Yöresel ürünler ve ekonomi!

Antalya, 28 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde YÖREX-2010, "Birinci Yöresel Ürünler Fuarı" Antalya'da gerçekleştirildi. Fuar konusu, günümüz değerleriyle ele alındığında yöresel ürünlerin önemini ortaya koymak  bakımından oldukça anlamlı. Bu ürünleri o bölgeye özel hale getirmenin, tüm dünyada o yöreyle anılmasının yolu  ise  coğrafi işaret almaktan geçiyor. Bu bir bakıma  "ülkenin veya o yörenin kendi değerlerine sahip çıkması", anlamına geliyor.

Ki, bu özgün değerler özellikle dış ticarette ve turizmde de önemli avantajlar sağlamaktadır. Bunun dünyadaki çeşitli örnekleri olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla konu yerel değerlerin korunması yanında yerel ve ulusal ekonomiye katkı bakımından da son derece önemlidir.

Konu, yöresel ürünler olunca, 5 Ekim 2009 tarihinde kaleme aldığım bir yazımı hatırladım. Yazının içeriğine bakarak o tarihte, ilgililerle ve alanın paydaşlarıyla paylaştığım görüşlerimi bir kez de burada paylaşmak istedim.
Söz konusu yazıyı, Gaziantep Mutfağı'nın tanıtımı amaçlı "Gurme Festivali" ve "4.Uluslararası Antepfıstığı Kültür Ve Sanat Festivali" üzerine kaleme almıştım. Amacım konuyla ilgili olarak güncel ve önemli bir konuyu dile getirmek ve   mesajımızın bazı kesimleri harekete geçirmesini sağlamaktı. Yazıda; "Gaziantep'i ziyaret eden herkes mutfağının zenginliğine hayran kalıyor, Son ziyaretimde tarihi mekan ve  zenginlikleriyle ve de Zeugma ile birleştirildiğinde  önemli bir turizm potansiyeli çıkıyor. Özellikle başarılı tarihi mekan restorasyon örnekleri, tarihi mekanları ve restorasyonla oluşturulmakta olan butik otel çalışmaları tanıtımda Gaziantep’i güçlü hale getiriyor. Aslında tüm gelişmiş ülkelerin her şehrinde "eski yerleşim yerleri korunuyor" ve bu alanlar şehrin turizm amaçlı kullanılan alanları oluyor. Türkiye genel olarak bu potansiyeli çok fark etmiş  değil.  Antalya gibi hızla sonuç almaya uygun bazı örneklerimiz var, ancak pek çok değer ise hızla kayboluyor. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığının ve özellikle yerel yönetimlerin yeni bir bakış ve yaklaşımla yeni politikalar üretmesi zorunlu görünüyor", demiştim.

 

Yine yazının devamında, "Gaziantep'deki bu hızlı gelişimi bilimsel çalışmalarla desteklemek de gerekiyor ve uluslararası düzeyde sahip olduğu bu degerlerini korumak üzere coğrafi işaret tescili işlemlerini de yapmak gerekiyor. Yoksa başka bir ülke/ulus Gaziantep'in Cağırtlak Kebabını, Altı Ezmeli Kıyma Kebabını, Alinazik, Yuvarlama ve Antep Fıstığı Tatlısı gibi pek cok değerini (coğrafi işareti kendi adına almak üzere) kendi adına tescil ettirebilir ve yeryuzunde o il/bölge/ulke patentiyle anılmasını sağlayabilir. Bu durumun da dikkate alınarak Ticaret ve Sanayi Odası ile Ticaret Borsalarının girişimde bulunması ve bu süreci yönetmesi uygun olacaktır. Zaman kaybetmeden  sürecin tamamlanması turizme ve ilgili sektörlere de önemli katkılarda bulunacaktır.", diye yazmıştım. Yine yazıma; "Bilindiği gibi coğrafi işaret, ölçülebilir, tadılabilir, tanımlanabilir  veya farkedilebilen bir niteliği ile, ünlenmiş, bir yöreyle(Hereke Halısı, Buldan Kumaşı...), şehirle(Çorum Leblebisi, Bursa İskender Kebabı, Adana Kebabı, Hatay Künefesi, Diyarbakır karpuzu gibi...), bölgeyle (Ege pamuğu...) yada ülkeyle (Türk Lokumu veya döneri...) özdeşleşmiş bir ürünün sahiplenilmesini ve  tanıtımını yapmayı sağlayan tescil işlemini gösteren işaretlerdir. Ülkemiz bu açıdan oldukça zengindir ve hemen her ilin tescil edilecek pek cok ürünü bulunmaktadır. Buna göre Coğrafi işaretlemenin yalnızca mutfakla sınırlı olmadığının da farkında olarak Antalya, Hatay, Muğla, Adana, Diyarbakır, Siirt, Bolu, Çorum, Aydın, Denizli, Tekirdağ, Şanlıurfa gibi pek çok ilimizdeki önemli değerlerinin kaybedilmemesi için coğrafi işaret tescili işlemlerini tamamlamaları gerekiyor, çünkü küreselleşen dünya tüm yerel değerleri tüm dünyaya sunmaya olanak tanıyor. Görev daha cok yerel birimlere Ticaret ve Sanayi Odaları ve Ticaret Borsalarına düşüyor, görünüyor.", diye yazımı tamamlamıştım. “

 

Bugün elde edilen sonuçlara göre anlaşılıyor ki,  Antalya Ticaret Borsası verdiğimiz mesajı tam olarak destekleyen bir faaliyeti gerçekleştirdi. Burdur, Bolu, Trabzon gibi pek çok ile ait değerler/yöresel ürünler 28 Nisan- 1 Mayıs tarihleri arasında Antalya’da düzenlenen YÖREX 1. Yöresel Ürünler Fuarı’nda  buluştu...  Ve fuara destek arayışı kapsamında Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır ve fuar düzenleme kurulu üyeleri  Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı,  Tarım ve Köyişleri Bakanı ve Türk Patent Enstitüsü Başkanı  ile görüşerek fuara katılacak ürünlerin tescili konusunda çalıştı. Fuara katılan yöresel ürünler için bu durum önemli sonuçlar getirmiştir. Konu medya da da önemli ölçüde işlendi. Bu kapsamda TRT destek vererek özellikle “Bu Toprağın Sesi”, YÖREX Antalya Birinci Yöresel Ürünler Fuarı’ndan üç gün boyunca canlı yayın yaptı.

 

Unutmamak gerekir ki her şeyden önce “YÖRESEL DEĞERLERİMİZ, bizim değerlerimiz, yani insanımızın ve ülkemizin yüzlerce yıldan beri, kültürüyle, nitelikleriyle, insana, insanlığa, doğaya ve dünyaya bakış felsefesiyle oluşturduğu özgün değerlerimiz. O halde tüm toplumun sahip çıkması gereken en önemli değerlerimiz içerisinde yer almak durumunda… Tabiî ki bu alanda da bilim dünyasının önderliği önemli. Bu kapsamda konuyla ilgili olarak 2008 yılında Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin düzenlediği ve takip ettiğim Uluslararası Akdeniz Ülkelerinde Yöresel Ürünler Ve Sürdürülebilir Bölgesel Kalkınma" toplantısından da bahsetmek gerekiyor. Prof.Dr. Yavuz Tekelioğlu'nun önderlik yaptığı ve önemli sayıda yerli ve yabancı uzmanın katıldığı toplantı, sergi ve diğer organizasyonlar çok başarılı ve yararlı geçmişti. 

 

 Şu bir gerçek ki, günümüz değerleriyle konu ele alındığında yöresel ürünlere coğrafi işaret almak "ülkenin kendi değerlerine sahip çıkması", anlamına gelmektedir. Ayrıca bu özgün değerlerin canlandırılması özellikle dış ticarette ve turizmde ve özellikle kırsal turizm kapsamında  önemli avantajlar sağlayacaktır. Bugün dünyada konuyla ilgili çok çeşitli örnekler bulunmaktadır. Dolayısıyla konu bu yönüyle de çok önemlidir. Örneğin bugün ülkemizde yenilikçi bir girişimcilik örneği olarak, Hitit İmparatorluğu'nun başkenti Hattuşa’da Hitit yemeklerini sunan 3500 yıl öncesinin mutfağını tatmaya olanak sağlayan Hitit Mutfağı girişimi bulunuyor… Peki ya Selçuklu, Osmanlı yada diğer uygarlıkların başkentlerinde o dönemin değerlerini sunma yarışında olanlar var mıdır? Varsa nasıl teşvik görmektedirler. Bunu da incelemek gerekiyor… Ayrıca Avrupa’da bazı önemli yerlerde “Sultan’s Palace”, gibi otantik isimlerle açılan yerlerde yöresel, kültürel ve ulusal değerlerimizin kıymet gördüğü ve talep edildiği biliniyor… 

 

Sonuç olarak; pek çok değerimiz var ve bunları sahiplenmek gerekiyor. Burada belirtmek gerekir ki, bu sürecin başarıya ulaşmasında ilk aşamada önemli rol bilim dünyasına düşmektedir. Bunun kamu kuruluşlarınca desteklenir hale gelmesi ikinci aşamadır. İnisiyatifin Sivil Toplum Kuruluşlarınca ele alınıp, gündeme getirilmesi ve somut çalışmalar haline dönüştürülmesi sürecin üçüncü basamağıdır. Son basamak ise bu değerlerin tescilinin yapılarak, ilgili yöre ve ülke için değer üreten bir hale getirilmesi ve bunun sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır.   Antalya bu konuda da liderlik görevini üstlenmiş görünüyor,   her yeni fuarın daha ileriye götüreceğine inanıyoruz. Bu sürecin akademik tarafında bulunan  bir akademisyen olarak, girişimi destekliyor, süreci somut sonuçlar alma yönünde şekillendiren ve destek veren ülkemizin tüm bölgelerindeki kurum ve kuruluşlara başarılar diliyoruz.  

 

Yayın Tarihi
21.08.2010
Bu makale 7973 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!