Turist

The Tourist filmi, Avrupa ile birlikte ülkemizde de gösterime girdi. İki ünlü başrol oyuncusu, Johnny Depp ve Angelina Jolie, filmin konusundan daha çok dikkat çekiyor. Seyirci hiçbir eleştiriye ve detaya bakmadan sadece bu iki ünlü oyuncuyu seyretmek için bu filme ilgi gösterecektir. Benim açımdan ise film isminden başlayarak, geçtiği mekanlar ve bir kentin tanıtımı için sinemanın yine kullanılma tarzına kadar ilgi çekici öğelere sahip olmasıdır.

Sinemayı çok severim, iyi bir izleyici olduğumu düşünüyorum. Kesinlikle kendimi bir film eleştirmeni olarak görmüyorum. Bu güne kadar yazdığım köşe yazılarında, filmlerle ve sinemayla ilgili olanları hep tanıtım ve sinemanın bu konudaki gücünü içerir. Sinemaya dünyada yüklenen misyonun, Türkiye’de hala kavranmamasına hayret ediyorum. Üstelik Türk TV dizilerinin Ortadoğu ülkelerindeki kazandığı ilgi ve bize kazandırdığı imaj ortadayken, bunu sinema filmlerine taşıyarak, neler yapılabileceğini düşünün.

Bu sezon Barcelona, Barcelona filmi ile sıkı bir İspanya, Ye Dua et Sev filmiyle gizemli bir Hindistan, Turist filmi ile de yoğun Venedik tanıtımını seyrettik. Bu filmlere gitmeden önce kimse bu filmlerde bir ülke ve kent tanıtımına alet olacağını düşünmüyor. Ama film bittikten sonra, o filmlerde geçen kentleri görme arzusunun, kendisinde oluştuğunu fark ediyor. Zaten sinemaya yüklenen bu misyonun, bizim ülkemizde de keşfedilmesini bunun için arzuluyorum.

Haksızlık etmemeliyim, kuşkusuz Ferzan Özpetek, Fatih Akın, Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenlerin filmleri bu açıdan yararlı oldular. Onlar dünya starları kullanmadan, içerik ve sanatsal ağırlıklı başarılar elde ederek, filmleriyle birlikte ülkemizi ünlendirdiler. Bu üç filmde olduğu gibi kentlere yönelik bir tanıtım tam anlamıyla Ferzan Özpetek’in Hamamı ve Fatih Akın’ın Yaşamın Kıyısında dışında pek olmadı. Onların kişisel çabaları destek bulsaydı, eminim salt kentlerin tanıtımının da öne çıkacağı filmleri yapmaktan çekinmezlerdi. Soru şu; desteği kim sağlayacak? Cevap ise tek kelime “devlet”. Devlet derken bunun açıklamasını da yapmak gerekir. Ülkesinin bir film platosu olmasını, sinema yoluyla tanıtılmasını aynı zamanda da ülkesinin film sanayinden ekonomik girdi elde etmesini düşünen devletler, Film Komisyonu diye bir kurum geliştirmişlerdir. Ulusal Film Komisyonları ve Bölgesel Film Komisyonları kanalıyla, film yapımcıları ekonomik ve bürokratik çeşitli kolaylıklar elde ederler. Bizde olmasını yıllardır arzuladığımız bu yapı, henüz oluşturulamadı. Hukuksal düzenlemenin sağlandığı söyleniyor ama pratikte, bir yapılanma daha ortada yok. Antalya’da Kent Konseyi bünyesinde oluşturulmaya çalışılan Antalya Film Komisyonu ise emekleme sürecinde.

47. yılını tamamlayan Altın Portakal Film Festivali gibi köklü geçmişe sahip olan Antalya’nın, Türk Sinemasına “Kent Tanıtımı” misyonunu yüklemesi gerekir. Antalya’daki konunun muhatabları, vizyondaki Turist filmini izleyerek, kendilerine yeni bir “misyon” belirleyebilirler.

Geçmişin doğru örneklerinin rehberliğinde, sinemamıza yüklenecek “tanıtım misyonu” ile kentlerimizin dünya sunumu, kentlerin markalaşma çalışmalarına büyük katkı sağlayacaktır.

 

Yayın Tarihi
15.12.2010
Bu makale 11923 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!