MELTEM ESİNTİSİ

Ulusal Bilinç ve Çanakkale (IV)

“Savaş, bir ülkenin bağımsızlığı için yapılmıyorsa, kesinkes bir cinayettir,” diyor büyük Atatürk. Bunu asla akıldan çıkarmamamız gerekmektedir.

 

MUSTAFA KEMAL VE ÇANAKKALE

 

Çanakkale Savaşları, Türkün vatanını canı bahasına koruma konusunda  ne kadar kararlı olduğunu dosta düşmana bir kez daha gösteren savaşlardır.Türk askerinin, bu savaşlar sırasında Mustafa Kemal gibi vatanını ve insanını yakından tanıyan  yetenekli bir komutana sahip olması belki de en büyük şansıdır. Mustafa Kemal bir yandan savaşı kazanmayı, düşmana unutamayacağı bir ders vermeyi, Balkan Savaşı’nın öcünü almayı planlarken, diğer yandan Türk askerine daha az  kayıp verdirmeyi, onlara ve silahlarına asıl ilerde Kurtuluş Savaşında ihtiyacı olacağını düşünüyordu.

 

Başlangıçta emir komutanın kendisinde olmaması ve verilen emirlere usulünce karşı çıkmasına rağmen, Başta Liman Von Sanders olmak üzere yabancı uyruklu müttefik (Alman) komutanların kendi toplumsal çıkarları doğrultusunda yanlış taktik uygulamaları, Türk askerini yanlış yönlendirmeleri savaşın daha uzun sürmesine ve verilen kayıbın beklenenden çok daha fazla olmasına neden olmuştur.

 

Emir komutayı eline aldıktan sonra Mustafa Kemal, yakından tanıdığı ve güvendiği Türk askeri Mehmetçiği çok iyi motive ederek, savaşın en kısa zamanda bizim leyhimize sonuçlanmasını sağlamış ve Mehmetçik’le birlikte Çanakkale’yi karadan ve denizden geçilmez kılmıştır.

 

Bir gün Mustafa Kemal, Conkbayırında, cephaneleri bittiği için mecburen geri dönen askerlerle karşılaşır. Onları durdurur ve kendilerine sorar:

 

-  Niçin kaçıyorsunuz?

-  Efendim düşman!

-  Nerede?

-  261 rakımlı tepede.

-  Düşmandan kaçılmaz!

- Cephanemiz kalmadı.

- Cephaneniz yoksa, süngünüz var.

  Süngü tak! Yere yat. İleri!

 

Askerler, derhal çok sevdikleri komutanlarının emrini yerine getirirler. İşte bu an, topa, gülleye, bombaya karşı süngünün takıldığı an, savaşın da insan  beyninde kazanıldığı andır.

 

Mustafa Kemal karaya çıkıp tutunmayı bir şekilde başarmış düşman kuvvetlerini geriye püskürtmek ve geriden gelen birliklerin cepheye ulaşabilmesi için zaman kazanmak maksadıyla elinde bulunan bir avuç askere şöyle demiştir:

 

“Ben size taarruzu emretmiyorum! Ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında,yerimizi başka kuvvetler ve kumandanlar alabilir. Gerekirse hepimiz öleceğiz. Fakat, düşmanı son erine kadar denize dökeceğiz. Durumumuz düşmana kıyasla zayıf değildir. Düşmanın morali yıkılmıştır. Siper kazarak kendisine sığınak aramaktadır.”

 

“Benimle beraber burada savaşan bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki, üzerimizde bulunan namus görevini tamamen yerine getirmek için bir adım bile geri gitmek yoktur. Uyku ve istirahat aramanın, bu istirahatten yalnız bizim değil, bütün ulusumuzun sonsuza dek mahrum kalmasına neden olacağını hepinize hatırlatırım.”

 

Mustafa Kemal,Anafartalar’da yaşadıklarını, unutamadıklarını da şöyle anlatmaktadır:

 

“Bombasırtı olayını anlatmadan geçemeyeceğim. Siperler arasındaki mesafe  sekiz metre,yani ölüm muhakkak.Birinci siperde bulunanlar, hiç biri kurtulmamacasına düşüp ölüyor, ikincidekiler güçlü bir imanla hemen onların yerine geçiyor.

Fakat ne kadar hayran olunacak bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en az bir fütur bile göstermiyor.

Sarsılmak yok. Okumak bilenler, ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler, “Kelime-yi şehadet” getirerek yürüyorlar. Bu,Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayret uyandıran ve tebrik edilmesi gereken bir örnektir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Savaşlarını kazandıran bu yüksek ruhtur.

 

Daha sonraları, Anzac günü nedeniyle yaptığı konuşmada Mustafa Kemal ölen Anzak askerlerine şöyle seslenmiştir:

 

Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar:

Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun  koyunasınız.

 

Anzak annelerine hitap ederken de şöyle demiştir:

 

Uzak diyarlardan çocuklarını savaşa gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz.

Çocuklarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık onlar da bizim çocuklarımız olmuşlardır.

 

Bir asker olan ve hemen bütün ömrü vatanınını esenliği için cephelerde geçen Mustafa Kemal’in barışa ne kadar önem verdiğini bu sözler açıkça göstermiyor mu?

 

Aynı Mustafa Kemal Çanakkale’de şehit olan silah arkadaşlarına , Mehmetçik’lere daha sonraki yıllarda yapılan anma törenlerinde de şöyle hitap etmektedir:

 

“Burada yatan şehitlerimiz!

Sizleri hürmet ve şükranla anıyoruz.

Siz olmasaydınız ve siz göğüslerinizi çelik kalelere siper etmeseydiniz, Boğaz aşılır, İstanbul işgal edilir, vatan toprakları istilaya uğrardı. Bizler, bugün burada olmazdık.”

 

Sevgili Atatürk, gayet veciz bir biçimde “Hepimiz bugün buradaysak, Çanakkale Zaferi ve Çanakkale şehitleri sayesinde” diyor. Kimilerimiz aymaz bir biçimde bu gerçeğin bugün farkında olmasak, görmezden gelsek bile.  

 

Şimdi sayısal değerlerle Çanakkale Savaşına ve savaşın sonuçlarına bir kez daha göz atalım.

 

ÇANAKKALE SAVAŞI İLE İLGİLİ SAYISAL       

DEĞERLER VE SONUÇLARI

 

1914-1918 tarihleri arasında devam eden Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı çatışmalarının yaşandığı yerlerden biridir, Çanakkale. Savaş sonunda her iki tarafta çok büyük kayıplar vermiştir. Müttefik güçlerin toplam 252 000 asker kaybına karşılık vatanını savunan Türkler 251 000 kadar asker  kaybetmiştir.

 

Savaşta kaybolan toplam insan sayısı yarım milyondan fazladır. Her üç evden biri savaşmak üzere çocuğunu Çanakkaleye göndermiş, her aile en az bir bir evladını Çanakkale’de şehit vermiştir.

 

Nusrat mayın gemisinin geceden boğaza döşediği 26 mayın, müttefik donanmasına büyük zarar vererek, Türk askerine olumlu yönde bir motivasyon oluşturmuştur. Türk askeri Seyit Onbaşı gibi kahraman örneklerde görüldüğü gibi insanüstü bir gayretle 276 kiloluk top mermilerini bile tek başına kaldırıp topun içine yerleştirip düşman gemilerini vurmayı başarmıştır. Savaş esnasında metrekareye 6000 mermi düşmüştür. Çanakkale Boğazında 8.5 ay devam eden bu ölüm kalım savaşı, dosta düşmana Çanakkale’nin denizden ya da karadan asla geçilemez olduğunu  kanıtlamıştır.Türk askerinin vatanını korumak için neler yapabileceğini dosta düşmana göstermiştir.

 

Bu savaşlar başka cephelerde de büyük yararlıklar gösteren Mustafa Kemal, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak gibi komutanların ön plana çıkmasını sağlamıştır.

 

Mustafa Kemal’in yeteneklerinin perçinlendiği, iyi emir ve komuta edildiği zaman Türk askerinin nelerin üstesinden gelebileceğini göstermiştir.

 

Mustafa Kemal, bu savaş sırasında ülkenin asıl kurtuluşu için Türk askerinden başka kimseye güvenilmeyeceğini görmüştür. Kurtuluş savaşı için büyük bir deneyim edinmiştir.   

 

Emrinde bulunan ve komutanlığını yaptığı Mehmetçiği Çanakkale ki kahraman tavırlarından çok iyi tanıyan Mustafa Kemal, daha sonraki tarihlerde Kurtuluş savaşını başlatmak üzere Anadolu’ya geçerken, arkadaşı Rauf Orbay’a Dolmabahçe’de demirli düşman gemilerini işaret ederek :

 

Bunlar işte böyledir: Dayandıkları şey, yalnızca demir, çelik ve silahlı kuvvet. Bildikleri şey yalnız madde. Bunlar özgürlük uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar.Biz Anadolu’ya silah ve cephane değil,ideal ve iman götürüyoruz.Onlar geldikleri gibi gidecekler.” diyordu Mustafa Kemal.

 

Bunu söylerken Çanakkale’de ve diğer cephelerde yakından tanıdığı Mehmetçik  gerçeği önemli bir faktördü. Ve Mustafa Kemal, Mehmetçik sayesinde bağımsızlık savaşını mutlaka kazanacağını biliyordu.

 

Çanakkale Şehitlerini Anma ve Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü olan bu günde, bu yazı ile hangi önemli coğrafyanın üstünde yaşadığımızı, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın hangi altın sayfalarla dolu bir tarihi barındırdığını bir kez daha vurgulamak istedik.

 

Bu ülkenin insanları olarak üzerimize düşen sorumluluğun altını çizmek ve atalarımıza layık insanlar olduğumuzu gösterme konusunda her zaman azimli ve kararlı  olduğumuzu göstermek istedik. Atatürk’ün dediği gibi “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir.” sözlerini boşa çıkartmamaya and içtik. Türklüğümüzle ve atalarımızla gurur duyduk. Ne mutlu Türküm diyene !

 Son

 

Yayın Tarihi
18.03.2011
Bu makale 9911 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Bravo arkadaşım. Duygularımızı dile getirmişsin her zamanki gibi. İnsanlar bugünlere nerelerden geldigimizin hala tam bilincinde degil ama ister istemez bilinçlenecekler.Önemli olan beyinleri egitmek ve geliştirmek.Hala geç kalmış sayılmayız diyorum.Tekrar tebrikler.

Aynur Güleç 26.03.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!