AKP'nin 4. olağan Büyük Kongresi bitti! Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın uzun konuşması kaldı geride. Veda konuşması mıydı? Hayır veda etmiyordu. Sadece bir es, bir mola veriyordu. Üç yıl sonra Çankaya'ya çıkıp “Başkan” olarak oturacağını ihsas ediyordu. Yine siyasetle içli-dışlı olacaktı. Siyasetin iplerini ve yetkilerini elinde tutacaktı! Kalanlara da tenbihi vardı! Üç dönemdir görevde olanlara, nöbet değiştirin! Yeni kadrolar nöbeti devir alacaklar diyordu. Kendisi de bu tenbihe uyarak, en üst makama çıkacağını söylüyordu.. Aramıza nifak giremez demesi, herkesin gönüllü yerini terkedeceğinin ifadesiydi. Genel Başkan Erdoğan'ın kalabalık yabancı konukları vardı. Mısır'ın Arap Baharı Cumhurbakanı Mursi, konuşma da yaptı! “Mısır halkı ve biz sizi hayranlıkla izliyoruz!” dedi. Filistin Hamas lideri konuşma yapan yabancılardandı. “İslam dünyasının bir liderisiniz!” cümlesiyle sözünü bağladı.Irak'ın Kürdistan bölgesi egemeni Barzani de konuşan yabancı liderlerdendi. Barış için Kürtlere destek istedi.. AKP'nin, bir büyük kongre için alışılmamış sayıda yabancı konuğu vardı. Doğudan, batıdan, güneyden kuzeyden gelmişlerdi. Hepsi konuşma yapmadı. Ama duruşlarıyla Sayın Erdoğan'a ve siyasetine arka çıktıklarını gösterdiler.. Sayın Erdoğan'ın uzun konuşmasına “manifesto” diyenler vardı. Manifesto sayılsa bile nedeni vardı. Son kez, üç yıl “Genel Başkanlık” yapacağım, üç yıl sonra Çankaya'ya çıkacağım, bu ilkeype önce ben uyacağım! Sonra tüm üç dönem görev yapanlar yerlerini yenilere bırakacaklar diyordu. Malazgirt'ten başlayan, Turgut Özal'ı, Erbakan'ı içine alan akışın devamı olduğunu vurgulamıştı.Yakın hedef 2023, uzak hedef 2071 işaret etmişti. Bin yıl öncesinden bin yıl ilerisine bir “vizyon-sürek” çizmişti.. Zincirin baklaları arasında Mustafa Kemal Atatürk de vardı, rahmetli Menderes de. Arada adı anılmayan Sayın Süleyman Demirel kalmıştı. Artık 'Darbeler devri bitti!” derken, adını anmayarak, darbeler devrine bir kinayesi mi olmuştu? “%99 oranla iktidar olsak bile, % 1'in hakkını gözeteceğiz!” diyordu. Kimsenin yemesine, içmesine, yaşam biçimine karışmayacağız diye vurguluyordu. İktidarı, kendi yerine yürüteceklere bir tavsiye miydi? Oy vermeyen kesime bir teminat mıydı? Nazım Hikmet'le Necip Fazıl ikilemi sona erecekmiş. Yani manifesto içinde herkese, her keseye bir ileti vardı.Kırkambar gibi eline ne geçtiyse bohçaya doldurmuştu! Balyoz kararına da sahip çıkıyordu, Neşet Ertaşa'da.. Manifesto içerikleri arasında bir ilişki aramaya hacet yoktu. Kendisinin de böyle bir kaygısı olmamıştı!.. Yeni Anayasa ne bahasına olursa olsun bu dönemde çıkacak, darbe dönemlerinin yasaları değişecekmiş! Kürtlere el salladı, gelin yeni bir beyaz sayfa açalım dedi Sizi PKK değil, halkınız temsil etsin dedi. Olup bitenlere karşında sesinizi yükseltin dedi. Arada terörden beslenenlere, elinizi kanlardan temizleyip gelin mi demişti? Muhalefete, gelin projenizi masaya yayın, Kürt meselesini birlikte çözelim mi demişti? Milliyetçi kanata, güvendiğini işaret etti! Nasılsa, ek basamağa ihtiyacı olduğunda iskemle her defasında ayağının altına uzatılmıştı geçmişte.. Adına ister konuşma, ister manifesto, ister veda hutbesi deyin!. Hemen herşeye değinen bir konuşmaydı. Helallaşmayla bitirdi. Partililerinden ve ailesi üyelerinden helallık diledi! Milletle helallaşmaya hazır değildi anlaşılan! Şurası varki, Türkiye'de bir ilkti yaptığı! Gidiyorum, nifak çııkarmayın, eskiler yerinizi yenilere bırakın dedi! Hiç “Ben, GOB'un Eşbaşkanlarından biriyim!” diye öğünmedi!. Artık Tek adam oldu! Demokrasiye ihtiyacı kalmadı. Dedikleri demokrasiye aykırı gelmedi. Ne denli içtendir, bekleyelim görelim! Sağlıcakla kalın...