Seçime giderken

          Kanuni Sultan Süleyman 1520 tarihinde padişah olduktan sonra Osmanlı İmparatorluğu, tarihinin en güçlü ve zengin dönemini yaşamıştır. Başarılı televizyon dizisine konulan; “Muhteşem Yüzyıl” ismini hak edecek başarılarla, üç kıtada kurulu muazzam sınırlara erişmiştir.

         Durum böyleyken madalyonun öteki yüzünde, Anadolu’da açlık sefalet ve asayişsizlik de son haddine ulaşmıştır. Bu konuda padişah fermanlarından ve kadıların, mahkemelerin kararlarından yararlanarak bilimsel bir araştırma yapan Mustafa Akdağ; “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası-Celali İsyanları” isimli kitabında ilginç saptamalarda bulunuyor:

         “…Nitekim I. Süleyman’ın en başarılı sıralarında bütün Anadolu kadılarına 5 Mayıs 1543 yılgünü ile yollanan bir genelge fermanda, her türlü fesadı işledikleri anlaşılan suhte levendlerden ele geçenlerin rüşvetle kendilerini kurtarma yolunu bulduklarının anlaşıldığı hatırlatılarak bu yolsuzluğa dikkat çekilmişti.(*)

         Bursa sancakbeyine ve sancağın kaza kadılarına 1543 yılının 27 Aralık’ında yollanan başka bir fermanda: “yönetiminiz altında bulunan yerlerde kimi kişilerin hırsızlık ve soygunculukları ortaya çıktıktan ve suçlulukları saptandıktan sonra haklarından gelinmeyip bu gibilerin çarptırıldıkları cezalarının uygulanması için sizin memur ettiğiniz voyvodalar ve siyasete (idama) hüküm giyenlerin asılmaları için yolladığınız kimseler bu hükümlülerin akçelerini alıp, yaramazlar tarafını tutarak serbest bıraktıkları” yüzünden cinayet, hırsızlık, soygun, yağma, avret ve oğlan çekme ve benzeri olayların bütün bütün arttığı tespit olundu dendikten sonra, “memlekete beylerbeyi ve sancakbeyleri ve kadılar gönderilmekten maksat, bu gibi kanun dışı olaylara fırsat vermeyip, herkesin huzur içinde ve kanun güvenliği altında yaşamalarının sağlanması bulunduğu” hatırlatılıyordu”(**)…”

         Yerel seçimlere giderken; tarihten ders almak gerektiğini bir kez daha söylemek boynumuzun borcudur.

         Ömür boyu hapse mahkûm olmuş teröristten, devletin birimi olan MİT’in mektup alıp, sanki hiç suç işlememiş gibi seçim meydanlarında okunmasını sağlaması, tıpkı Osmanlı İmparatorluğunda rüşvet alıp hüküm giyenlerin serbest bırakılmasını sağlayan kamu görevlileri gibi davranması değilse nedir?

         Seçimden sonra BDP’nin “Özerklik ilan edeceğini” açıklaması, fakat hiçbir yaptırıma uğramaması nasıl bir asayişsizlik örneğidir?

         Hapisteki teröristin iktidar partisi AKP ile pazarlık yaparak, İstanbul Belediyesinde kendilerine verilecek on bin işçi kadrosu karşılığında, büyük şehirlerde kendilerini desteklemeyi taahhüt etmesi ne demektir?

         Böyle bir pazarlık gücünü nereden almaktadır?

         Bu nasıl bir devlet yönetimidir?

AKP iktidarı; tüm dünyadaki desteklerini yitirmiştir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yolsuzluk ve hırsızlıkları örtbas etme çabaları nedeniyle dünyadaki itibarı yerlerde sürünmektedir.

TBMM’ne gelen, suç işleyen bakanlarla ilgili fezlekeleri milletvekillerinin bilgisine açmadan, “soruşturmanın gizliliği” bahanesiyle üstünü kapatması, seçime giderken iyice rezil olmayı önlemeye yöneliktir.

         Fezlekeyi okumaktan mahrum kalan bir milletvekili nasıl oy kullanacaktır?

         Milletvekilinin bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olması mı beklenmektedir?

         İktidarın PKK ve BDP ile işbirliği; “Çözüm Süreci’ni “Doğu Anadolu’yu PKK’ya teslim sürecine” getirmiştir.

         Padişah Vahdettin’in kendi saltanatını devam ettirmek için İngilizlerle işbirliği yaparak teslim olduğu gibi şimdiki Padişahımız Recep Tayyip de Kıbrıs’ı Avrupa Birliği ve ABD’ye peşkeş çekerek tam teslimiyet içine girmiştir.

         Bu ahval ve şerait altında, ülkemizin birliğini ve dirliğini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.

         30 Mart 2014 yerel seçimleri, sadece yerel seçim değil ülkemizin geleceğine ilişkin önemli bir irade göstergesi olacaktır.

         Ya bağımsız, çağdaş, laik, demokratik bir düzeni ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkemize dayattığı Ortadoğu’da külüstür ve bölünmüş, çağdışı bir gerici, diktacı düzeni ve çöküşü seçeceğiz.

         Bir ülkeyi yönetenler siyasi kariyerlerini kullanarak kendi ceplerini doldururlarsa, halkın cebini boşaltıyorlar demektir.

         Yöneticilerine hırsızlık yaptırmadığı için batılı toplumlar dünyanın efendisi konumuna gelmişlerdir.

         Biz ise hırsız yöneticilerimiz nedeniyle; bastonu diksen yeşerecek bir memlekette aç kalmak mucizesini gösteren bir millet durumuna düşmüş bulunuyoruz.

         Hırsızlığı, ülkeyi yönetenlerin yaptığı ve yandaşlarına serbest kıldığı bir devlet düzeninin; toplumu bolluk, refah ve mutluluğa ulaştırdığını dünya tarihi yazmamıştır.

         Yine de umutlarınızı kaybetmeyiniz.

         Bir Karadeniz türküsünde söylendiği gibi;

         Eşkıya; dünyaya hükümdar olmaz!

        

(*)Mustafa Akdağ; “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası-Celali İsyanları”

Yapı Kredi Yayınları 2959 2007 Sayfa:209

(**)AGE S:210

Yayın Tarihi
27.03.2014
Bu makale 7828 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!