Sakal tıraşı

Halkımın beyninden diline dökülür, dilinde çeşmedir, akar akar. Bunlar fıkra, deyim, atasözü, deyiştir. Sırası düştükçe gelir yazılarımda yer alır.

Benim gözümde, işlenen konunun açan çiçekleri.

Kar, dolu vurmaz, fırtınaya yakalanmazsa meyveye durur.

Düşünceyi yazıya aktarmak iş, beyne aş.

Fıkra, atasözü, deyim, deyiş Anadolu insanının ortak bilinci. Binlerce yıl içinden süzülmüş, arınmış gelmiş. Bir başka söylersek, kimbilir kaç kez damıtılmış. Tat bulmuş, anlam kazanmış.

Tarih içinde her toplum, kültürünün yettiğince üretmiştir. Anadolu, bu yönde bir başkalık gösterir, üstünlüğü vardır. Çünkü, Anadolu’da gelmiş geçmiş kültürler meyveye durdu. Aktarmalar, karışmalar, kaynaşmalar zenginliğimizi artırdı.

Yazmak, düşünceyi ecelin elinden kurtarmaktır.

Yazılanlar, gelecek kuşaklara bırakacağımız miras olur.

Yapıtlar kişiyi ölümsüzleştirir.

Bazılarına ders olur, bazılarına ters gelir.

Bu köşe yazım, deyimlerin saldırısına uğradı. Bakalım dala konanlar nasıl ötecek?

-          Derdini Markopaşa'ya anlat.

Benim Markopaşam, kalemim, kağıdım. Görelim neler yazacak.

-          Göl kamışı gibi.

Esen rüzgara göre yön değiştirenlere söylenir. Bir başka sözcükle, yalaka. Günümüzü saran hastalık.

-          Minnetle yaşayan, mihnetle can verir.

Sıradakiler önemsenmez. Başta olanlar birilerinin hık deyicisi olursa, toplumun felaketi olur. Tarih yanılgılardan oluşur.

-          Ayı derisinden olmaz post, gör kimler dost.

Arif olan kendini ve karşısındakini tanır.

-          Çatmada, dırafda olmak.

4-5 kısrakla harman dövmeye çatma denir. Kısrakların içerden dışarı doğru sıralanışında, sondaki en çok koşar ve yorulur. O dıraftadır. Dizginleri tutan ABD. bizi hep dırafta koşturur.

- Uluyan köpek, kapıya hayır getirmez.

Ev sahibi onu kapıda tutmaz.

-          Demeye de mi üşenmiyorsun?

İki tembeli cehenneme atmışlar. Biri odun “yaş” demiş. Öteki “demeye de mi üşenmiyorsun?”

Kazanın altına, odunu fazla atıyorlar. Çelişkiler sürekli ısınıyor. Olumsuzluklar taşıyor. Gidiş, tehlikeli yolda seyrediyor.

Gel de içme, pardon yazma.

Yazmayacağım dedikçe, gerçekler isyanda.

Oynanan oyun, cumhuriyeti yıkıcı, vatanı bölücü.

-          Vurdum duymaz.

Bu deyim kime uyar bilmem, bana ders geliyor. Tepkimi yazılarımla gösteriyorum.

Deyimler çok, kalanlar gelecek yazılarıma uçsun.

Tarihden bir fıkra, yapılan yanlışlara ibret olsun. Benzetmekte hata aranmaz.

Osmanlıda, Sokullu Mehmet Paşa dönemi. Deniz yollarını güvenceye almak için, Kıbrıs adası işgal edilir. Venedikliler öfkeli. Papa ve İspanya destekli deniz gücüyle, Osmanlı donanmasına İnebahtı limanında baskın yaparlar, yakarlar. Venedik sefiri, başarılarının gururu ile, Sokullu Mehmet Paşa’nın huzuruna çıkar. Sokullu anlar, sefirin niyetini. Ona söz hakkı vermeden kendi konuşur.

-          Sefir bey sefir bey, biz Kıbrısı aldık, sizin kolunuzu kestik, kol tekrar yerine gelmez. Siz İnebahtı’da bizim donanmamızı yaktınız. Sakalımızı kestiniz, sakal yine çıkar, hem de daha gür.

1950’li yılların iktidarı, bugünkü gibi korktu, Türk Silahlı Kuvvetleri, üst düzeyden 15 paşa, 150 albayı emekli etti.

Bu bir sakal tıraşı.

Sakal yeni baştan çıktı. 27 Mayıs 1960’da korktukları başlarına geldi.

TSK’ne, 60 yıl sonra yine saldırı var, biraz daha ileri gittiler, emekli değil tutuklama yolunu seçtiler.

Bu sakal tıraşını da göreceğiz.

İşaret milletten.

Yayın Tarihi
22.02.2013
Bu makale 10093 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!