Sınır

Eskilerde, sınır yerine hudut kullanılırdı.

Hududun anası Arap, sınırın anası Yunan.

İki sözcükte yabancı, dilimize taht kurmuş

Sınır (hudut) sözcüğünü bir kere şeytan kafama sokmuş çıkmaz. Düşünüyordum atmanın yolunu, kulağıma kayıptan bir ses geldi. Tereddüt ettim, acaba şeytani mi, rahmani mi? Neymiş merak ettiniz değil mi? Şöyle, “sınır sözcüğüne ait bildiklerini yaz, muska yap, şeytanın boynuna tak, geldiği gibi gider. Sen de kurtulursun” dedi.

Ben de başladım besmelesiz yazmaya, şeytanın boynuna asacam ya.

Sınır, insanlığı en çok rahatsız eden bir sözcük. Kaldırdım suya attım. Halkaların oluşmaya başladığı yerden yazmaya başladım.

Mülkiyet, insanlar edinebilmişse, taşınmaz mal. Kime ait olduğunu belirten bir kağıt parçası, adı tapu senedi. Korumada çok anlaşmazlıklar çıkar. Zaman olur cinayetle son bulur. Kız kaçırmaları, ırza geçmeleri de eklersek, köylü der ki:

-          An davası, a. davası bitmez.

Hak arama yeri mahkemelerdir. Bir deyimle ifade edilirse “şeriatın kestiği parmak acımaz”.

Suda halka genişliyor. Köylerin sınırları vardır. Anlaşmazlık önce kavga ile başlar, sonra mahkemenin yolu bulunur. Bilmem, başka ülkeleri, Anadolu’da sınır davaları sürer gider. İki köy arasında 120 yıldır devam eden bir anlaşmazlığı çok dinledim.

Suda halka genişliyor. İlçe sınırları il sınırları. İlçeler ve iller devlet hizmetlerini topluma yakın tutmak için konan idari sınırlar. Bu sınırlarda insanların kavgası yok, politikacıların var. Oy için kimi ilçeler il yapılır, kimi iller bölünür.

Suda halka genişliyor. En önemlisi yurt sınırları. Yurdumuz coğrafik konumu, yer altı yer üstü zenginlikleri ile saldırganların iştahını kabartıyor. Sınırlarımızı korumak için güçlü olmak zorundayız. Koruması zayıf ülkelere gelişmiş silahlarla saldırıyorlar. Sınırlar aşılıyor, işgal başlıyor.

İnsan hakları mı, güçlü olanlar için var.

Yakılan ülke, dökülen kanlar, verilen canlar saldırganların omurlarında mı? Adı zafer kazandık oluyor. Kurşunlar, bombalar aş, ekmek getirmiyor.

Vahşetin sebebi toplumlar değil, gem tutmaz, usu yitmiş yöneticilerin hırsları.

Sınır ısır demek değildir.

Sınır sözcüğünden üretilen deyimler ölçü tutulursa, görürüz anlatımlarımıza ifade zenginliği katar.

Deyimler: “ sınır aşma, sınır geçme, sınır koyma, sınırı bilme, sınır dışı etme, sınır taşı koyma, sınır çizme, sınırsız.”

Sınır sözcüğünü tahtına oturtan belge, Lozan Antlaşması, yurdumuzun tapu senedi.

Ulusumuza ve dünyaya Mustafa Kemal’in bir seslenişi var…

-          Yurtta barış, cihanda barış.

Sınır sözcüğünü işlemeye devam ediyoruz.

  1. dünya savaşında ölüme sınır yoktu. Çocuklar öksüz, kadınlar dul kaldı. Savaşta yenik düştük, yurdumuz paylaşıldı. Galip gelseydik senaryo nasıl yazılırdı acaba, o bilinmez.

Kurtuluş savaşı verdik, cumhuriyeti kurduk.

Cumhuriyetin ilk 16 yılında, üretimde sınır yok, tüketim üretime uygun. Topluma kazandırılmak istenen bir yol izlendi. Kendin üret, kendin tüket. Sav sözlerle pekiştirirsek, ürettiğimiz kadar tüketmek. Yerli malı kullan paramız dışarı gitmesin veya yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı.

  1. dünya savaşında çok kan döküldü, çok can gitti. Savaşa girmeyen ülkeler de yokluğun içinde kaldı. Her tür üretim, savaşa göre şekillendi. Her ülkede tüketime sınır geldi.

Türkiye’de asker alımı arttıkça üretim geriledi. Yokluk kıtlık yaşandı. Fırsatçıların yarattığı karaborsa, yaraya tuz, biber ekti. Karaborsayı önlemeye yönetimlerin gücü yetmedi.

Barut kokusu burnumuza geliyor. Her an savaşın içinde kalabiliriz, hazır olmalıyız. Asker sayısı ikiye üçe katlandı. Beslenmesi, güçlü ve hazır tutulması şart. Köylünün ürettiği buğdaydan belli ölçüde pay alındı. Bütçenin büyük bölümü askeriyeye ayrıldı. Savaşın getirdiği enflasyon yaşamı zorlaştırdı. Devlet memuruna zam yapamadı. Üretilen sanayi ürünleri ile destek olmaya çalıştı. Bir başka olumsuzluk. Asker genç kuşak, üretimden alındı, verim düştü.

İsmet Paşa’nın diplomatik başarısı, savaşa girmemizi önledi. Can kaybımız olmadı.

Savaş tehlikesine karşı alınan bütün kararların altında imzası olanlar, savaş bitince ayrı parti kurdular. Ülke insanının çektiği sıkıntıları oy için kullandılar. Faturasını İsmet Paşa’ya  kestiler.

Yalana sınır koymadılar.

Babasız kalmayan çocuklar, bu yalanlara inandı.

Yayın Tarihi
06.03.2013
Bu makale 9764 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!