Pala Hüsnü kendi mekanında kıskaçta

Pala Hüsnü abimizin geçen hafta başlayan Amerikalılar’la olan macerasına bu hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Okumayanlar için kısa bir hatırlatma yapalım; bir gurup Amerikalı Çağdaş Yaşam Lokali’ne gelirler ve Pala Hüsnü’yle rakı içmek isterler, ne olduğunu anlamayan Pala biraz korku, biraz merak ve şaşkınlıkla adamların masasına gider. Okumayanlar internetten birinci bölümü bulup okuyabilirler.

Nerde kalmıştık? Tom adlı Amerikalı rakı kadehini kaldırıp “Hüsnü Bey siz nasıl diyordu haydi şerefe”, deyip kadehini kaldırır. Pala Hüsnü daha bir yudum almadan elin Amerikalı’sı bardağı kafasına dikip boşunu masaya bırakıverir.

İyi rakı içmekle övünen pala bu durumu görünce ‘bu adamlar beni yer yahu’ diye düşünür.

İkinci kadehini dolduran Tom “Hüsnücüm sana kısaca Pala demek isterim bu aynı zamanda samimiyet göstergesidir değil mi?” der.

Ne desin, “tabii ki” der ve susar Pala Hüsnü. Tom “biz bir haftadır buraya gelip gidiyoruz, dikkatinizi çekmiştir bu süre içerisinde sizi inceledik, bazı konuşmalarınıza şahit olduk. Gayet neşeli ve otoriter bir yapınız var.

Gerçi üçüncü kadehten sonra hafif bozuluyorsunuz ama olsun.

Bir de geçmişinizi araştırdık” deyip, işaret parmağını Pala’ya doğru uzatarak “bizim çocuklarla olan hikayenizi okudum” deyince Pala boncuk boncuk terlemeye başlar.

 ‘Bizim çocuklar diyor yoksa o Amerikalı askerlerin abisi falan mı bu yahu’ der içinden.

Palanın ürkek tavırları Amerikalılar’ı güldürür “merak etme biz o mesele için gelmedik.

Bak Pala Hüsnü Bey kardeşim biz büyük bir Amerikan şirketinin çalışanlarıyız, her sene belirli ülkelerden bizim seçtiğimiz insanları ABD’ye götürür, Başkan Obama ile yemek yedirir, gezdirir tozdururuz.

Biz bunu Amerika’yı dünya insanları yanlış tanımasın, doğru anlasın diye yaparız. Bu sene Türkiye’den sizi ve üç arkadaşınızı seçtik.

Hatta isimleriniz Amerika’ya bildirildi, hakkınızda gerekli inceleme yapıldı ve engel olacak bir durumun olmadığı görüldü” der demez. Pala şaşkınlıkla önündeki rakı kadehini bir dikişte bitirir ve “beni Amerika’ya mı götüreceksiniz?” der.

Evet Pala Hüsnü kardeşim seni Amerika’ya götüreceğiz.

 “Neyse Hüsnü Bey konumuza dönelim, evet doğru anlamışsınız bütün masraflar bizden, ayrıca giderken her birinize otuzar bin dolar verilecek ki serbest dolaşımda rahatça harcama yapıp keyfini sürün diye. Evet tam otuzar bin dolar.

Pala bir kahkaha atar “gidin oradan len kamera şakası de mi bu, kim ayarladı bunu söyleyin, kameranız nerede saklı” der.

Kamera şakası olduğunu düşündüğünden rahatlamıştır, garsona seslenir “rakı doldur oğlum” der.

Bu arada Amerikalılar’a döner, “ülen az daha kandırıyordunuz söyleyin kim ayarladı bu işi?” Bu sefer şaşıran Amerikalılar’dır “ne kamerası, ne şakası Pala Bey, biz ciddi ciddi sizi Amerika’ya götürmek istiyoruz”.

Pala alaycı bir ifadeyle “tabii canım üstüne de otuzar bin dolar vereceksiniz, ülen ben hayatımda beşbin doları bir arada görmedim, kafamı buluyorsunuz benimle, söyleyin kimsiniz siz, hangi televizyondansınız?”

Pala Hüsnü’nün kendilerine inanmadığını gören Amerikalılar bu sefer kendi aralarında İngilizce olarak konuşmaya başlarlar.

Bu sırada yan masada Apo “ne oldu Hüsnü abi kimmiş bu adamlar, Amerika falan deyip duruyorlar, imarla ilgili bir şeyse ben yardım ederim”.

Yüksel abi imar lafını duyunca hemen atılır, “bunlar arsa arıyorlar herhalde, Hüsnü yüzde ondan aşşa kabul etme, çok para vardır bunlarda”.

Kulaklarını iyice yan masaya dikmiş orayı dinleyen Durmuş abi “yahu ne saçmalıyorsunuz, bir susun kardeşim anlamaya çalışıyorum” der.

Gerilla Recep yerinde duramaz bir şekilde meraktan ölüyor ama bir türlü soru soramıyor.

Yüksel Abi’nin kulağına eğilip “sorsana Abi bunlar CİA ajanı mıymış”.

Yüksel Abi durur mu “Hüsnü, CİA mı bunlar Recep merak ediyor”.

Sinirlenen Pala “he Yüksel Abi CİA’dan bunlar bana iş teklif ediyorlar ayda da otuz bin dolar vereceklermiş ne dersin kabul edeyim mi?”

 “Kabul et len et iyi para der” Yüksel Abi.

Pala bir le havle çeker içinden “ne CİA’sı abi iş adamı bunlar”.

Tekrar Amerikalılar’a dönen Pala arkadaş “işim gücüm var söyleyin kim kurdu bu tezgahı, siz kimsiniz?”

Tercüman araya girer “Hüsnü Bey galiba siz bizi yanlış anladınız, bizi kimse göndermedi, sizi biz bulduk.

Bu arkadaşlar şu firmanın yetkilileri her yıl bu ülkeden birilerini Amerika’ya götürürler ve dostluk adına Amerikan Türk ilişkilerinin gelişmesine katkı sağlarlar”.

Kafası iyice karışmıştır Pala’nın.

 “Yani şimdi bu arkadaşlar beni ve arkadaşlarımı Amerika’ya götürecekler tüm masraflarımızı karşılayıp üstüne de para verecekler öyle mi? der.

 “Aynen dediğiniz gibi” der rehber.

Hafif keyfi yerine gelir rakısını masadakilere uzatır “hadi bakalım tanışmamızın şerefine” der.

Rakılardan yudumlar alınırken yan masadakiler meraktan çatlama noktasına gelmişlerdir.

Durmuş Abi daha fazla dayanamaz “Hüsnücüm her şey yolunda mı?” der.

Keyifle geriye doğru döner Pala.

 “Durmuş Abi merak etme bu arkadaşlar görevliymiş bizi Amerika’ya götürmek istiyorlar tüm masraflar onlardan üstüne de para vereceklermiş” deyip masaya döner.

Pala’nın ‘Amerika’ya götüreceklermiş’ sözünü duyan Yüksel Abi yüzünde kaygılı bir ifadeyle “Durmuş sakın bu adamlar organ kaçakçısı olmasınlar yakmayalım Hüsnü’yü” der.

İçinde intikam ateşiyle yanıp tutuşan Gerilla Recep “ne organı ne mafyası abi.

Salak mı adamlar Hüsnü Şahin’in hangi organını alacaklar?

Ciğer, dalak, kalp, mide sağlam yerimi var, bu genç yaşımda benim böbreğe bile bakmaz bunlar.

Adamın tek sağlam organı var çenesi.

Pala’nın masası yavaş yavaş neşelenmeye başlamıştır.

Rehbere dönerek “bizim pasaportumuz falan yok, vize işlemleri ne olacak, ne zaman yola çıkacağız” diye ardı ardına sıralar soruları.

Rehber “siz buradaki işlerinizi ayarlayın on güne kadar biz pasaport vize işlemlerini hallederiz sonra ver elini Amerika.

Bu arada Hüsnü beyciğim çok şanslısınız valla ben bunlara Türkiye’de yıllardır rehberlik yaparım bir defa bile beni götürmediler”.

Pala “yahu rehber hanım şu otuz bin dolar olayı doğruysa gitmeden önce biraz ödeme yapsalar bize olmaz mı?”

Rehber “bilmiyorum ama ben söylerim onlara siz merak etmeyin.

Biz yarın da geleceğiz buraya yalnız bir ricam var yarın için güzel bir sofra donatabilir misiniz? Bunlar zengin insanlar ayıp olmasın lütfen masada yok yok olsun parayı düşünmeyin lütfen. Balık ve kırmızı et olsun, balıklardan grida severler, bunlar viski de sever, eğer parasal durumda bir sorun varsa söyleyin ben cebimden bırakayım”.

 “Ayıp ettin lafımı olur yahu” der Pala.

Amerikalılar biraz sonra müsaade ister ve kalkarlar rehber hesap diyecek olur Pala “ne hesabı canım, misafirimiz onlar” der.

Teşekkür ederler ve kalkarlar.

Amerikalılar gidince eski masasına geri döner Pala.

Masadakiler yarım yamalak duydukları konuşmanın aslını öğrenmek için sabırsızlıkla beklemektedirler.

Bir sigara yakar ilkönce derin bir nefes alır ciğerlerinde iki üç tur attırıp dolaştırdıktan sonra üfler keyifle.

Başlar anlatmaya “bunlar Amerika’dan gelmişler” der

Not: Haftaya yolculuk başlayacak mı acaba, Bende merak ediyorum...

Yayın Tarihi
04.06.2013
Bu makale 5254 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!