Taziyede bulunmak...

         Çocukluğum; Kağızmanlı olan anneannemin Ermenilerin katliamından, karlı bir günde çıplak ayaklarla dağ köylerine kaçışlarını dinleyerek geçti. Kürt köylerine sığındıklarını ve onların da kendilerine giysi, ayakkabı verip daha uzaktaki köylere gönderdiklerini defalarca anlatmıştı. Dedem Burdur/Bucak/Yüreğil Köyünden çıkıp o bölgede 35 yıl Gümrük Muhafaza Memuru, Tuzla İşletmelerinde Müdür olarak çalışmış ve o yıllarda anneannemle evlenmişti…

         Ordunun ve devletin bir süreçte ortadan kalktığı o dönemi yaşayan Anneannemin en büyük duası: “Oğul Allah devlete, millete zeval vermesin” şeklindeydi.

         Elbette Ermeniler de büyük acılar çektiler. Ancak Türkler asla soykırım yapmadılar. Öyle olsaydı, ülkenin diğer yerlerindeki Ermenilerin de katledilmiş olması gerekirdi.

         “Tarihȋ gerçekler bizim yanımızda, hukuk bizim yanımızda, Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi bizim yanımızda, hiçbir uluslar arası mahkemenin Türkler soykırım yapmıştır diye bir kararı yok. Buna rağmen maalesef yalnız yabancılar değil, Türkiye’nin içinden bazıları çıkıyorlar ve elimizde belge yok diye, belge yok, ama Türklerin soykırım suçu işlediklerini kabul ediyoruz diyorlar ve o zamanki devlet adamlarımız katildi diyorlar ve Türkiye Devleti’nin Ermenistan konusunda izlediği politika pislikti diyorlar tam kelimesiyle söylersek.

         Nerede diyorlar? Erivan’da NATO’nun düzenlediği bir toplantıda.. Kim bunlar? Bugün Türk üniversitelerinde ders veren bazı bilim adamları…

Düşünebiliyor musunuz, bu katil dedikleri devlet adamlarından bir tanesi Cemal Paşa, demin söylediğim gibi Ermeni tehcirinde onları korumaya çalışan bir zat ve Ermenilere yaptıkları hizmetler dolayısıyla İstanbul’daki Ermeni Patriği tarafından kendisine nişan verilmiş, teşekkür belgesi verilmiş İstanbul’da, Pera Palas Oteli’nde. Siz bu insana katil diyorsunuz hiçbir şey bilmeden, sonra bu insanı Ermeniler, Ermeni teröristler Tiflis’te öldürüyor. Talat Paşa’yı Berlin’de öldürüyorlar, bunu öldüren katili Alman Mahkemesi serbest bırakıyor, haklı bir dava için öldürmüştür diyor. Bize hukuk dersi verenlere bakın siz…”(٭)

         Gelişmelere baktığımızda; her yılın 24 Nisanında gündeme getirilen Ermeni Soykırımı iddiaları sanki gerçekmiş gibi bir hava oluşturulmaya başlandı. Bunun arkasından para ve toprak taleplerinin geleceğini bile bile, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “taziyede” bulunması ya ABD’ye yaranarak iktidarının devamını sağlamak için ya da gündemi değiştirmek içindir. Her iki halde de ihanetten farksızdır.

         Bildiğiniz gibi bu iktidar yabancılara toprak satışını serbest bıraktı.

         Ancak askeri ve stratejik bakımdan sakıncalı olanların saptanması için Genelkurmay Başkanlığı’nın da iznini alma şartını getirdi.

         Bir süre sonra yabancıların en çok toprak satın almak istedikleri en baştaki iki ilimizden birisi Antalya iken, diğerinin Van olduğu anlaşıldı. Turistik ve ekonomik önemi tartışılabilecek, sürekli göç veren Van’dan toprak satın almak isteyenlerin ABD yurttaşı oldukları anlaşıldı. Bunların da daha çok Ermeni kökenli ABD’li oldukları saptandı…

         Zaten ABD’nin Doğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurulmasını istemesinin temelinde, güçsüz ve dirençsiz böyle bir devletin topraklarının bir süreçte Ermenilere kazandırılması planı vardır.

         ABD’de bir hukuk şirketinin, 1915 tehcirinde ölen ve hayat sigortası yaptırmış olan Ermenilerin mirasçılarını saptayarak sigortadan parasını talep etmek üzere harekete geçtiği biliniyor. Zamanaşımının işlemediği böyle bir durumda, şirket bu zararı ödediğinde, Türkiye’ye dönüp “Başbakanınız taziyede bulundu, böylece zımni de olsa (üstü kapalı biçimde) soykırımı kabul etmiş sayılır, ödemiş olduğum tazminatları rücuen sizden talep ediyorum derse ne olacaktır?”

         Bunun yanıtını Gürbüz Evren; 2008 yılında yayınlanmış olan; “LÜTFEN UYANIN SON CELSE, TÜRKİYE ERMENİ SOYKIRIMI SUÇLUSU İLAN EDİLECEK” isimli kitabında veriyor,    lütfen okuyun.

         Tehcir hangi nedenlerden doğmuştur?

         “1915’ten önce Türkiye’de çok fazla Ermeni saldırısı oluyor. Çok sayıda Müslüman insanı öldürüyorlar. Türkleri öldürüyorlar ve yabancı ülkelerin dikkatini çekmeye çalışıyorlar.

         Zeytun olayları başlı başına vahim olaylardır. Zeytun’da gene aynı bölgede bir ayaklanma düzenliyorlar. Dışarıdan gelen bazı Ermeniler var. Çok gelişmiş silahlar var ellerinde ve oradaki 60 tane subayımızı ve 500 civarında eri esir alıyorlar. Bu esirler sonra ne oluyor? Bu esirleri öldürüyorlar, acı olay bu..Ondan sonra Osmanlı İmparatorluğu oraya askeri birlikler gönderiyor, askeri birlikler tam bu isyancıları tasfiye edecekken, etkisiz kılacakken hemen büyük devletler devreye giriyor, Halep’teki konsolosları devreye giriyor, Osmanlı İmparatorluğu üzerine çok büyük baskılar yapıyorlar ve Türklerin, Türk birliklerinin bu Ermeni isyancılarını etkisiz kılmasını önlüyorlar, bunların affedilmesini sağlıyorlar.

         Şimdi değerli arkadaşlarım; bu işin geçmişi bu, ondan sonra Birinci Dünya Savaşı başladığında bakıyoruz Ermeniler Ruslarla, Türkiye’nin doğusunu işgal eden Ruslarla işbirliği yapıyorlar. Türkiye’nin doğusunu işgal eden Rus birliklerinin içinde dört dane Taşnak alayı var, Ruslarla birlikte savaşıyorlar. Osmanlı ordusunun geri cephelerine saldırılar düzenliyorlar. Osmanlıların cephane depolarını, gıda depolarını tahrip ediyorlar, çok sayıda sivil insanı öldürüyorlar. Bu vesileyle size şu bilgiyi sunmak istiyorum. Devletimizin resmen isim isim tespit ettiği kayıtlara göre Ermenilerin o yıllarda öldürdükleri Türklerin sayısı tam 530 bin kişidir. 530 bin kişi öldürülüyor ve netice itibarıyla bu olaylara değinen Batı basınına bakıyorsunuz, o tarihte öldürülen Türklerden bahis yoktur. Mavi Kitap’ı açınız, Mavi Kitap’da gördüğünüz manzara sadece Türkler Ermenileri öldürmüş, büyük bir katliam yapmışlar, sadece bunu okuyorsunuz. Peki, bu işin esası nedir?

         …Bu Mavi Kitap nereden çıkıyor, bunu kim yayınlatıyor? Bütün Ermeni tezlerine bugün de kaynaklık yapan Mavi Kitap’ın kökeni ne?

         Bill Morgentau’nun anıları ki kökeni bir takım misyonerlerin anlattıkları hikȃyelerdir. Bir tanesi de bu Mavi Kitap, bir iki tane daha böyle kitap var. Mavi Kitap’ı yayınlatan İngiliz Propaganda Bakanlığı, Velingtan House diyorlar. Binanın adı Velingtan House, bu binada çok yoğun bir faaliyet gösteriyorlar, savaş başlamış ama Amerika savaşa girmemiş. Amerika’yı nasıl savaşa sokacaklar? Amerikan halkı vasıtasıyla Amerikan Hükümeti’ne büyük baskı yaptıracaklar, bunun için de Amerikan halkında savaştaki hasımları olan Türkler ve Almanlar aleyhine çok yoğun bir tepki uyandıracaklar. İngilizler, İngiliz Hükümeti bu Velingtan House’de 25 tane önde gelen İngiliz yazarını çağırıyor. Rudyar Kipling, Edgar Allen Poe, Breise, Toinbee vesaire gibi meşhir yazarları çağırıyorlar. Diyorlar ki, size gizli bir görev vereceğiz, bu milli bir görevdir, bizim düşmanımız olan Almanya ve Türkiye aleyhine gerçeklerle ilgisi olması hiç önemli değil, muazzam bir propaganda neşriyatı yapacaksınız ve bu ülkeleri yerin dibine batıracaksınız. Bu kitapları okuyanlar bu ülkelerden nefret edecekler. İşte bu çerçevede tam 156 tane kitap ve broşür bastırılıyor orada, bir tanesi Mavi Kitap, bir Mavi Kitap da Almanya aleyhine bastırıyorlar. O kitabı okursanız mesela diyor ki Belçika’ya girmiş Alman birlikleri rastladıkları bütün bebeklerin ellerini kesmişler, rastladıkları bütün papazları çan kulesine asmışlar, böyle iddialar…

         Savaştan sonra İngiliz İçişleri Bakanı çıktı, Avam Kamarası’nda dedi ki “kusura bakmayın biz bu kitapları yayınlattık”, ama Alman kitabı için söylüyor, “bu tamamen savaş yalanıdır, propagandadır”.

         Polnsibi diye bir İngiliz milletvekili bu konuda kitap yazdı “Savaş Yalanları” diye ve orada bütün bunları anlatıyor, ne kadar çok yalan uydurduk, sırf Amerikan halkını, Amerikan Hükümetini savaşa girmeye zorlamak için, Türkiye aleyhinde yayınlanan Mavi Kitap’ın özü budur, esası budur…” (٭٭)

         Bütün bunları bilmeyen ya da bilmezden gelerek 530.000 Türkün öldürülmesi nedeniyle en küçük bir pişmanlık bildirmeyenlerin karşısında güya büyüklük yapıyormuş gibi görünüp, taziyede bulunmak; Vahdettin gibi yabancılara sığınarak, yaranarak iktidarda kalmaya çalışmaktır…

         Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ABD’ye kahırlanıyor, ne diyor? “Taziyede bulunduk, risk aldık, bize sahip çıkmadınız” diyor.

         Türkiye’de bugün yaşamakta olan Ermeni yurttaşlarımıza ya da çalışmakta olan Ermenistan kökenli emekçilere hiçbir düşmanlığımız yoktur. Türkiye hepimize can veren bir anadır... Ancak, geçmişteki acıları siyasal prim yapmak için ya da büyük ülkelere yaranmak için kullanmak devlet adamlığıyla bağdaşmaz.

 

(٭)Ermeni İddiaları ve Tarihi Gerçekler

İstanbul Barosu Yayınları, Panel Notları

Onur Öymen’in konuşması sayfa:26

(٭٭)Adı Geçen Eser Sayfa:25,26          

 

Yayın Tarihi
07.05.2014
Bu makale 7503 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!