Öyle bir çağda yaşıyoruz ki;
-Hâl, ahvâl
-Âdap, yordam
-Hatır, gönül
-Büyük, küçük,
-Saygı, sevgi,
-Kural, kanun,
-Emek, hakediş,
-Vicdan, vefa,
-Selam, kelam,
-Beceri,liyakat gibi toplumsal bir canlı olan insanın, toplumsallığının sürdürülebilirliğini sağlayan değerler “kavram, anlayış, disiplin v.b” kabullerimizden çıktı ise şayet, yerine neyi koymuş olabiliriz sorusu geliyor hafzalama son zamanlarda.
Toplum/toplumların düzen içinde yol alabilmesinin de ön koşulu olan, doğruluğu çağlar boyu kendini kanıtlayarak güne ışık tutan doktrinlerin yerlerinde yeller esiyor ülkemde son zamanlarda. Tüm bu birikimler kültürü de oluşturur bir diğer yandan. Hepsini topladığımızda ise mevcut olumsuz durum ile ilgili eğitim sorunsalı ile burun buruna geliriz son tahlilde.
İnsanı, insanlaştırıp toplumları uygarlaştıran doktrinler şayet içselleşmişlerse doktrin olmaktan çıkıp kültür olarak tortusu kalır bünyemizde. Bırakalım içselleşmeyi, yok saymaya kalkıştığımızda ise kimsenin kendinden başka hiç kimseyi hiç bir sebeple tanımadığı işleyişi adlandırmakta dahi oldukça zorlanıyorum maalesef. Bu soysuzlaşma hali tıpkı uzayda yol alan hiç bir madde ve radyasyonun kaçamadığı büyük kütle çekim alanı “kara delik” gibidir. Cehalette tıpkı bir kara delik kadar tehlikelidir toplumlar için.
Cehalet karşıdır efendim..
-birliğe karşıdır
-dirliğe karşıdır
-yeniye karşıdır
-bilime karşıdır
-sanata karşıdır
-kendi dışındaki hemen her şeye karşıdır.
Oysa; Doğanın işleyiş yasalarını anlatır Şaman öğretisi ve şöyle der derinliklerinden anlayanlara.
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz,
Nehirler kendi suyunu içemez,
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez,
Güneş kendisi için ısıtmaz,
Ay kendisi için parlamaz,
Çiçekler kendisi için kokmaz,
Toprak kendisi için doğurmaz,
Rüzgar kendisi için esmez,
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz,
Ben,biz olduğumuz zaman ben olurum,
Ben, ben olduğum için sen, sensin.
Sağlıcakla..