Siyasi ve ekonomik krizler,
Sürekli değişen yasalar ve uygulamalar,
Batan bankalar, bankerler,
Sporda, sanatta ve bilimde (amaç dışı) sansasyonel olaylar,
Amacı, nedeni ve ne getireceği belli olmayan tartışmalar, kutuplaşmalar,
Her platformda bunları tartışan kısır bilgeler,
Sözde uzmanlarla ekranları dolduranlar,
Dünkü dostlar, bugünkü düşmanlar,
Karışmış ilişkiler,
Bedelini hep halkın ödediği belirsizlikler,
Üst üste iki yılı düzgün gitmeyen bir ortam…
50 yıllık ülke gündeminin özeti.
Tehlike varsayımları ve çözüm önerileri üzerine kurgulanmış 50 yıllık kargaşanın sonucunda bugün Türkiye’nin en büyük problemi ulusal düzeyde sermaye birikimini (ulusal tasarrufu) sağlayamamış olmasıdır. Bu ülkenin sermayesi olabilecek tüm varlıkların (tasarrufların) toplamı ülke hasılasından çok daha geride kalmıştır.
Daha anlaşılır bir dil kullanmak gerekirse; Ülkenin sermayesi sayılabilecek bankalardaki menkul değerler toplamını 200 milyar dolar civarında, milli hasılamızın da 800 milyar dolar civarında olduğunu söylersek daha net bir anlatım yapmış oluruz. 200 birim ile 800 birim iş ve ticaret yapıyoruz. Yani, ileri vadeli beklentilerle, olmayan paranın ticaretini yapıyoruz. Açığı sürekli satarak ya da borçlanarak kapatmaya çalışıyoruz.
Bir şekilde hepimiz birilerine, birileri başka birilerine, başka birileri de başka birilerine borçlu.
Şahıslar, şirketler, kurumlar ve devlet tüm işlerini borç ile yapmaktadırlar. Bu nedenledir ki, ülke genelinde şahıslar, işletmeler ve kurumlar hiçbir zaman ayağa kalkacak, kendilerini ve yatırımlarını yönlendirecek ekonomik güce ulaşamamışlardır.
Yüksek tasarrufla, dengeli ve sürekli büyüme esastır.
Bunu bir çocuğun büyümesine benzetebiliriz. Tüm organları ve beyni birlikte geliştiği sürece sağlıklı büyümeden söz edebiliriz. Aksi durumda bir şeyler mutlaka eksiktir. Türkiye’ nin sadece boyu büyüyor. Geliştiği söylenemez.
------------------
(*) Katkıların için teşekkürler Sevgili İnci.