Yarını düşünmeden yaşamak üzerine bir toplum olma yolundayız.
Hatta fikrimce olduk bile...
Yeni dünyanın popüler kültürünü hayatımızın her alanına sorgulamadan, düşünmeden yerleştirmeye devam edersek te fikrimce yarını bir daha hiç düşünmemeye başlayacağız...
Günlük yaşamınızda karşinıza çikabilecek en küçük olaydan tutun da televizyonu açtığınızda karşinıza çikan magazin programlarında ya da TV dizilerinde bile konular yarını düşünmemeye endekslenmiş...
Sen anını yaşa, anını tüket, ye iç eğlen gez....
Yarın mı?
Boşver yarını... Ne adamsın ... Yarını düşünürken anını kaçırıyorsun ?
Peki yarını düşünmek ne demek ?
Yarını düşünmek hem bireysel tarihinizi hem de toplumsal tarihimizi bilmek demek aslında....
Geçmişi ne kadar iyi bilirseniz, geleceğinizi o kadar iyi tahmin edebilirsiniz...
Meşhur bir söz vardır.. 'Tarih tekerrürden ibarettir' Yani tarih ,olayların tekrarlanmasından ibarettir...
Bir söz daha vardır o da çok meşhur bir söz ve bence yukarıda bahsettiğim sözden çok daha doğru...
Tarih tekerrürden ibarettir, eğer tarihten ders alınmazsa...
Yani diyor ki, eğer tarihten ders almazsan illaki geçmişteki olaylarla yeniden karşilacaksın kurtuluşun yok diyor....
Bir paradoks yaratmak değil amacım...
Sadece geçmiş ve gelecek arasındaki , aslında çok belirgin fakat belirginlik derecesi popüler kültürle gizlenmeye çalisan kuvettli bağı anlatmaya çalisiyorum...
1870'li yıllarda yani Tanzimat Fermanının yayınlandığı yıllarda...
Osmanlıdaki batılılaşma sürecinin ne kadar yanlış geliştiği ile ilgili, Recaizade Mahmut Ekrem'in kaleme aldığı 'Araba Sevdası' isimli bir eseri vardır.
Hayret ediyorum, televizyon kanalları Aşk-Memnu ve Yaprak Dökümü gibi değerli eserleri,eserle hiç ilgisi olmayan ve içi boş bir hale getirip yeniden kurgularlarken bu eseri nasıl unutmuşlar..
Bu eseri de bir dizi haline getirsinler ki... İnsanlar gerçeğini merak edip okuma ihtiyacı hissetmesinler.
Araba Sevdası eserinde ,yazar, o dönemdeki Fransız özentisinden bahseder. O dönemde yaşayan insanların, Türkçeyi bir kenara bırakarak Türkçe cümleler içerisinde Fransızca kelimeler kullanmanın iyi ve güzel bir eylem, hatta bilgelik ve soyluluk göstergesi olduğunu zannetmesini konu eder..
Toplumun o dönemde yaşadığı kültürel çözülmeden sonra... Neler olduğunu hepimiz biliyoruz...
Evet bu size tanıdık geliyor mu?
Bana çok tanıdık geliyor.. artık bizlerde Türkçe kelimeler içerisinde yabancı kelimeler kullanmayı marifet olarak görüyoruz..
Türk Sanat Musikisini küçümsüyoruz...
Türkülerimizi tanımıyoruz bilmiyoruz...
Yabancı bir kahve firmasına gidince evet çok ciddi söylüyorum..
Türk Kahvesinden bahsedemiyoruz...
Gelişmişlik adı altında modern çaglari yaşarken aslında ne kadar kendimizden uzaklaştığımızın farkında bile değiliz...
Bunları hatırlatmaya konuşmaya bile tahamülü yok bazılarımızın...
Böyle konulardan bahseden arkadaşlarımızı da dışlıyoruz...
Yahu ne gerek var şimdi eğlenmek, anımızı yaşamak zevk almak varken geçmişten bahsediyoruz..
Geçmişle gelecek arasındaki köprüden herkesin geçmesi lazım...
Dün ve Yarın arasındaki kuvvetli bağı bugünün dengesinde iyi izlemek gerekir diye düşünüyorum..
Tarihi bilmemek tarihi sevmemek gibi bir şansımız yok...
Biliyorum yapılan savaşların tarihini ezberlemekten ve ezberletmekten ileri gidemeyen bir tarih eğitimi aldık çogumuz... Ama bunu bahane edip tarihimizden kültürümüzden uzaklaşamayız...
Kıssadan hisse....
Tavşanın tüyleri arasında yaşamak kolay.. Önemli olan herkesin tırmanıp hayata, geçmişe bakmayı becerebilmesi...
Orası biraz soğuk biraz daha zor ama en azından çok daha erdemli ve huzurlu....
Saygılarımla...