PROFESYONEL

Otel yöneticisine ne gerek var?

Geçen gün, senelerdir tanıdığım, iyi yetişmiş , bilgi birikimi ve tecrübesine güvendiğim bir arkadaşım Genel Müdürlüğünü yaptığı otelden ayrıldığını söyledi ve ben nedenini sorunca “açtı ağzını yumdu gözünü”. Orta kademe yöneticilerin her birinin sezonda neredeyse üçer defa değiştiğini, alt personel de ise Ağustos sonuna kadar 456 personelin işten çıkıp, 636 personelin iş girdiğini ve üç aylık maaşını henüz alamadığını söyleyince bende şaşırdım. Tecrübeli Yöneticiler dahi bu duruma düşürülebiliyorsa, bugünlerde sektörün üçte ikisini oluşturan tecrübesizler kim bilir neler yaşıyordur dedim. Biraz ağız yoklayınca epey malzeme topladım ve harmanlayıp mizahi bir üslupla sizlerle paylaşmaya çalıştım. Umarım profesyonel yöneticilerimize dayanışmaya ne kadar ihtiyaçları olduğunu hatırlatmaya yarar.

Artık oteller o seviyelere geldi ve yatırımcılar bu işi o kadar iyi kavradılar ki,  otelleri yönetmek çocuk oyuncağı. Birkaç akraba, yatırımcının daha önce kaldığı otellerden gözüne kestirdiği birkaç personel transferi, iş  tamam!!!  Az daha unutuyordum, oteli doldurmak lazım; bir tane de acentelerle el ense olmuş bir satış elemanı da bulduk mu, değme gitsin. Satış elemanı hepsinden önemli, Genel Müdür dediğin nedir ki ! Genel Müdürü de o yönetir zaten. Ben yatırımcı olsam her şeyi Satış Müdürüne sorarım, o ne derse Genel Müdüre talimat verip onu yaptırırım. Hatta ben neden uğraşayım Satış Müdürü benim adıma Genel Müdüre de yapılması gerekeni söyler… Bir terslik olursa ben Genel Müdüre haddini bildiririm elbet.

O zaman Genel Müdüre ne gerek var değil mi? Her şey zaten  tıkır tıkır işliyor, bir de ona para mı vereceğim??? Ama dur bir dakika, ya bir hata olur köpük eğlencesinde, havuzda veya otelde bir kaza olur, birileri yaralanır ölür veya bir şeyler patlar, bir yangın çıkarsa!!! Ya kasten veya bilgi eksikliğinden malî veya resmi bir konuda kanuni ve cezai bir sorumlulukla karşılaşırsam!!! Hay Allah, neredeyse atlıyordum, bana bir günah keçisi lazım… Tabii ya! O da kolay; fazla para talep etmeyecek, üstlendiği sorumluluğun farkında olmayan, tecrübesiz birini buldum mu, derdim kalmaz. Hesap nasıl olsa ondan sorulur… 

Haydi bakalım, artık her şeyi düşündüm, dolsun otel, gelsin paralar…  Oh! Ne de iyi gidiyor… Oda yetiştiremiyoruz, neredeyse acente olduk, fazlaları başka otellere dağıtıp bir de hayır dua alıyoruz. Hatta onlarda boşluk var diye pazarlık edip, gönderdiğimiz odalar üzerinden bile birkaç kuruş kazanıyoruz. Biz de biraz ucuz satıyoruz ama Allah bereket versin. Yalnız müşteri de çok kalitesiz, gül gibi otelin, biraz dağınık ta olsa envai çeşit büfenin kıymetini bilmiyor, sürekli şikâyetçi. Boş ver! Biz oteli doldurup paramızı alalım da, gerisi keyfe keder…

Oooh! Allaha şükür, sezon sonu da geldi… Bu oteli yönetmek zor bende çok yoruldum, şu kârımı bir toparlayayım, iyi bir tatili hak ettim…  “Alo! Mehmet gel yanıma yavrum (Muhasebe Müdürünü çağırıyor) kârımız ne olmuş bir bakalım”. “Tamam efendim! Hemen geliyorum”…

 “Ne bu kardeşim, bu kadar iş yaptık, böyle güdük kâr olur mu? Amortismanı, Devlete vereceğimiz kâr payını da katarsak neredeyse zarardayız, siz benden para mı kaçırıyorsunuz!!! “  “Ayrıca bu nedir böyle, senin merkez hesaba gönderdiğin para kârın neredeyse on misli, kâğıt üzerinde nasıl bu kadar az gösteriyorsun utanmaz adam, hayret doğrusu herkes fazla göstermek için takla atar, sen az göstermeyi marifet sanıyorsun, neyse ki kasama giren parayı ben biliyorum, yoksa beni yanıltıp kalp sektesi geçirteceksin”.

 

Muh.Md.; “Ama efendim” ;

“Sus ben senin iyiliğini düşünüyorum, sen kendini yerin dibine batırıyorsun”

“Ama efendim, sizin talimatınızla bu yıl satıcılara yok denecek kadar az ödeme yaptık, borcumuz çok yüksek”;

“İşte siz bu nedenle adam olamıyorsunuz, ona borç değil faizsiz kredi denir” “Acenteler de bizden kredi kullanıyor zaten, onlardan alıp satıcılara vereceksin” ;

-Bu diyalogları, sayfalarca uzatmak mümkün, ama onu da gelecek haftaya saklayalım…

 “Ama efendim! Bu sene satış müdürü bütün odaları peşin ödemeler alarak ve ciro üzerinden komisyonlar vererek sözüm ona garantili verdi” ;

Eee! Fena mı?” ;

“Efendim bu nedenle hem fiyatlar düşük kaldı, hem de sezon sonu gelen komisyon ve şikayet faturaları nedeniyle pek alacağımız kalmadı”;

“Hay aklınla yaşa, sevineceğin şeyi şikâyet ederek anlatıyorsun, bu gün yok denecek kadar az alacağı kalan başka otel var mıdır? Bu bizim başarımız…”;

“Tamam, da efendim biriken borcu ödeyebilecek alacağımız yok, ben onu anlatmaya çalışıyorum”;

 “Ne yani borçları ödemek için sen benden para mı isteyeceksin? Hadi oradan… Kafamı bozma işini kaybetmek istemiyorsan, hemen defol yanımdan, o kârı da on katına çıkarıp öyle getir karşıma”; 

“Ama efendim!” ;

“Sus  yezit, hala konuşuyorsun” “benden para  mara isteme, git satış müdürüne söyle hemen acenteleri dolaşıp bize para bulsun” ( hayret bu sefer satış müdürüne kendi söylemiyor!, kendi söylese belki bu nedenle otelin gelecek senesini de acentelere ipotek etme talimatı verdiğini fark edecek).

Yatırımcının kapısı vuruluyor … “Gel”  (içeri Teknik Müdür girer)  “sen ne istiyorsun”;

“efendim çatı akıyor, kazan dairesini su bastı, pompaların çoğu elden çıkmış durumda değişmeleri lazım, brülörler…”;

“sus densiz, senin ağzından hayırlı bir şey çıkmaz mı? hep şu bozuk, bu eksik, şu lazım vs. vs.” Size gül gibi tesis emanet ettim, ne hale getirdiniz”;

“Ama efendim! Hep bütçeden sildiğiniz için periyodik bakımları yapamıyoruz… 500 odalı tesise 8 eleman yetmiyor… personel her şeyi çok hor kullanıyor, laf anlatamıyoruz”;

“Bak sen şuna! Kendi hatalarını hep başkalarına yüklüyor… yıkıl karşımdan, bir daha bir şey istemek için bana gelirsen, istifanı da yanında getir, git derdini Genel Müdürüne anlat tesisi beraberce ne hale getirdiğinizi o da görsün, hepsini maaşınızdan kesmek lazım”;

“ama efendim !” ;

“bak hala konuşuyor, defol! Seninle mi uğraşacağım be!”

Patron kendi kendine söylenir;  “bu iş böyle yürümez, bunların hepsini göndermek lazım, dışarıda işsiz ordusu var, bunlar işlerinin kıymetini bilmiyorlar, adamlara bir de kışın yarım maaş veriyorum!!! Haram olsun…”

Sekreterine (bu günlerde ‘asistan’ diye süslü bir kelime kullanılıyor) bağırır;

“ bir daha kimseye kapımı vurdurma, haa! Bir de Genel Müdür denen zıpırı çağır hemen bana”

Yine kendi kendine konuşur;

“ Bu toy çocuk ta Genel Müdürüm diye geçiniyor; eli cebinde gözü kadınlarda tesisin içinde dolaşmaktan başka bir iş yaptığı yok… Kim bilir arkamdan neler çeviriyordur… En gereksizi o… Önce onu işten atayım da diğerlerine ders olsun… Eh! Kışın da diğer müdürleri gönderir kârı arttırırım, nasıl olsa sezona girerken elini sallasan ellisi”

Genel Müdür gelir;

“Evladım, anlat bakalım ne durumdayız?”;

“Efendim! Ortalama %101 doluluk sağladık, yiyecek- içecek maliyetlerimiz biraz yüksek ama, aslında daha da yüksekti kaçak içkiler sayesinde son aylarda biraz düşürdük, buyurduğunuz gibi bütün sezon 200 personelin üstüne çıkmadık, hepsini en az 12 saat çalıştırdık, bir çoğu dayanamadı ayrıldı ama olsun, nerede ise üç defa tüm kadroyu değiştirip işi aksatmadık, hepsini de asgari ücretten gösterdik, acenteler “hizmet kötü” diye biraz şikayet etti ama hepsine biraz para ödeyip susturduk, iyi bir yıldı anlayacağınız”

“Ya kârdan ne haber Müdür Bey”;

“Efendim son durumu henüz muhasebeden almadım, en kısa sürede sonucu size bildiririm, ama geçen seneye göre kârımızı ikiye katladığımızdan eminim (lafa bak!!!)”.

“Eyi evladım eyi de, muhasebe kâr yok diyor, tekniğe kalsa oteli yeniden inşa ettirecek, peki sen ne güne duruyorsun,  ikiye katladığın kârla, bu felaket tellallarını susturamıyorsan senden müdür olmaz, 15 yaşındaki oğlum bile bu işi senden iyi yapar, git muhasebeden hesabını kes, yolun açık olsun…  Kaç maaşın var içerde?” ;

“Efendim son üç aylık maaşımı hala alamadım…” ;

“şuna bak utanmadan mağdur edilmiş gibi konuşuyor, başka yerlerde altı aylık maaşlarını almayanlar var…ha şu anda paramız da yok, sen hesap numaranı bırak alacaklarını gelecek sezon göndeririz, hadi yine de hakkımı helal ediyorum, benim gibi patron zor bulursun”.

“Ama efendim ben!!!”;

“sus! bana verdiğin bunca zarardan sonra daha fazla konuşma… yoksa hepsini maaşından keserim… sana her ay 2000.- dolar veriyorum bir de beğenmiyordun… bilsem sana beş dolar vermezdim… hadi yolun açık olsun.

Müdürümüz başı önde çıkarken düşünür; “hakkımı yiyor p…., haram olsun… Neyse hiç değilse bu sefer sezonu tamamlayabildim, seneye Allah kerim!”

Yukarıda betimlenen hikâye abartılı mıdır? Belki bir parça….  Ama sektörümüzde buna benzer sahneler maalesef sık yaşanıyor. Profesyonel yöneticiye ve kurumsal yapıya önem verdiğini bildiğim birçok yatırımcı olduğunu da belirtmeliyim.  Ama özellikle Antalya bölgesinde bu evsafta yatırımcının çok azınlıkta kaldığını da vurgulamak gerekir... Ne diyelim? Bir gün doğruları buluruz inşallah!!!

Yayın Tarihi
06.10.2008
Bu makale 9764 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sevgili Çene, Yazınız için sizi kutluyorum. Malesef sektorumuzun durumu bu. Umarım kısa zamanda düzelir. Selamlar.

lemi Küçük 15.10.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!