Gaz, tuz, cızzzz.
Dün 1 aralıktı. Türkiye de çok telaşlı saatler yaşandı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ankara’ya geldi. Biz gaz derdindeydik, onlarsa yiyecek. İki devlet arasında müzakereler sonucunda anlaşmaya varıldığı duyuruldu. Vatana millete hayırlı olsun.
Enerji,ucuzlatılmış enerji tabi ki önemli ama insanların beslenmesi bence çok daha önemli. Verilere göre dünya açlık krizine doğru son hızla yol alıyorken…
Antalya; 1967 den beri yaşadığım , dağına ,taşına, denizine tutkun olduğum,insanını sevdiğim kent. Bu kentin ve insanlarının çok öykülerini yazdım. Dergilerde, kitaplarımda, değişik kentlerde yaptığım söyleşiler de ve Antalya Da 1992 de kurulan Antalya Sanatçılar Derneğinde yaptığım sayısız söyleşilerde paylaştım. Kentin yüreğinde , sevimli bir bahçenin içinde yer alan o küçücük mekânda , yurt içinden ve yurt dışından gelen pek çok sanatçı konferanslar vermiş,söyleşiler yapmış,müzik dinletiliri sunmuştu. Açılan resim sergilerinin sayısını bilemem. Dili geçmiş gibi söz etmek canımı acıtıyor dostlar ama ne yazık ki dün Antalya Sanatçılar Derneği kaba kuvvet kullanılarak zorla boşaltılmış. Orada değildim.Özel sorunum nedeniyle evden çıkamamıştım.İyi ki de çıkamamışım.Yüreğim dayanamazdı .İnternetten izlediğim kadarıyla bir facia yaşanmış. Tomalar, akrepler, zabıta güçleri,sivil resmi polisler, ressamlar,yazarlar,çizerler,müzisyenler,sanat sevenler ve yaşı yetmişin üstünde,meslekleri çoğunlukla öğretmenlik olan sanat severler. Şöyle bir düşündüm de inanın dün orada görevli polis olmak istemezdim. Amirleriniz emir verir.”Gidin orayı boşaltın “ der. İçinize sinmese de görev gereği yapmak zorunda kalırsınız. Halkla siz karşı karşıya kaldığınız için sevimsiz kişi olursunuz. Heyhat ,ekmek parası insanları nelere mecbur ediyor. O ressam hanımın feryatları halâ kulaklarımda. Daha dört gün bu salonda tablolarımı sergileyeceğim diyordu. Yaka paça sürükleyip uzaklaştırdılar.Bir de gaz sıktılar. Sonra hıçkırıklar içinde tablolarını kucaklarken görünüyordu. Canım çok yandı. Sanatla uğraşan kimse böyle bir aşağılanmayı hak etmez.Sora sallanan yumruklar,itiş,kakış , sloganlar. Parçalanan sandalyeler.Ah o plastik sandalyeler ne söyleşilere, ne sohbetlere tanıklık etmişlerdi bir bilebilseler. 1967 de Ansan’ın olduğu yerde bir kahve vardı. Seçim zamanı siyasi partilerin adayları ,propaganda konuşmalarını orada yaparlardı. Bir hanımefendinin konuşmasını izlemiştim , çok hoşuma gitmişti bu kırk bin nüfuslu Antalya kentinin uygarlığı.
O zaman sandalyeler tahtadandı. Her şey naylon oldu . Doğallıktan uzaklaştı dünya. Bu gün hava sisli, puslu, karanlık. Sanki mateme girdi gökyüzü. Şeytan dürtüyor. Ne kadar müzisyen dostun varsa topla, Ansan’ın bahçesine diz çök otur. Yüreğindeki öyküleri anlat, anlat, anlat…Sayın Belediye başkanını,Kaymakam beyi Vali beyi de davet et.Belki zavallı ihtiyar bunamış filan derler, ya da hoşlarına gider. Delilik doğuştan parayla değil ya. Bu da benim hayalim.
Gazlarıyla , tuzlarıyla kolluk güçlerini gönderirler mi acaba ? Sahi merak ediyorum. On beş yıllığına Antalya Sanatçılar Derneğine tahsis edilmiş bu mekânı şimdi kime verecekler. Ömrümüz varsa göreceğiz. Yine de derim ki yapma be sayın başkan. Bu sanat kurumu sanatçıların olarak kalsın…