Şeytanın gör dediği!

Çetin Altan’ın köşesinin adıydı. Gazetecilik işte görüyorsunuz. Birkaç gündür CHP’ye saldırılıyor. Kimse hırsız diyemiyor CHP’lilere.


Üç kağıtçı, kayırmacı da diyemiyor.

Hilekar, taraf etrafını zengin ettiler diyen de yok.

Hele hele yediler, içtiler, yedirdiler de diyemiyorlar.

Peki ne diyorlar?

Bir sitenin haberi

Dün bir yaygın sitede CHP İl Başkanı Devrim Kök ile İl eski Başkanlarından, günümüzün CHP seçim Komitesi Başkanlığı görevi verilen Avukat Ümit Uysal’a müthiş bir saldırı vardı.

Ama yukarıda yazdığım gibi vicdan yaralayacak hiçbir iddiayı bulamamışlar ve yazamamışlar.

Ne diyorlar?

Sarıgülcü.

Ne zaman?

Fi tarihinde.

Oysa ne Ümit Uysal, ne de Devrim Kök, hiç resmi Sarıgülcü olmadılar.

Kaldı ki bugüne kadar hiçbir zaman CHP’liliklerinden de taviz vermediler.

Kötüleyip, tabanla aralarını açacaklar ya, bula bula bula böyle bir çamur bulabilmişler.

Geçtiğimiz günlerde Haşmet Öyken isimli kişi de yazmıştı Ümit Uysal’ı.

Nihayet bir başkanlık kapabildi diyerek alay etmeye çalışmıştı.

Ümit Uysal cevap vermeye gerek dahi duymadı.

Çünkü bu zat-ı muhteremle Ümit Uysal arasında o kadar eğitim farkı ve kültür, donanım farkı var ki, biri gözdağı vermeye çalışıyor, şeytanın gör dediği gibi görülmeye çalışılıyor, diğeri CHP için çaba harcıyor.

Kepez’den kim inmedi

Şeytan Kepez’e gelmiş.

Şöyle bir yoklama çekmiş kimler var şehirde diye.

Gazetenin birinde Haşmet Öyken’in adını görmüş, gözleri faltaşı gibi açılmış, geri dönme kararı verince sormuşlar: “Hayrola ne oldu?”

Haşmet Öyken varsa benim Antalya’ya gitmeme gerek yok demiş.

Bu bir esprili anlatımdır.

Zaten şeytan da Allah’ın meleklerinden biridir.

Bu Zat’ı muhterem dün “Muhatabına” diye bir yazı yazmış.

Bir kişi aradı, bir gazeteci arkadaşım, senle ilgili yazmış diye.

Okumamıştım.

Sonrasında Hüsnü Şahin şöyledi.

Ben hakkımda yazı yazılacağını bir gün önceden biliyordum. Bildiğimi de Hüsnü Şahin biliyordu.

Topu topu iki kişi aradı.

Ben yazı yazdığım zaman muhatabımı en az 50 kişi aramıştır.

Ben bir satır yazmıştım. Demiştim ki, “Akaydın Hoca’ya Fethullah Gülen ile görüştüğü yalanını atanların haberi Gülenciler tarafından yalanlandı, ödül almakla gazeteci olunmuyor” diye.

Topu topu bu kadar.

Zat-ı muhterem tam bir sayfa yazabilmiş beni.

Aradaki kalite farkını görüyor musunuz, o benim için bir satırlık değere sahip, ben tam bir sayfalığım. İşte fark burada.

Yazdıkları da ipe sapa gelmez.

Alkol aldığımı söylemeye çalışmış.

Allah’ın emriyle paşalar gibi alkolde alırım, namaz da kılarım, oruç da tutarım.

Birileri gibi beynamaz değilim, geçmişten anıların arkasına da asla sığınıp, Mevlanayla dindar olduğumu hissettirmek yerine her müslüman gibi dinin gereklerini yerine getiririm.

Zat-ı şeytani yazısının sonunda, “Antalya’da karıştırıcıya değil, abiye ihtiyaç var, gel sen abi ol” diyerek yol göstermiş.

Ben yıllardır abiyim ve Antalya basınında en az 50 kişiye bu mesleğin hocalığını yaptım.

Sıfırdan alıp, yetiştirdim.

Kendisi bana bir eğittiği gazeteciyi göstersin, alnından öpeyim.

Onun ömür boyu ulaşamayacağı makamlara ulaştım.

Hayatını verse olamayacak olan Anadolu Ajansı’na 26 yaşında müdür oldum, tam 9 yıl bu görevi sürdürdüm. ETV gibi ulusal yayın yapan bir TV’nin tam 15 yıl resmi genel müdürlüğünü yaptım. Onun eğitimi yetmez buna. Yeni İleri gibi bir gazetede 15 yıl resmi müdürlük yaptım.

Ne patronumu kandırıp gazeteyi ele geçirdim, ne kalemimi şirketlere sattım. Ne de yaşamdaki komplekslerimi yenmek için parası olanlara yamandım. Herkes beni abi bildi, halen de öyleyim.

Dediği gibi alın terimle kazanıyor ve resmi ilan almayan (Onun küçük kafasının deyimi ile vasıfsız) bir gazeteyi yaşatıyorum. Hem de 12 yıldır.

Okuyucumdan özür diliyorum, böylesine bir kişiyi köşeme alıp, sizin bu köşe üzerinde olan okuma ve bilgilenme hakkınızı gaspettiğim için.

Bunları yazdım ama esas yazacaklarımın hakkı mahfuz kalmak kaydıyla.

Satılık kalemleri, Antalya halkına Ergenekoncu demelerini, daha neleri neleri yazmak istemedim. Ama yazacağımı da herkes iyi bilir. Seçim dönemi işin ucu bir yerlere dayanacak o kadar çok bilgiye sahibim ki. Duysa kendi bile şaşırır.

Şeytanın abisi hiç olmadım, şeytanın yanında da hiç durmadım.

İnsanlar meslektaşları arasında kimliğini bazen sorgulamalı. Acaba ne diyorlar diye?

Bana abi diyorlar ama asla ve asla “Antalya gelmiş geçmiş gazeteciler içinde bir numara karaştırıcısı” hiç diyen çıkmadı…

 

 

 

Yayın Tarihi
24.01.2014
Bu makale 7114 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!