ANKARA'DAN

İnsanı Yaşat ki, Devlet Yaşasın

İnsanoğlu neye biniyor, ne ile haberleşiyor ise, zaman da o hız ile ilerliyor, değişiyor ve gelişiyor..

--İlk önce dağ başlarında ateş yakılır iken, posta güvercinleri, posta arabaları, mektuplar derken bir de baktık ki, kendimizi sanal bir ortamdan önce "telgrafın tellerinde" bulduk.

--İşi o kadar ileri götürdük ki, "Telgrafın tellerine kuşlar mı konar/ İnsan sevdiğine böyle mi yanar" diyerek sazlı-sözlü sitem bile ettik.

--Belki ilk başlarda kişilerin, topluluk ve toplumların, daha sonra da Şehir devleti, Devlet gibi yapıların İmparatorluklara dönüşmeye başlamasına başarılı kişiler, komutanlar, beyler, sebep iken; özellikle üretim ilişkilerinin ve araçlarının gelişmesi ve değişmesi ile insanlar arasında ki ilişkiler ile topluluk ve devletler arasında ki ilişkiler, savaşların konusunu ve boyutunu da değiştirmeye başladı.

--İlk önceleri aleni işgaller var iken, şimdi artık her şey çok farklı.

--Hani Cemal Süreyya'nın dediği gibi olduk.

--"Dalıp dalıp gidiyorum bu ara,

Neyi nereye koyduğumu unutuyorum.

Dargınım;

Kırıla döküle gidiyorum bu ara,

İnsanlar o kadar acımasız ki;

Kimi nereye koyduysam bulamıyorum..." evet ya, artık o kadar karıştık ki, neredeyse, kimi, neyi nereye koyduğumuzu unutur, bulmaz olduk.

--Biz dalgınız, dalıp gidiyoruz ama, birleri hep uyanık; hep hepimizi takipteler. İyi, kötü gibi bir şey demenin anlamı yok. Durum bu. Çünkü sistemler kendilerini korumak zorundadırlar.

--Bunun içinde gelişmek, değişmek, bunları yapar iken de çağın olanaklarını kullanmak durumundadırlar.

--Sistemler kendileri için gerekenleri yapar iken, kişiler olarak biz ne yapıyoruz? Örneğin,

--Sabah uyanıp, gözlerinizi açınca yaşadığınızı ve bu dünyaya ait olduğunuzu görmek, hissetmek bizi mutlu etmiyor mu? MUTLU, HUZURLU, GÜVENDE ve SAĞLIKLI mıyız? Güvende miyiz?

--İnsanın güvende, huzur içinde olduğu duygusu, kişi kadar toplum, devlet, millet ve kurum-kuruluşlar için de önemlidir.

--Sabah uyanınca eşim-dostum, işim-aşım ne olacaktan tutunda "ne olacak bu memleketin hali “ne kadar bir çok kaygı olmamalı yaşamda.

--Bu da sağlıklı işler, insan ilişkileri ve kurumlardan geçer.

--O yüzden kişilerin sağlıklı ve huzurlu olması toplumun güvende ve güvencede olmasını doğurur.

--Hani çoğu kişi söyle bir soru sorar ya: "Ya ben de emekli oldum ama, bu ellerin gavurlarının emeklileri gibi gezip-dolaşmıyorum" diye.

--Sen dolaşamazsın kardeşim. Bu ekonomik olanaklar, toplumun devletine-milletine güveni ile de ilgilidir.

--Çok az toplumda vardır bizim gibi, "bir köşeye üç-beş kuruş koyayım", "bu da benim kefen param olsun" gibisinden sandığının bir köşesine yastığın altına bir şeyler koymak düşüncesi.

--Bu bizim gibi göçebe ve kuramlarına güvensiz topluluk ve toplumların davranışıdır. Güvenlik duygusu içinde olma arzusudur.

--Kişler, günlerinin en uzun süresini çalıştıkları kurumlarında, iş yerlerinde geçirirler. Kişi ile kurumun uyumu, güveni ve bir birlerine kanlarının ısınması önemlidir.

--Kişi, çalıştığı kurumunda, kurum kültürü ve kurumsallaşma ile kendisini o kuruma ait hisseder. O yüzden, bütün kurumlar için başarı ve kâlılık için, KURUMSALLAŞMA önemli bir önceliktir.

--Bu daha genş çapta ise millet ve devlet olmaya kadar varır.

--Çünkü ortak hedefler, idealler başarı kadar, kurumsal yapının var olmasında ve yaşamasında olmazsa olmazdır.

--Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış din bilgini, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin Kayınbabası ve Hocası, Osmanlı Devleti'nin kurulmasında fikir babası ŞEYH EDEBALİ'nin dediği gibi "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın."

--Bu yüzden kişiler ile kurumların uyumları, var olmaları için olmazsa olmazdır.

--İşin açıkçası, 2020'lerde gelinen bu durumdan ben, Ülkem açısından umutsuz değil ama kaygılıyım.

--Toplum kesimleri arasında bir ayrışma tohumu ekilmiş ve artık fidanlarda boy vermeye başlamıştır.

--Önceleri Türkiye Cumhuriyeti’nin "tapu sendedir LOZAN'a, 100 yıllıktır" diye başlayan, kurucusu Atatürk'e de artık aleniye varan saldırılar kurumsallaşarak çok farklı bir boyuta varmıştır.

--Bunu sıradan meczupların kendini bilmez sözleri olarak almak saflık değil ise, aptallıktır.

--Henüz ULUSLAŞMA SÜRECİNİ tamamlaya çalışan ülkemizde, DEVLET ile YURTTAŞLARIN çok kere sorunlar yaşamasının altında, tarafların biri birine GÜVEN duymamalarından kaynaklanmaktadır.

--Mevcut sistem içinde Devlet, kendisini Anayasa, Yasa, Yönetmelik ve genelgeler ile korumaya çalışmaktadır.

--YURTTAŞLAR/kişiler de kendilerini aynı şekilde Anayasa, Yasa. .. gibi tanımlanmış güvenceler ile korunacağını düşünüp Ülkesine, Devletine AİT OLMA, GÜVENDE OLMA DUYGUSUNU yaşamakta iseler de, kaygılar gün geçtikçe artmaktadır.

--Bu ise hayra alamet olmadığı gibi, ülkenin içinde her gün bir yerde intiharlar nerdeyse olağan hale gelmektedir.

--Uluslararası ilişkiler çıkar üzerine kurulur. Öyle adama, "Daldan atlarım, Osman'a yandım" türküsünü söyletmezler.

--Demokrasi, günümüzün en gelişmiş yönetim şekildir. O da yurttaşların Devletine, sisteme ve kurumlara güveni ile olur.

--Dünün "mağdurlarına, dunumun farkındalar mı sormak isterim.

--Bu topraklar pek tekin değildir. Çok "AVA GİDER İKEN AVLANAN" olmuştur, da!..

--Huzursuzluk ve güvensizlik ortamları ya da kaotik ortamlar çıkar çevrelerinin en kâr ettikleri dönemlerdir. Yaşanan ortamda, bu sürece katkı koyanlar, durumun farkındalar mı acaba?

--Hani Nazım Baba'nın dediği gibi: "Hava kurşun gibi ağır; (ben de) Bağır bağır bağırıyorum./ Koşun kurşun eritmeye çağırıyorum.." Ülkemin başına nazar değmesin diye.

Yayın Tarihi
21.02.2020
Bu makale 1228 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!