BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Seküler Toplum ve Arapçılık Zihniyeti-3

Yaşam bir nevi sınavdır. Bu süreçte karşılaştığımız her şey her olay bizim irademizle planlanmadı, dışımızda gelişir, öngörü şansımız sınırlıdır. Çünkü yaşamımız boyunca olaylar ve insanlar bizi sınava tabi tutar. Bu sınavların bazılarında başarılı bazılarında başarısız oluruz. Olayların boyutunun değişkenliği insanı zora sokar. Bu nedenle aynı olayların tekrarına engel olmak için benlik olgunluğu yardımcıdır. Fakat insanın başarısız olduğu sınavların bir daha tekrarı olmasın diye o insanları hayatımızdan sileriz. Bu ifadeler birey için mümkün ve sadece zarar gören ferdin kendisidir. Hâlbuki toplumsal olaylarda zarar sadece fert değil toplumdur. En önemlisi devletin milli bilincidir, milli hafızasıdır. Milli hafıza kayıp oluca orada kölelik kaçınılmaz olur. En tehlikelisi işte budur.

***

Soru şöyle sorulabilir; "Hangi İslami model topluma huzur ve refah getirdi?"

Bilim tarihçileri ve İslam tarihini yazanlar insanlığa katkı sağlamış hiç bir İslami modelin olduğundan bahsetmezler.

Böyle bir model vardı da insanlar inkâr mı ediyor, saklıyor mu?

Öyle ya günümüz şartlarında neyi saklı tutabilirsiniz ki?

Bu konuda çok iddialı olarak bazı bilim insanları, teologlar, siyasetçiler "yoktur" diye haykırıyorlar. Peki, "vardır" diyen varsa bunu ortaya koyması gerekir. Dahası "İslami kültür" diye ifade edilen en parlak evrelerin bile bundan uzak olduğunu gösteriyor. Örneğin, İslam ile idare edilmiş "Endülüs" topraklarında uygulanmış yöntemler sonucu oluşan kalkınma ve refahın da "Halid Bin Yezid" tarafından tercüme edilmiş "Antik Yunan" eserlerinin sayesinde olduğu biliniyor.

(Bilgi notu: Halid bin Yezid İslam Devleti'nin Hz. Ali'den sonraki halifesi ve Emevi Hanedanı'nın kurcusu Muaviye bin Ebu Süfyan'ın torunu olup doğum tarihi bilinmiyor, ölümü:704 olarak bilinir. Kimyacıdır, kimya biliminde kendini yetiştirmiş, Latince'den Arapça'ya tercümeler yapmıştır.)

Endülüs topraklarında bir taş oymacılık sanatı yaratılmıştır ama toplumsal bir medeniyetin lokomotifi bir model değildir. Sadece sanatsal bir gelişimdir. Dolayısıyla Endülüs'te oluşan kalkınma ve sanatsal gelişim kaynağı ne Kur'an'dır ne de sünnettir. Kendimizi aldatmayalım.

***

Toplumsal yönetim bağlamında İslam yeni bir yönetim şekli mi getirdi? Örneğin cumhuriyeti mi, meşrutiyeti mi, demokrasiyi mi model olarak aldı?

Bunun en çarpıcı dönemi olan "Dört Halife" dönemine baktığımızda neler olduğunu görüyoruz. Halifelik sisteminin uygulandığı devlet sisteminde alınan kararların, öne çıkarılan eserlerinin şeriata dayanmadığı iddia eden pek çok kaynak var. Örneğin "Dört Halife" arasında 'iktidarın ve gücün devri neye göre ve nasıl oluyordu' sorusunu irdelemek gerekir. Bu konuda bariz olan bir sistem var mıydı? Bilindiği kadarıyla hiç yoktu!

Örneğin Ebubekir, "Sekif Olayı" nın ardından iktidara geldi. Ardından gelen Ömer, Ebubekir tarafından tayin edilen belirlenmiş 6 kişi tarafından seçilmiştir. Bu nasıl bir seçim?

Seçen ve seçilenler aynı kabilenin ya da akrabalık bağlarının olduğu kişiler biri diğerini "Halife" seçiyor. Bizde ünlü bir atasözü vardır; "sen-ben, bizim oğlan" oldubitti!

Sıra Osman'a geldiğinde durum çok farklı değildi.

Bu durumlar bize neyi ifade ediyor?

Daha doğrusu neyi kanıtlıyor?

Bu sorunun cevabı aslında içinde var; İslam devletinde Halifelik makamının, yani iktidar değişikliğine ilişkin bir sistemin olmadığını kanıtlıyor. Birileri çıkıp bu sistemi "esnek" olarak tarif edebilirler. Nitekim de bugüne kadar Halifelik sistemindeki zorbalığa dayalı iktidarın elde edilmesi aslında herhangi bir sistemin ürünü değildir. Diktatörlüğün sıra ile devri teslimidir bu!..

Buna, İslami sistemin esnek olduğu yönündeki savunmanın hiç bir anlamı olamaz ve hiç bir zaman kanıtlayıcı bir gerekçe de olamaz. Aslında olmadığını Arap seviciler de biliyordur.

Esneklik de ne demektir?

Bu hal, aslında bir felaketin yansımasıdır.

İktidar değişikliği esnekliğe dayandırılabilir mi?

Bu şuna benzer; bir ay meşrutiyet, beğenmedin altı ay demokrasi, onu hiç beğenmedin diktatörlük...

Öyle ya İslami esnek sistem!

Bunu günümüzde hayal edebilir misiniz?

Dün çoğulcu parlamenter sistem vardı, grev, gösteri, hak hukuk arama hakkı sınırsızdı.

Bir lafazan çıkıyor ortaya, yalana dayalı hayali şeyler tekrarlıyor ve demokrasiden diktatörlüğe yol açan sistem değişikliği yapılıyor.

Kim yapıyor? Kim karar veriyor?

Midesiyle düşünen, bağırsaklarıyla konuşan örgütlü cehalet karar veriyor!

(Devam edecek)

Yayın Tarihi
24.03.2020
Bu makale 1195 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!