Turizmde eksen kayması

Türkiye’nin coğrafi konumu ile ait olduğu kültürel ve tarihsel konumu, onun kendi dışındaki toplumlar tarafından, dönemsel olarak farklı algılanmasına neden olmaktadır. Bu değişik algılanma, hatta belli kalıplar içinde aynı anda hem batılı hem de doğulu olarak tariflenmektedir.

Osmanlı’dan günümüze, batıya dönük ve onunla ilişkilerini kuvvetli tutmaya yönelmişizdir. Hatta bazı tarihçilerin Fatih Sultan Mehmet’ten buyana batıyla savaşların, çatışmaların temelinde onu kabullenme arzusunun olduğu görüşü vardır. Osmanlı’nın son dönem batı hayranlığı ise bir imparatorluğun gerçek eksen kaymasıdır. Bu eksen üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti belli dönemlerinde iki eksenli politikalar da yürütmüştür. Hem batı ekseninde NATO üyesi hem de Sovyetler Birliği ile sanayi ilişkileri yürütürken, özellikle son dönemde İslam coğrafyasında ve Türki Cumhuriyetler’de  lider politikalar içine girmeye çalışmıştır.

Brezilya ile birlikte İran sorununda arabuluculuk yapma girişiminin ardında BM’deki oylamada “hayır” oyu ile ilk kez batıya karşı bir dik duruş sergilemiştir. One Minute ve Mavi Marmara ile ortaya çıkan İsrail karşıtı politika ile birleşince, batı kamuoyu yorumları Türkiye imajını sorgulamaya başlamıştır. AKP hükümeti ve ondan önceki hükümetler dünya kamuoyunda, kendi sorunu ile ilgili her çözüm arayışında, buna Ermeni, Kürt, Irak, Kıbrıs’ı örnek olarak hatırlayalım, hep Amerika’daki ve Avrupa’daki Yahudi lobisini ziyaretle işe başlamışlardır. Sadece İran ve Gazze sorunu onlar ile görüşülmemiştir…

Şimdi gelelim Batı kamuoyunda tartışılmaya başlanan Türkiye imajına. Bir ülkenin genel imajı, o ülkenin turizm imajı içindeki payının en az yüzde 70 kadardır. Yani bu pay o ülkenin turizm hareketinin ana yapısını oluşturur. Turistik imaj, ülkenin bir üst imajıdır ve ana imaja hep bağımlı kalır, ana imajdaki oynamalar karşısında ülkenin turizm hareketi iniş ve çıkışlara uğrar. Turizmcilerin hep söylediği “bizim iş pamuk ipliğine bağlıdır” veya “Amerika’da papaz ölse bizim burada işler bozulur” cümleleri bu hassas dengelerin varlığını vurgulamak içindir. "Devlet politikaları içinde turizm ne kadar düşünülmektedir?" diye hep kendime sormuşumdur. Son İsrail krizi için yapılan açıklamalarda onu gördüm ki yapılan yorumlar sadece İsrail’den kaybedilecek 300 bin turist üzerineydi. Oysa bugün batı toplumunda oluşturulmaya ve tartışılmaya başlayan “Türkiye imajı” ve hatta “bir savaş olasılığı” yorumları beni tedirgin etmeye başladı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere, bu tedirginliğin ve anti propagandanın üzerine gidilmesi ve PR –Halkla İlişkiler çalışması başlatılmalıdır. En son Türk- Alman Dostluk Derneği’nin Topkapı Sarayı’nda düzenlediği TUI Yönetim Kurulu Başkanı Michael Frenzel’e verilen dostluk ödülü ve Sayın Bakan ile görüşmeleri, bunun başlangıcı sayılmalıdır.

İsrail’den kaybedilecek 300 bin turist yerine Ortadoğu’dan kazanılacak bilmem ne kadar turist hesabı yapmak, Türkiye gibi turizmde dünya klasmanında yer alan ülke için beklenilmeyecek ilkel bir yorumdur. Bizim hiç zaman kaybetmeden yapmamız gereken, Avrupa ve Rusya pazarına yönelik imaj pekiştirme çalışmalarıdır. Bunun için ne geçtir, ne de güçtür. Türkiye “Batı” ekseninde kendi kimliğini koruyarak devam edecektir.

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
15.06.2010
Bu makale 11367 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!