Sefer-i Hümayun yerine Seyahat-i Hümayun

Osmanlı Padişahları ordularının başında seferlere çıkarlardı. Bu seferlere Sefer-i Hümayun denirdi. Bu konudaki rekor Fatih Sultan Mehmet’e aittir. 31 yıl 21 günlük saltanatı sırasında tam 26 sefer yaptı. En uzun seferde kalan Padişah ise Kanuni Sultan Süleyman’dır. 10 yıl 7 ay, 7 gün sefer yapmıştır. Bu seferlerde tutulan günlükler bugün için sadece askeri değer taşıyabilir. Devir değişip Osmanlının toprak ve güç kaybetmeye başladığı dönemde,  artık Sefer-i Hümayun değil, Seyahat-i Hümayun devri başlamıştır.

İkinci Mahmut (1808-1839) seyahatlere çıkan Padişahların ilkidir. Tuna Nehri boylarında seyahat etti. Onu I.Abdülmecid yatla Rodos, Midilli, Sakız, Girit adalarına yaptığı seferlerle izledi. Kardeşi Sultan Abdülaziz ve oğlu Yusuf İzzeti ve yeğenleri Murat ve Abdülhamit’in de  birlikte yaptıkları, İtalya, Fransa , Belçika, İngiltere, Avusturya- Maceristan seyahati bir ilk ve sondur. İşte bu seyahat üzerine yazılmış bir roman olan “Mavi Sütunlu Saray” batı ve doğunun o tarihte birbirini algılama ve keşfetmesine güzel örnektir.

Romanın yazarı Pablo Martin Asuero, Sultan Abdülaziz’in bu seyahatini, farklı bir gizeme de bağlamış; AŞK. Bir tarafta Osmanlı’nın o dönemdeki Batı toplumuna olan aşkı diğer tarafta Sultan Abdülaziz’in ilk gördüğü andan itibarenki, Fransa Kralı Napolyon’un, İspanyol asıllı, kızıl saçlı eşi Kraliçe Eugenie’ye (Ojeni) olan aşkı. Romanda mekanlar ve kahramanlar gerçektir ama olaylar günlükler üzerinden mi çıkartılmıştır bilemiyorum. Yazar her iki toplumu ve tarihsel gelişmeyi çok güzel anlatmıştır. Padişah ve yaşantısı ne kadar gerçek ise Kraliçe’nin duyguları ve bakışı da o kadar gerçek olarak okuyucuya yansıyor.

Kraliçe Eugenie’nin Ayasofya, Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı gezisini ballandıra, ballandıra anlatması, bugün normal, klasik bir şehir turu içinde de yer alıyor. Ama bu turu yapacak olan Fransız gruba bir rehberin, Eugenie’nin yaşadıkları ve düşündükleri ile anlatması bir fantezi oluşturur. Hatta Eugenie’nin beğendiği “Hünkar Beğendi” menüde yer alırsa bu fantezi taçlanmış olur.

Eugenie’nin gözü ile bir İstanbul panaroması ve bir 1001 gece rüyasıdır bu roman.

2010 Kültür Başkenti İstanbul’a yapılacak seyahat öncesi bu kitabı Fransızlara tavsiye etmek gerekir. Fransa’daki Türk Günleri’nde bu  kitabı Fransızca bastırıp dağıtmak, eminim tanıtım için çok etkili olurdu. Çalıkuşu’nun geçen yıl Rusya Turizm Fuarın’da bastırılıp dağıtılması çok etkili olmuştu. Bir babayiğit çıkıp bu romanı, filme dönüştürürse en çok izleyiciyi Fransa’da bulacağından eminim. Sadece bu filmi çekecek olan yönetmenin “İkinci Cumhuriyetci” veya “Yeni Osmanlıcı” yaftasından peşinen korkmaması gerekir. 

Bir Sultan ve bir Kraliçe’nin seyahat izlenimleri, tarihte bile olsa bugün seyahate çıkacak olanlara çok  şeyler anlatır. Üstelik ortada bir de AŞK varsa...

 

SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Yayın Tarihi
09.02.2010
Bu makale 2980 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!