Değerli Bir Keman Sanatçısı

            Cuma günü Antalya’mızın  değerli senfoni orkestrasının eşliğinde , tüm  yaşamını müziğe adamış ,değerli Devlet sanatçısı Ayla Erduran’ı  izlemek gibi bir şansımız oldu.

             Klasik müziğin sevenleri gözlemlerime göre yıl be yıl artış gösteriyor. Gençler den ilgi çok fazlaydı. Konser sonunda da sanatçıyla merhabalaşıp, resim çektirebilmek için uzun kuyruklar oluşturdular . İlgi  o denli  yoğundu  ki  , epey  beklememe  karşın  sanatçıya ulaşamadım.

            Orkestrayı  ünlü    Devlet   sanatçısı  sevgili  Gürel Aykal Yönetiyordu. Kendisi gibi  bir  Devlet sanatçısı olan Ayla Erduran hanımefendiyi koluna girerek sahneye getirdi. Dört yaşında keman öğrenmeye başlamış olan Ayla hanım, kendisi  gibi  kemancı olan  annesine öykünerek  keman çalmaya başlamış olmalı.1934 de dünyaya merhaba dediğinde, annesi mutlaka onu kemanıyla ninniler çalarak uyutmuştur. Eh çocuk violinci olmasın da ne olsun? İlk konserini on yaşında veren sanatçı, Paris konservatuarından 1951 yılında mezun olan  sanatçı, Amerika’ da, Avrupa’da, Kanada ‘da, Afrika’da.Uzak Doğuda  konserler vererek konservatuarlarda öğretmenlik yapmış. Kocaman bir yaşamı ;  şunu yapmış,bunu yapmış diye özetleyivermek hem kolay ,hem zor.Sanatçıya haksızlık yapmaktan korkuyor insan.

            Evin İlyasoğlu tarafından kaleme alınan “ Aylayı Dinler  misiniz  ? “ başlıklı biyografik roman 2002 de Remzi kitabevi tarafından yayınlanmış. Sanatçı bir çok CD’ leri kemanıyla doldurarak meraklılarına sunmuş.

            Değerli Kamancı Ayla Erduran , Ernest  Chausson ‘un 1892 yılında yazdığı  ( Poeme / Şiir adlı eserini seslendirdi.Hüzün dolu bir eserdi. Sanatçı, bu eserin bir Hint aşk hikayesi olduğunu söyleyiverince benim çok ilgimi çekti. Alkışlar arasında kaç kişi  bu sözleri duyabildi bilmiyorum ama ben araştırdım.

            Ernest  Chausson ,  yaşanmış bir  hikaye üzerine bestelemiş bu eseri. Öykü 16. yüzyılda geçiyor. Çok samimi iki arkadaş varmış. Biri müzisyen,diğeri ressam. İkisi birden çok güzel bir kıza aşık olmuşlar.İkisi de ayrı ayrı kıza aşklarını ilan etmişler. Kız tercihini ressamdan yana yapmış. Müzisyen olan Hintli genç , Muzio Hindistan’a  ve uzak doğuya  uzun bir yolculuğa  çıkmış. Seyahat ederek üzüntüsünden kurtulmak istemiş. Müzik konusunda çok zengin deneyimler kazanmış. Sonunda “ Aşk Muzaffer “ şarkısını bestelemiş. Baştan aşağı hüzün rüzgârlı estiren, keder yağmurlarıyla sırıl sıklam eden bir  şarkı  olmuş.

            Kaçıncı yüzyılda yaşanırsa yaşansın, aşk böyle bir şey.Karşılığını bulamadığı an kahreden ,zaman zaman da bedbaht aşıkları  besteci,şair,öykücü , romancı eden.

            Ne ki insanlar yaşam boyu aşksız da olamıyorlar. Güzel bir Türk sanat müziği şarkımız vardır Değerli bestecimiz, Avni Anılın  nihavent makamında  bestelediği bir şarkısı vardır.Rüştü  Şardağ’ın güftesinden yarattığı..” Aşk bu değil, yapma güzel. Sen insanı  güldürürsün  Sevişirken,   güzel  güzel , sen  insanı öldürürsün.” Aman  kimseler  aşktan ölmesin. Gerçi günümüzde o eski aşklar da  kalmadı ya …

Yayın Tarihi
21.04.2015
Bu makale 1544 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!