuştur.

(Önemli not: Bilgiler bizzat bireysel olarak yapılan bu kültür inceleme gezisi sırasındaki gözlemlere dayanır. Tarihi ve arkeolojik bilgiler başlığında verilen açıklamalar, farklı kaynaklardan alıntı yapılarak aktarılmıştır. Ana kaynak, külliyenin bilgi tablosundaki metindir.)

***

Kül Tigin Yazıtından Bölümler

 

"Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilgi Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamıyla işit. Bilhassa küçük kardeş yeğenim, oğlum, bütün soyum, milletim, güneydeki şadpıt beyleri, kuzeydeki tarkat, buyruk beyleri, Otuz tatar..! Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adam akıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep düzene soktum. O şimdi kötü değildir. Türk Kağanı Ötüğen ormanında otursa ilde sıkıntı yoktur.

Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş... Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldanıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok Türk milleti öldün: Tanrı buyruğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir milleti hep topladım. Yoksa bu sözümde yalan var mı?

Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burada vurdum. Yanılıp öleceğini yine burada vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız?" (Alıntı)

***

Bilge Tonyukuk ve Bilge Kağan Yazıtlarından örnekler Türkiye Türkçesiyle okunduğunda, yüz yıllar önce taşa yazılan bu veciz sözler ve devlet idaresinde riayet edilecek kurallar düşünüldüğünde, günümüz zavallı çirkin politikacıların hali insanı üzüyor.

 

Prof. Dr. Ramazan Demir

Kaynak: Demir, R.: Teker İzinde Ötüken. Birleşik Matbaacılık, İzmir, 2015. Kitap yazarından temin edilebilir. (akademisyen07yahoo.com)

Yayın Tarihi
22.12.2019
Bu makale 2879 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!