Teşvik tamam da yatırım nerede'

      Başbakan Ahmet Davutoğlu Hükümeti  7 Haziran 2015’teki milletvekili genel seçiminden  önce ekonomiyi  teşvik paketleri açıklamaya başlamıştı. Seçim yaklaştıkça sayıları artan paketlerde ne ararsanız vardı! Bunlardan  “11 ayaklı”  son  dilim 2 Nisan 2015’te kamuoyuna duyurulmuştu. Bu dilimlerin gerçekleştirilmesi için de 25 program hazırlanmıştı.

     Davutoğlu’dan sonra göreve gelen Binali Yıldırım Hükümeti de teşvik paketlerine devam ediyor. İlk paket  Temmuz 2016’da açıklandı. Bunu, eylül, aralık 2016’da iki, 24 Ocak 2017’ de bir olmak üzere üç paket daha izledi.

       Niyetim bunları ayrıntılandırıp  okur sabrını sınamak değil; 14  yıldır Türkiye’yi ve ekonomiyi “yöneten”   AKP hükümetlerinin  ortak özelliğine dikkati çekmek.

     Ortak özellik şu: Hükümetler ekonomiyle ilgili hemen her konuda strateji belgeleri, eylem plânları,  programlar, paketler yazıp “tantanayla”  iş âlemine ve kamuoyuna  ilân ediyor.

     Peki, sonra? Sonrası yok; kimse “sahada” neler olup bittiğini, tedbirlerin ne sonuç verdiğini bilmiyor.  Bu konularda ciddi bilgi akışı bulunmadığı için,  ekonomiyi izleyen bizim gibi gazeteci-meraklılar “sahanın” hâlini yan göstergelerden izleyip tahmin etmeye çalışıyor ve  mantık yürütüyor.

     Mantık basit: 14 yıldır birbirini izleyen stratejiler, paketler işe yarasaydı,  bugün ülkede net yoksulluk oranı yüzde 30’lara vurmaz;  sanayi üretiminin kaderi inşaat müteahhitlerinin insafına ve kazanç hırslarına terk edilmez; adı büyüğe çıkmış sanayici grupları köfteciliğe, AVM’ciliğe, rezidansçılığa, barcılığa soyunmaz;  ihracat 150, 160 milyar dolarda takılmaz; milli gelirin yarısına nüfusun yüzde 20’si el koyarken,  yüzde 60’lık dilim  kalanı azalan oranlarda paylaşmak zorunda kalmaz, ülkede en zengin ile en yoksul arasındaki gelir farkı 8 kata çıkmazdı.

                                Yaz  stratejiyi…                   

     Ekonomi yönetiminin rafları adı var, kendi yok strateji belgeleri, teşvik paketleriyle dolu. “Strateji çöplüğü” de diyebiliriz. Bakın bu “çöplükte” neler var:

    Tarım Stratejisi 2006-2010, Elektrik Enerjisi Stratejisi 2004, Tarım Stratejisi 2006-2010, Hayat Boyu Öğrenme Stratejisi 2007, Kamu İç Denetimi Stratejisi 2008-2010, Arz Güvenliği Stratejisi 2009, Ulusal Piyasa Gözetimi ve Denetimi Stratejisi 2010, Ulusal İstihdam Stratejisi 2010, Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi, Kırsal kalkınma Planı 2010-2013, KOBİ Stratejisi 2007-2009.

   Devam ediyorum:

    Türkiye Turizm Stratejisi  2007-2013, Bilgi Toplumu Stratejisi, AB Entegre Çevre Uyum Stratejisi, Kayıt dışı Ekonomi İle Mücadele Stratejisi 2008-2010, Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi 2010-2014, Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi,  Uluslar arası İklim Değişikliği Stratejisi 2010-2020.

    Dahası:

    İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi,  2023 Türkiye İhracat Stratejisi, Bilgi Toplumu Stratejisi,  Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı, Esnaf Stratejisi, Kooperatifçilik Stratejisi 2010-2014, Otomotiv Sektörü Stratejisi,  Makine Sektörü Stratejisi, Sanayi Stratejisi 2011-2014, Demir ve Demirdışı Metaller Sektörü Stratejisi, Kimya Sektörü Stratejisi, Seramik Sektörü Stratejisi.                  

                                     At sepete…

      Bunlar benim çeşitli kaynaklardan belirleyebildiklerim  ki  akıbetleri  bilinmiyor. Çünkü, masa başında genellikle “kopyala yapıştır” yöntemiyle yazılmaları bir tarafa…  her bir strateji ve eylem planı birden çok kamu kurum ve kuruluşuna görevler yükledi. Her biri için birden çok kamu kurum ve kuruluşunun yetkililerinden oluşan yönetim organları oluşturuldu.

    Ne ki, bu karmaşık çalışma mekanizmaları işlemedi.  Kaynak akışı sağlanamadı. Sorumlu kamu kuruluşları arasında, kamu ile özel sektör arasında eşgüdüm kurulamadı. Stratejilerin ve eylem planlarının doğruluğunu, yanlışlığını, verimliliğini  “sahada” izleyip,  ölçen olmadı.

    Sebebi basit: Ne ekonomi bürokrasisi bu karmaşık yapıyı izleyecek nitelikli insan gücü,  teknik bilgi,   donanım, hızlı hareket kabiliyeti gibi kapasitelere sahipti ne de sahadaki özel sektör bu belge yığınını gerçekçi ve uygulanabilir bulup benimsedi! 

     Aksine, iktidarın “inşaat ekonomisinden” ibaret büyüme politikasıyla palazlanmış müteahhit takımı dışında yerli, yabancı  özel sektör unsurları  gittikçe koyulaşan belirsizlik ve risk ortamında “savunma mevzilerine” çekildiler.  Siz bakmayın, durmadan “paket” açıklayan  iktidar zirvelerinde estirilen hoplama zıplama havalarına. O zatlar da ekonomik  vaziyetteki vahametin farkındalar; ama durumu idare ediyorlar!

Yayın Tarihi
02.02.2017
Bu makale 1287 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!