SUBAŞININ BAKIŞI

Yargılanan Genelkurmay Başkanları

Rüştü Erdelhun Paşa 52 yıl önce rütbeleri sökülen ve er rütbesiyle, Yassı ada Mahkemesinde müebbet hapis cezasına çarptırılan Genelkurmay Başkanı…

 1960 darbesine karşı olduğu için cezalandırıldı… Anayasa ve yasalardan doğan görevini yerine getirdiği için… Önce idama mahkum oldu sonra cezası müebbet hapse çevrildi.

Bu gün ise Kenan Evren darbecilikten, İlker Başbuğ ise hükümete karşı suç işlemekten yargılanıyor.

52 yılda zor da olsa hayli aşama kaydedildi. Asıl değişiklik son 10 yılda olmuştur. Bu değişim sürecini tetikleyen Ak Partinin iktidara gelmesi idi. Çünkü ordu içindeki, komuta kademesinin önemli bir bölümünün kimyası bozulmuştu. Dünya konjonktürünü de okuyamadıkları gibi içerdeki ve dışarıdaki değişimi de göremediler.

21. Yüzyılda, gelişmiş ülkelerin, demokrasiye karşı işlenen suçlara karşı hiç hoşgörüsü kalmamıştı. Seçilmiş sivil iktidarlara karşı sivil ya da askeri bürokrasinin en küçük müdahalesine karşı ABD’nin ve AB ülkelerinin açık tavrı hükümet için önemli destek olmuştu.

Anayasa Mahkemesinin Ak Partiyi kapatamaması ve darbe hazırlıklarının eyleme geçememesinde bu değişimin payı önemlidir.

27 Nisan muhtırasından sonra İktidarın oy oranındaki patlama da halkın bu tür müdahalelere karşı olduğunun açık ifadesi olmuştur. Asker ve sivil bürokrasi, içerdeki değişimi de görememiş sonuçlar onları şaşırtmıştır.

 İktidarın müdahalelere karşı duruşu ve attığı adımlar başarılı olmakla beraber dışarıdan gelen desteğin ve içeride de halkın duyarlılığının son on yıldaki değişim sürecine katkısı göz ardı edilemez.

Bazı komutanların darbe hazırlıklarına, sorumlu tepe noktasına gelen Genel Kurmay Başkanlarının

 İstekli davranmaması da ülkeyi darbelerden korumuştur. Hükümeti yıpratmak, engellemek için yapılan çalışmalar sürmüşse de darbe yapmak konusunda, görünen o ki sanki Genel Kurmay Başkanlarının açık desteği alınamamıştır.

Yaşadığımız süreç şu yönüyle önemlidir.  Hangi makam ve mevkide olursa olsun herkes kanun karşısında eşittir ve sorgulanabilir, yargılanabilir olduğu görülmüştür. Kimsenin suç işleme konusunda ayrıcalığı olmamalıdır… Ama bu süreçteki tutuklamaların kolaylığı ve adeta infaza dönüşmesi de o noktada başka bir sorunu gösteriyor ve bir adalet reformunun kaçınılmaz hale geldiğinin alarmını veriyor.

Terörle Mücadele Kanununda, Genel Kurmayın da etkisiyle 2003 ve 2006 yıllarında yapılan değişikliklerle kanunun kapsamı genişletilmiş ve cezalar artırılmıştır. Bu kanunun 3. Maddesi terör suçlarını saymıştır. TCK’nın 312 Maddesi ,‘hükümete karşı işlenen suçları’ düzenler ve birçok madde ile birlikte bu maddede terör suçu kapsamındadır.

312/1 son cümlesi; ‘… veya görev yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir’ Maddeye göre, hükümetin görev yapmasını kısmen engellemeye teşebbüs terör suçu kapsamında sayılıyor ve müebbet hapis cezası öngörülüyor. Bana göre, Maddenin başında ‘Cebir ve şiddet kullanarak’ ifadesi yer aldığı için bu, suçun oluşması için aranan  unsur; ‘cebir ve şiddet’ kullanmaktır. Basının, gündelik yaşamımızın parçası haline getirdiği yargılama sürecinde, sözü edilen belgelerde ise en azından İlker Başbuğun tutuklanmasına konu olan ‘internet andıcında, cebir ve şiddet unsurunun varlığını kabul etmek zor görünüyor.

Sancılı ve üzüntü verici bir yargılama süreci yaşanıyor ama cumhuriyeti korumak adına çok kere demokrasi suçu işlendiğini Türkiye şimdilerde daha iyi anlıyor. Bu gün, bunun kafa karışıklığı yaşanıyor. Çok önemli bir gelişme aslında… Çünkü cumhuriyeti, gerçek anlamda korumak ancak demokrasi ile mümkündür…

Yayın Tarihi
10.01.2012
Bu makale 8695 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!