SUBAŞININ BAKIŞI

Özgür ve Cesur

Geçmişte cumhuriyeti korumak adına demokrasiyi çok kere rafa kaldırdık. Ya da kılıftı, cumhuriyeti korumak! Çünkü cumhuriyetin temel dayanağı milli iradeyi yok sayarak, parlamentoyu feshederek cumhuriyetin korunmuş olamayacağını pekala biliyorduk!

Çoğulcu demokrasinin henüz kurum ve kurallarıyla işler olmadığı o yıllarda, defolu vesayet rejiminin projeleri ve toplum mühendisliği yüzünden demokrasimiz gelişme yıllarında hayli kesintiye uğramıştı.

Son yıllarda ülkemizde yaşanan siyasi ve sosyolojik gelişmeler ile AB süreci, vesayet rejiminin etkinliğini kaybetmesine neden olurken sivil siyasetin önünün hayli açılmasına ve güçlenmesine neden oldu… Şimdilerde sivil siyaset ve partiler sınav veriyor!

Sivil iktidar, Anayasayı tümden değiştirmek ve çözüm süreci gibi riskli konulara bile el atacak cesareti kendisinde bulabilmişti… Aslında bunlar, geçmişte sivil siyasetin konuları arasına girmiyordu. Bu gün belli bir değişim sürecinden sonra siyasetin yetki alanına girmiş oldu!

İktidarın elinde ve kucağında son derece hayati sorunlarımız varken son gelişmeler ile yaşam tarzına müdahale ediliyor görüntüsü, tüm Türkiye’yi derinden etkiledi.

Apolitize sandığımız gençlik ortaya çıktı! Bu gençlik; istediği bilgiye ulaşabilen, cesur ve özgür kalmak isteyen bir gençlik…  Belki Taksim gezi parkı, arkadaşının elini tutarak, diz dize oturduğu huzur bulduğu bir alan… Belki de ezberci kuşakların, ötekileştirici, komplocu tutumundan rahatsızlar! Belki de kimsenin itiraz edemediği bir otoritenin, yaşam tarzına adım adım müdahale ediyor ve tüm kararları, tek kişi veriyor görüntüsüne bir karşı duruş... Bir itiraz!

Türkiye’de olan biten, bu gençleri boğmaya başladı! Farkına varmadığımız bu gençlik özgür olmak ve öyle yaşamak istiyor… Yetkililer işlerine baksın biz kendimizi yönetiriz diyorlar! Büyükleri, işadamları, siyasetçiler, medyanın, tartışılmaz bir otoriteye karşı sessiz kaldığı bir süreçte ben de varım diyen bir gençlik dikkat çekti duyarlılık yarattı… Bu, iyi yönetilirse işte o zaman ileri demokrasinin önü açılmış olur… Okunamaz ve İyi yönetilemezse hiç de istenmeyen riskli bir sürece girilir… Provokasyon ve kargaşa bekleyenlere fırsat verilmiş olur.

Bu kuşak, belki yine de apolitik ama özgürlüğünden vazgeçmeyeceği ve yaşamına müdahale edilmesini istemediği için tepki koyuyor…

Hem topçu kışlası neden yapılsın ki! Kim istiyor bunu? Anlayabildiğim kadarıyla sadece başbakan! Halkın vergileriyle ve çok yüksek maliyetli gereksiz bir yapı ise, sorumlusu kim olacak? Demokrasilerde halk sorgulayamıyor itiraz edemiyorsa sorun var demektir… Belediye, otobüsün rengini sorarken, başbakan böyle istiyor diye gereksiz bir yapıyı onaylıyorsa sorun var demektir… O nu da bir yana bırakalım varsın yapılsın denilebilir ama sorgulanamayan bir güç, yaşam biçimimize, adım adım müdahale ediyor kaygısı varsa! Bana göre olayların temelinde yatan işte bu kaygı.

Demokrasi, çoğunluk oyunu alıp seçilenin, dilediğini yapabilmesi değildir. Kararların, ilgililerle paylaşılmasını, tartışılmasını gerektirir… Sorgulanabilir ve denetlenebilir olması, vazgeçilmezidir demokrasinin… Katılım esastır… Türkiye çoğulcu demokrasi dönemini çoktan geçti katılım nedir onu yaşayıp öğreneceğiz… Dünya değişti… Türkiye değişti… Değişime katkı sağlayan önemli hizmetleri olan bir lider keşke bunun gerisinde kalmasa!

Yayın Tarihi
10.06.2013
Bu makale 9551 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Her zaman olduğu gibi, akılcı yorum ve açıklamalarınızla, tarihe not düşen yazılarınızı okuyor, aydınlanıyoruz. Yazınızın girişinde, Cumhuriyeti kollama bahanesiyle, ordu müdahelesinin milli iradeye saygısızlık olarak görmenin yanısıra, halkın oylarını alarak iktidara gelen güçlerin, demokrasi kurallarına uymayan, basiretsiz ve bencil, uyumsuz politikacıların, darbelere ortam hazırladıklarını, ülkeyi yönetmek için halktan onay alan politikacıların, ülkeyi yönetemedikleri, gerçeği karşısında, "çirkin politikacı" rolünü üstlenen siyasetçilerin, HİÇ BİR ZAMAN suçlanmadıkları görülüyor. Bu konuda, nedense hiç kimse; 26 Mayıs 1960 ve 11 Eylül 1980 öncesi günleri anımsamıyor. Bu ülkede, halkın büyük çoğunluğu, siyasetçileri suçlayarak, "iyi ki yönetime el koydunuz. " dediklerini, nedense çok çabuk unutuyoruz. Saygılarımla...

ibrahim ekmekci 03.07.2013

çözüm: 1-vekil, lider yerine millet tarafından seçilecek. 2-seçim barajı yüzde dört olacak. 3-bu meclis anayasa yapmaktan vazgeçecek. sonuç: direniş dinlenecek. sonra da sandığa yansıyacak.

meral sarıtürk 12.06.2013

Evet Başkanım; Demokrasilerde halk sorgulayamıyor ve  itiraz edemiyorsa sorun var demektir?Hele bir de tek kişi karar veriyor ve kimseyi dinlemiyorsa bunun adı faşizmdir. Son günlerde Taksim'de başlayan ve tüm yurdu saran olaylardan hala ders almayan siyasetçi varsa, onların faturasını yine bu halk kesecektir. Milli İrade'nin önünde hiç bir güç duramaz . Kaleminize sağlık.

Erdoğan kahya 11.06.2013

Tebrik ederim Hasan Başkan kardeşim. Yazdıklarına kalbimden katılıyorum..Ortalıklardan kaybolan gazeteci geçinen, basın kartlı olmanın havasını atanlara bir ders veriyorsun. Süpersin. Gözlerinden öperim.

M.Tuncay Ertaş 11.06.2013

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!