Sevgi, Nefes Kadar Değerlidir…

AŞKIN DANSI...

HAYAT, DOĞUMLA ÖLÜM ARASINDAKİ YOLCULUKTUR. Yaşadıklarımız yolculuğumuzu bazen tatlı, bazen acı kılar.

Yolculuğumuzu güzel yapan en değerli varlıklarımız hayatımıza anlam katanlardır. Bu yolculukta bizlere eşlik eden ailemiz, eşimiz, sevgilimiz, dostumuz, kısaca en değerli AŞKLARIMIZ'dır.

Aşkların, sevdaların, dostlukların, çok çabuk tüketildiği bir zamanda yaşıyoruz ne yazık ki.
Hep iç çekmişizdir “Nerde o eski sevdalar, aşklar, dostluklar” diye. Her şeyi çok hızlı tüketen bireyler olarak ne yazık ki tüm güzelliklerin böylesi çabuk tüketilmesi, istismar edilmesi tabiri caizse mundar etmede usta olduk hepimiz.. Belki bunu zamana bağladık, küçük bir çocuğun hatasını başkasına yükleme ustalığını kullanarak. Zamanı değiştiren aslında bizdik. Özümüzü kaybetmekle başladı değişim ve sonrası malum. Bir çok konuya sıçradı. Teknolojinin değişim hızına uydurduk o güzelim duygularımızıda değiştirdik zamanla.. Hayatımız da çok hızlı akmaya başladı. Her şeyi çok fazla hızlı tükettik. Yiyeceklerimiz “Fast”, Aşklarımız “Günlük” oldu. Dostluğumuzu “Çıkar” çerçevesine sığdırdık. Aşklarımızı her gün çorap değiştirir gibi değiştirdik.

 

AŞK, İLÂHİ AŞK, İLÂHİ GERÇEKLİK... NE BEN BENİM, NE SEN SENSİN, ASLINDA SEN BENSİN, BEN DE SENİM.. Bu felsefeyle bakabilsek Dünya yüzeyindeki tüm insanlara, kardeşlik anlamında ulaşabilsek tüm canlılara, tüketmezdik güzellikleri böylesi hoyratça, bakmazdık tüm canlılara düşmanca...

Sonuç: Psikolojik ve ahlaki çöküntü. Ya dostluklar, o da işime yararsan varsın, yoksan hadi yoluna şeklinde maalesef.. Böyle olmamalıydı ama ne yazık ki oldu işte.

 

Bu yıl yine tüm Dünya’da SEVGİLİLER GÜNÜ sevgiyle kutlanırken ne büyük bir tesadüfki, mevlit kandili de aynı güne denk geldi. Böylesi özel durumu Mevlâna’nın felsefesiyle bütünleştirmek istedim.

“Gel, ne olursan ol, yine gel, ister kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir, yüz kere tövbe etsen ve de yüz tövbeni bozsan da yine gel.” Diyerek tüm insanları yanına, kucağına çağırmakta ve her ne olursa olsun hayatlarında bağışlayan yüce mevlâya vurgu yapmıştır yüce MEVLÂNA...
SEMA, kâinatta var olan herşeyin etrafında döndüğünün gerçekliğini işliyor. Kendi etrafındaki bu dönüşler Mevlâna nın fessefesini ve tasavvufunun derinliğini anlatıyor, Mevlâna'nın MESNEVİ sinin zamanı aşan ve ölümsüzleşen bir değer olduğunu gösteriyor, “Varlığı yoklukla eritip, ateş kılıyor”
Mevlâna halâ yaşıyor, hoşgörü felsefesi, sevgiyi, barış ve merhameti gelecek kuşaklara en güzel şekliyle anlatmaktadır tam 800 yıldır. Sema sırasında  Cenneti simgeleyen ve göğe dua eder gibi açılan sağ el ile yeri, toprağı işaret eden sol elin yere döndürülmesi ve başın hafif eğilerek semazenlerin kendi etraflarında sufî müzik eşliğinde hızla dönmeleri, her türlü egolu huylarından arındırıyor, adeta hafifleyerek göğe yükselinmesini sağlıyor..

Hepimiz zaman zaman düştüğümüz yerden kalkmasını bilmeliyiz. Lütfen yaşam hızımızı biraz olsun yavaşlatalım, çok hızlı tüketmeyelim, hayatı sindirerek ve gelecek nesillere örnek olacak şekilde yaşayalım. Hayatın anlamı sadece şu üç sözde saklı der, Mevlâna... “Hamdım, piştim, yandım.”

 

AŞKIN DANSI, YÜREĞİNDEKİ DERİN SEVGi de.. Sevgi nefes kadar değerli.

Aradığını kendi içinde ara, dışarıda değil...


Yayın Tarihi
16.02.2011
Bu makale 7587 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!