Denge

On beş yıldır ahval ve şeraitimiz...

***

- Arkadaş, niye böyle yapıyorsunuz, neden bizim özgürlüklerimizi kısıtlıyorsunuz? Neden ana babayı, çocuğuna, komşuyu komşuya düşman ediyorsunuz? Neden kin ve nefret aşılıyorsunuz? Neden ülkenin vidalarını söküyorsunuz? Neden geriye doğru “ilerliyorsunuz”?

- Sus! ... Sizi gidi vatan haini, terörist, ulusalcı, bölücü, milliyetçi, dinsiz, Kemalist, elitist, darbeci, militarist, tek partici, laikler sizi... Siz kim oluyorsunuz? Hiç kusura bakmayın, sizi dinleyeceğimizi, lafınızla hareket edeceğimizi mi sanıyorsunuz?... Çok konuşmayın, susun!

***

- Arkadaş, bunlar bizim özgürlüklerimizi kısıtlıyorlar, Cumhuriyeti değiştiriyorlar. Neden oturup duruyorsunuz? Neden ettiğiniz lafların, verdiğiniz sözlerin ardında durmuyorsunuz? Neden etkili muhalefet yapmıyorsunuz? Neden başarısız adamları hala koltuklarında oturtmaya devam ediyorsunuz?

- Sus! ... Sizi gidi yandaş, iktidar destekçisi, iktidarın ekmeğinin yağ sürücüsü, klavye silahşoru, ahlaksız, acımasızlar sizi... Şimdi konuşmanın sırası mı? Bak seçime gidiyoruz, sizden eleştiri değil, tıpış tıpış oy vermenizi bekliyoruz... Akıl vermekten vazgeçmenizi istiyoruz. Biz her şeyi sizden iyi biliyoruz... Çok konuşmayın, susun!

***

- Arkadaş, kime gitsek bizi susturuyor. İktidara laf ediyoruz, hain oluyoruz, muhalefete laf ediyoruz yandaş sayılıyoruz. Biz de mecburen sağda solda tanıdıklarımızla falan konuşuyoruz. Sen ne diyorsun, bunlardan şikâyetçi değil misin?

- Sus! ... Sizi gidi akılsız, aptal, düşüncesizler sizi... Bu devirde böyle açık açık konuşulur mu? Yerin kulağı var diyorlar bilmiyor musunuz? Telefonlar dinleniyormuş, okumuyor musunuz? Hapishaneler muhalif dolu görmüyor musunuz? Kendinizi düşünmüyorsanız bile çoluğunuzu çocuğunuzu, ananızı, babanızı, dostlarınızı düşünmüyor musunuz? ... Çok konuşmayın, susun!

***

Kimse, kimseyi konuşturtmuyor...

Herkesin başkasını susturmak için bir bahanesi var!

***

Mao Zedong günümüz Türkiye’sinde, “Yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın” deseydi...

Annesi, “Aman evladım, bu işler sana mı kaldı? Senden başka kimse sesini soluğunu çıkarıyor mu? Terörist, hain, anarşik derler, hapislerde çürütürler. Bak komşu Kezban Teyzenin oğluna; gelene ağam, gidene paşam diyor, köşeleri birer birer dönüyor. Gel, etme eyleme yavrucuğum” diye yalvarıyordu!

***

Ya da Voltaire, Facebook’ta “Yazdıklarınızdan nefret ediyorum ama yazmaya devam etmeniz için canımı veririm” diye paylaşımda bulunsaydı...

Bir sabah evinden alınmış, karakolda, savcılıkta “Sen kimden nefret ediyorsun? Devlet büyüklerimize hakaret mi ediyorsun? Nefret ederek hükümeti devirmeyi mi planlıyorsun? Can vermek ne demek, yoksa canlı bomba olmayı mı planlıyorsun?” diye sorguya çekiliyordu!

***

Edward Said, ‘Entelektüel’ kitabını Türkiye’de yayınlasa ve ‘Gerçek entelektüel, bir tarafa masum, ötekine kötü demeyen, hiçbir fikir ayrılığına tahammülleri olmayanlarla mücadeleden çekinmeyen, istikrarlı bir şekilde gerçeği savunan kişidir...’ yazacak olsaydı...

Arkadaşları kendisini kenara çekmiş, ‘Yahu sen gel şu satırları “Entelektüel, durum öyle gerektirdiğinde tanıdıkları zarar görmesin diye gerçekleri görmezden gelerek susan kişidir...” diye değiştiriver’ diye ayar veriyorlardı!

***

Demokrasi, adalet ve özgürlük; sağlıklı ve mutlu bir toplumun sacayağıdır...

Ya üçü de vardır, ya hiç biri yoktur!

Herhangi birisinin eksikliğinde, toplum sağlam ve dengede duramaz...

Yerlerde sürünürsün!

Yayın Tarihi
06.07.2017
Bu makale 2281 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!