‘Keşke Kadın Olsaydım’

Diyen Kaç Adam Duydunuz ?

 

Kendi adıma ben hiç duymadım.

Peki, kaç defa keşke erkek olsaydım demişsinizdir yaşadığımız bu sosyal hayatta, iş hayatında veya siyasi hayatta. Kendisini dünyaya getiren bir KADININ oğlu olduğunun farkındalığında hiç olmamış ise veya bir kız çocuğunun babası olması  dahi onu  zihinsel dönüşüm yolculuğuna çıkaramamış ise , daha çok kadınlar günü kutlarız.

Kadına ait günleri kutlamak bir ritüel haline gelmiş durumda. Seçme ve seçilme günü, 8 Mart dünya kadınlar günü vb. günleri kutlamak yerine temel insani değerlerin hatırlandığı günler olmasını tercih ederim.

Adalet, ATARDAMAR’dır. Hayatın merkezinde olması gereken en önemli insani değerdir. Bazı toplumlar bunun farkındalığı içinde iken bazı toplumlar da , gücü veya görenekleri veya KENDİ anlayışları ile kutsallarını egemen kılmışlardır. 

Kadının sosyal hayatta ve siyasi hayatta daha fazla yer alması için neler yapılabilir sorusunu dünya ülkelerine soralım bakalım.

1 – Kuzey Avrupa’da ( Danimarka, İrlanda, Letonya, Estonya, Göreland ) böyle bir soru yok.

2 – Orta Avrupa’da ( Almanya, Avusturya, Macaristan, Polanya ) daha az sorunlu.

       Belediye başkanları ve başbakan çıkarıyorlar.

3 – Doğu’ya geldiğimizde ise,  kadına siyasette ve sosyal hayatta kısıtlayıcı olağanüstü karmaşık

       bir durum söz konusu.

Bir çok guru , serbest piyasa ekonomisinin veya sermayenin engelsiz dolaşımı dünyayı kurtaracağını söyler. Dünyayı kurtaracak tek enstrümanın SEVGİ ve NEFS terbiyesine sahip olan medeniyetler  olduğuna inanıyorum. SEVGİ VE NEFSin terbiyesi ise toplumun bireylerini yetiştiren ‘kadın cinsiyetinde’ yükseleceğini  söylemek yanlış olmaz sanırım.

 

İttifaktan önceki döneme ‘DETANT’ deniyor. Medeniyetler arası yada ülke içindeki gruplar arasında tarafların birbirine kulak verdikleri aşamaya denir. Gerginliğin aşamalı ve bilinçli bir biçimde azaltılmasını öngören yaklaşımdır.

Erkekler bir tarafa, kadınlar arasında ‘detant’ aşamasına gelindi mi ?

Yani, kadınlar, benim pırlantam onun pırlantasını döver, benim saçımın röflesine dahi ulaşamaz,  benim oğlan takdirle geçti, Kocamda bir BMW alacak, o koltuk benim kimseyi oturtmam, en zengin benim, en erkek kadın benim, en liyakatlı benim, en güçlü benim, yedirtmem, izin vermem, yükseltmem, aşamasından birbirlerine kulak verme aşamasında yol kat ettik mi ? Sadece bizim ülkemiz olarak değerlendirmeyin. Farklı kültürlere sahip olan kadınlar birbirilerinin seslerini ne kadar duyabiliyorlar?

Bir Zenci Kadın – Bir Beyaz Kadını, Bir Afrikalı Kadın – Bir Amerikalı kadını,

Bir Suriyeli kadın – Bir Alman Kadını, Bir Kürt Kadını – Bir Türk Kadını,

Bir Yörük Kadını – Bir Şehirli Kadını ne kadar duyuyor? Birbirimizin dünya görüşlerini ön koşulsuz ve saygı ile karşılayabildiğimiz aşamaya geldik mi ?

Hasetlik, kıskançlık, habislik, husumet ve iftiralardan uzak duran kadınların önüne sunulan seçenekler bir tane olmamalı zira bir düşünsenize;

Dünyada ki ülkelerin yarısını kadınlar yönetseydi, bugün bukadar çocuk ölür müydü veya cinsel istismara uğramasına veya organlarının çalınmasına izin verilir miydi ?  

Peki dünyadaki şirketlerin sadece yarısını veya ABD’deki ilk on şirketi kadınlar yönetseydi ?

Kadınlar hak ettiklerini sabırla istemeye devam ederler ise dünyamız çok daha yaşanılır çok daha güzel bir yer olur.

Hedefi ne belirler ? Ekonomik ve siyasi gücü olan medeniyetler.

600 yıl boyunca tüm dünyayı Osmanlı Medeniyeti belirlemiş. 237 yıldır ise bunu ABD yapıyor. Teknolojiyi yani bilgiyi yönetiyor ve yönlendiriyor. Biz hanımların ‘0’ beden olmamızı, saç kesimimizi, kıyafetimizi ve hatta konuşma şeklimizi bile evirebiliyorlar.

Biz kadınlar, eğer yönetilmek, evrilip çevrilip ve dönüştürülmek istemiyorsak;

 

1- Dünyayı iyi takip etmek zorundayız. Bilim ve teknoloji ile iç içe olmalıyız.

2- Farklı ülkelerde yaşayıp okumak zorunda değiliz ancak onların kültürlerinin – medeniyetlerinin   

  referanslarını bilmeliyiz ki konuşurken suyun üstüne çıkabilmeliyiz.

3- Kadınlar, bizler, kendi verilerimizi şartlı bir refleks ile küçümsüyoruz. Kendi ederimizi iyi belirlemeliyiz. Eğer bir kadın, herhangi başarıyı hak etmediğine inanıyorsa yada kendi başarısının farkında değilse  arzu ettiği yere asla gelemez. Tam tersi,  müthiş başarılar kazandırmış olmanıza karşın vitrin denilip,  görmezden de  gelinebilirsiniz. Bu durum başarılı olan sizi  görmekten korktuklarını veya onların basiretsizliğini gösterir ki sizin inandığınız ve yürüdüğünüz yolun doğru olduğunu kanıtlar.

4-Masaya oturmalıyız. Çabuk pes etmeyeceğiz. Araştırmalar gösteriyor ki zorluklar karşısında kadınların vazgeçtikleri gözlenmiştir. Bizler tavizde bulunmadan eşit haklara sahip bireyler olarak o masaya oturabilmeliyiz. O kurdeleyi arkada kalmadan kesebilmeliyiz.

5- Erkeklere başarılı olma noktasında daha çok baskı uyguluyoruz. Tüm dünya için bunu söylemek mümkün. Örneğin; kadın- erkek tam gün  çalışıyorsa ve çocukları varsa, kadınlar erkeğin yaptığının iki katı iş yapıyorlar ve kadınlar, erkeklerden üç kat fazla çocuk bakımını üstleniyorlar. Yani kadınların iki hatta üç işleri varken, erkeğin tek işi var. Birinin evde çok kalması gerekiyorsa o kadın oluyor ( istisnalar mevcuttur tabi). Halbuki araştırmalar eşit gelir – eşit sorumluluk olan evliliklerde boşanma oranlarının yarı yarıya az olduğunu gösteriyor.

Mukadderat, Sevgi ve Nefs terbiyesini KADINLAR üstünde yükseltmiştir.

Bunun bilinci ve farkındalığı ile yetişecek bireyler sayesinde medeniyetler içinde ve arasında ADALET egemen kılınabilecektir.

İnsani değerlerimizin artmasına yönelik farkındalık günleri kutlamaları yapacağımız ulusal ve uluslararası nice günlerimiz kutlu olsun.

 

Sevgi ve saygılarımla,

 

 

 

 

 

Yayın Tarihi
05.03.2018
Bu makale 5077 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!