YARINA YOLCULUK

Duyarlı olmak

Çok sevdiğim bir Çin özdeyişi vardır. “Karanlığa küfredeceğine, bir mum da sen yak”. Evet. Genel olarak biz karanlığa kızarız, yokluklara kızarız. Aksiliklere kızarız. Ama sadece kızarız. Hep şehrin kötü yapılandığından söz ederiz. Hep eğitimsizlikten söz ederiz. Hep kirlilikten söz ederiz. Hep bir şeylerden söz eder ve bunun nedense hep çözülmesini bekleriz.

 

Sen bir birey olarak toplumdaki eğitim sorununun çözülmesi için ne yapıyorsun? Sorusuna cevap bile veremeyiz.

 

Balkonumuza monte ettiğimiz çanak antenin şehrin genel kirliliğinin bir parçası olduğunu söylediğimizde duymazlıktan geliriz.

 

Radyoda “Devlet Hastanesi Acil servisinde yatmakta olan bir hasta için acil  ... grubu rh+ kana ihtiyaç vardır. Kan verebileceklerin Devlet Hastanesi Acil polikliniğine başvurması gerekmektedir” şeklindeki bir duyuruyu kaç kere duymuşuzdur. Ve kan gurubumuzla aynı olan bu ilanı duyduğumuzda hep bu başkalarına söyleniyormuş gibi yolumuza devam etmişizdir. Duyarlı davranmamışızdır.

 

Kaç kere kırmızı ışıkta stop eden arabanın sürücüsüne “koro halinde korna çalan, yanından geçerken de küfür eden şoförler ordusuna” ya şahit olmuşuzdur yada dahil. Ama hiç birimiz de arabadan inip darda kalan o şoföre yardım etme ihtiyacını hissetmemişizdir. Ne dense küfrederek, korna çalarak sıkıntı içindeki adamın sıkıntısını artırarak çözümü daha da zorlaştırırız.

 

“Düşene bir de sen vuracaksın” gibi kimin atasının dediğini bilmediğim bir öz deyişte vardır. Düşene birde sen vuracak sın ki haddini bilsin.

 

Ben bizim toplumumuzda yanlış yapmaktan korkarım. Hatta sen yaptığın yanlışlardan pişman olsan ve af dilesen, tövbe etsen bile başkalarının gözünde hala suçlusundur. Etiketlenmişsindir. “Adın çıkınca dokuza inmez sekize olur”. Bu da kimin atası olduğunu bilmediğim bir toplumsal deyişlerimizdendir.

 

Bunların hepsi toplumsal ilişkilerimizde değil. Arkadaşlıklarda, dostluklarda, evliliklerde, ana-baba ilişkisinde, ast üst ilişkisinde geçerli. Hangimiz gerçekten ve yürekten affediyoruz. Aynı yanlışı bir daha yapsa bile geçmişi hatırlamıyoruz. Hatırlasak bile ona hatırlatmıyoruz. Başına kakmıyoruz.

 

Ya Mevlana ne diyor. “Gel kim olursan ol gel. İster putperest, ister mecusi. Bin kere tövbeni bozsan da gel”. İşte benim gerçek atam. Adını duymaktan, onun yaşadığı topraklarda yaşamaktan, onun dediklerini yapma telaşı içinde ve kaygısında olmaktan gurur duyduğum insanın, Mevlana’nın deyişinde olduğu gibi yaşamayı tercih ediyorum. Tavsiye ediyorum.

 

Ben karanlığa mum yakanları, karanlıkla savaşanları, cahillikle savaşanları, azıcık da olsa elindeki imkanları, vakitse vakti, paraysa parayı bunlar için kullanan insanları daha çok seviyorum.

 

Ben yolda kalmış arabaya korna çalıp küfredenleri değil, durup ona yardım edenleri seviyorum. Ben sabah kalktığında çocuklarının saçlarını okşayarak onları uyandıran babaları ve anneleri seviyorum. Ben sabah kalktığında yanında yatan eşine sarılarak kalkan ve önce ona günaydın diyenleri de seviyorum.

 

Ben vatanı sevmeyi, onun sınırları içindeki her şeye; ağaca, çiçeğe, böceğe, insana sahip çıkmak olarak algılayanları seviyorum.

 

Ben birçok doğruyu yapma telaşı içinde olan insanları seviyorum.

 

Bu da zaten toplumsal duyarlılığın bir sonucudur, gerekçesidir.

 

 

Yayın Tarihi
13.01.2010
Bu makale 15476 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Yazınızı okudum...çok beğendim...keşke insanlar önce kendilerine karşı,sonra çevrelerine karşı daha sonra da sosyal olaylara,sosyal dayanışmalara karşı duyarlılık hislerini biraz daha ön plana çıkarabilseler ne kadar güzel olur...bence bu bilinç bebeklikten itibaren aileler tarafından bireylere verilirse işte o zaman sağlıklı bir sinerjiyle sağlıklı toplumlar olur...

Arzu Pınar AVCI 18.04.2012

ELİNİZE,YÜREĞİNİZE SAĞLIK HOCAM ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ. HERKESİN OKUMASI GEREK VE HERKESİN DERS ALMASI LAZIM.BU GÜZEL EMEKTEN.

serkan atar 15.02.2010

Umarım bu duyarlılık sari olarak tüm topluma bulaşır.Yüreğine sağlık. Sevgiler.

nevin doman 22.01.2010

Antalya civarı yaptığımız bir bisiklet turunda bir dağın herhangi bir noktasında saatte belki bir aracın geçdiği yada geçmediği yeşilin dibine vurduğumuz oksijen travması geçirdiğimiz bir anda karşımıza çıkan iki bisikletliden biriydi Faik Bey...Hemen döndürdük muhabbetleri ayak üstü üstüne bir film karesi bile ekledik sımsıcak güleç mi güleç... Faik Bey o gün bu gün takipteyiz...Okuyoruz göğsümüzü kabartıyoruz...Yine bam teli serzenişlerden biri yine güzel yine demli... Teşekkürler...

Güldem Funda ULUTÜRK 19.01.2010

Kalbine sağlık Faik Hoca, selam ve sevgilerimle. Üniversiteden sınıf arkadaşın Mikail DEVELİOĞLU

MİKAİL DEVELİOĞLU 18.01.2010

hocam yüreğine ve kalemine sağlık

sibel aldemir 15.01.2010

Sevgili hocam, elinize, yüreginize saglık cok güzel yazı. işte akademisyen, iş de Anadolu nun bagrından cıkan bilim adamı...devamını diliyoruz...selamlar sevgiler..öpüldünüz...

AKİF-ALP-ASLI 15.01.2010

Hocam siz hayatın gerçeklerini yazmışsınız. Ben kendime baktığım zaman hayat telaşesinden sadece kendimi düşünür bencil bir insan haline geldiğimi anladım. Daha benim gibi birçok insan kendini düşünür bencil insanlar haline gelmiş Burada sadece neden bu hale geldik diye sormak istiyorum......

Arzu Üstündağ 15.01.2010

Yakaladığınız öz ''duyarlı olmak'' işte gerçeğimiz,dostlukla...

nevin boragan 14.01.2010

SEVGILI FAIK ARKADAS SENI TEBRIK EDIYOR VE OLAYLARI OBJEKTIF ACARAK DAHA DA COGALTABILIRSIN DEVAMINI ISTIYORUM VE SUNU ITIFAF EDEYIM KI BENIM DÜSUNDÜKLERIMI VE COGUMUZUN DÜSÜNÜP DE DILE GETIREMEDIKLERIMIZI SEN AKICI BIR DILLEN DILE GETIRDIGIN ICIN SANA TESEKKÜRLERIMI YOLLUYORUM

ISIL ÖZCAN 14.01.2010

sevgili hocam ağzına sağlık gerçeklerle yüzyüze kalmamızı sağladığın için umarım yazınızdan biraz ders alırız.

Tülay KUZU 14.01.2010

İnsan...olmak ya da olmamak... asıl olan bu... insanın özelliklerinden bazılarına yer verdiğiniz bu makaleniz insan olma yolunda yolculuk yapanlara güzel bir ışık tutuyor... ışığınız hep yansın...saygılarımla...

hülya erman 14.01.2010

Sevgili Faik hocam, ne kadar aynıyız bizler, anlattıkların ve serzenişlerin ne kadar tanıdık. Geçem gün beş yıldan sonra araba kullanmanın paniği içinde trafik ışıklarında stop etti arabam ve zaten o an da panik olan ben iyice panikledim,oysa bir iki saniyelik hoşgörüyle ve sevimli bir gülüşle hayat ne güzel olabilirdi...O an da ben ya da başka biri kalp krizi geçiriyor olabilirdik veya hastalıkla ilgili birden olabilecek ve herkesin başına gelebilecek bir durum olabilirdi.Yani o an da arabanın içinde ne yaşandığını bilmeden insanlar otomatikleşmiş gibi robotsal ve duygusuz bir şekilde elleri hemen kornaya gidiyor.Neiyi ettin bu konuyu işlemekle.Yine teşekkürler içime dert olmuştu çünkü bu duyarsızlık ve farkındasızlık...Diğer yazdığın herşeyinde altına imzamı atıyorum,aynı düşünüyoruz bizler bu toplumun az da olsa ışıklarıyız farklıyız çünkü...umuyorum ve diliyorum bizler gibiler çoğalır bu toplumda ve sevmenin,sevilmenin,hoşgörünün,toplumsal ve kişisel haklara saygı duymanın aslında kendine saygı gereği olduğu bilincine varır tüm insanlık..."Dünyayı güzellik kurtaracak bir insanı sevmekle başlayacak herşey"sevgilerimle...

semra temel 14.01.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!