ANKARA'DAN

Orhan Kemal ile Sabahattin Ali'yi Uğurlamak

İnsanın yaşayan ölü olmasına bir anlam vermiyorum.

Doğada bütün canlılar bir şekilde doğuyor, büyüyor ve ölüyor.

--Siz hiç solan bir gülüne metiye düzen, kuruyan ağacına türkü yakan gördünüz mü? Sanmam.

--Ama yaşanmışlıklar insana şarkılar da , türküler de söyletir, öyküler, romanlar, şiirler de yazdırır.

--Kitap alacak her şeyimiz var idi ama, kitabın alınacağını bilimiyorduk ki. Taaa ilçeye gelip orta okula başlayıncaya kadar.

--Şimdi Avukatlık yapan, ah Mahmut Hocam ah.

--Mahmut Akıncı Öğretmenin Edebiyat derslerimize girerdi. Çantasında kitaplar ile gelir, herkese dağıtır "OKUYUN!.." derdi.

--Daha sonra da okuma sayısı artınca, sınfta para toplar Antalya'dan kitapçılardan kitap sipariş ederdik.

--Bana Orhan Kemal diye birinin "Ekmek Kaavgası" diye bir kitabını oku demişti. Demişti ama, ben de "ARKADAŞ ISLIKLARI" diye bir kitabını görmüştüm. Madam Orhan Kemal okunacak ben önce onu ssonra da Ekmek Kavgasını okur anlatırdım. Serde asilik var ya.

--Tabi önce Arkadaş Islıkları sonra da Ekmek Kavgası okundu. Hocaya kusur edilmedi.

--Orhan Kemal ile tanışılığım bu idi.

--Artık büyümüş, Ankaraya okumak için ayak basmıştık.

--O yıllar ülke yanıyormuş da biz başka sevdalar yaşıyormuşuz.

--Kızılay'da pilakçıların önünden geçerken, bıçkın bir ses, "Aldırma gönül aldırma, .... Bir sitem yolla Allah'a" falan sözleri çınlıyordu.

--Tamam solcu olmuştuk, üstelik okur yazardık; Anakara'da da entel bütün yerlere takılyorduk ama bu sözler biz bozardı, almak gerekti. O zamanın entel yerleri, Siyasal, Hukuk ve Eğitim fakültelerinin Cumhuriyet Yurdu Kantini, Zafer çarşısı, Sakarya Caddesi ve Üniversite kantinleri falan idi.

--Bu "Allah'a bir sitem yollamak" biraz canımı sıkıyordu, altında bir şeyler arıyordum.

--O zamanlar Ahmet Selçuk İlkan henüz "Sitem Sevgiden doğar " şiirini yazmamıştı ama, ben düşünerek bulmuştum.

--Ya adamın kötü bir niyeti olsa neden sitem etsin ki deyip, Edip Akbayram'ın söylediği şarkıyı söylüyordum ama, sözleri yazanı da merak edip araştıryordum.

--Neyse Sabahattin Ali diye birini bulmuştum.

-- Kimdi bu adam dedim ve merak edip, Valık Yayınevinden de kitaplarını bulmuştum.

---Bu kez de öyküsü derin idi. Bir kere adam Babam bile doğmadan Değirmen, Kağnı diye kitaplar yazmış yayınlamış.

--Derken bir de bakıyorum ki derin bir yaşam öyküsü çıkıyor karşıma.

--O yıllar böyle internet yok, Ansiklopedilerde de dilediğini bulmak mümkün değil. Ama Ansiklopedi gibi adamlar vardı. Masasına oturup açtın mı sayfaları öykü tadında dinler, öğrenirdin.

--Şimdi her iki yazar, şair ve edebi-siyasi kişilği böyle tatlı anılar ile anmışken, yazının içine acı katmamayım ve kısa bir yaşam özeti ile bitireyim. Bu toraklarda aydın olmak demek, acılı bir yaşam demekmiş. Onlardan öüğrenmiştim.

--SABAHATTİN ALİ:(25 Şubat 1907/ Eğridere-Bulgaristan //2 Nisan 1948, Kırklareli) Babası Ali Selahattin Bey (1876-1926) Eğridere’de Zabit olarak çalışırken, I. Dünya Savaşı yıllarında “Divan-ı Harb Orfi Reisi” olarak çağrılır ve eşi ile çocuklarınıda alarak Çanakkale’ye gidip dört yıl kadar bir süre orada kalır.

--Sabahattin Ali, 1921 yılında Edremit İptidai Mektebi’ni bitirdikten sonra bir yıl İstanbul'da kalır ve sonra, Balıkesir Muallim Mektebinde okur (1922-1923 ). Eğitim yaşamı çeşitli sorunlar nedeni ile uzasa da 21 Ağustos 1927 tarihinde öğretmenlik diplomasını alır ve Yozgat'ta Doktor olan Dayısnın yanında Merkez Cumhuriyet İlkokulu’nda öğretmenliğe başlar.

--Almanya'ya eğitim için gider. Yurda dönünce bazı kamu görevlerinde bulunur ama, siyasi çizgisi nedeni ile sürekli başı beladadır. En son, 1945 yılında görevden alınır.

--Aynı yıl İstanbul’da yayımlanan siyasi mizah gazetesi Markopaşa’da yazdığı yazılar sebebi ile hakkında çeşitli davalar açılır ve 1948 yılında da tutuklanır.

--Üzerindeki siyasi baskılardan ve soruşturmalardan kurtulmak için Bulgaristan sınırından Avrupa’ya geçmek üzere Kırklareli yakınlarında ki Istıranca Dağlarında yoldayken, kendisi kaçıracak olan kaçakçı/görevli(?) tarafından 2 Nisan 1948'de öldürülür.

--ORHAN KEMAL: Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçüdür. (15 Eylül 1914 /Ceyhan-2 Haziran 1970, Sofya, Bulgaristan) Tedavi için gittiği Bulgaristandan Cenazesi stanbul’a getirilir, evi önünde kısa bir dinsel tören sonra, Cağaloğlu Gazeteciler Cemiyeti’ne ve Şişli Camisi’nde yapılan dini törenden sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilir.

--2 Nisan, her iki ustayı, yurtseveri, aydını saygı ile anar, anıları önünde saygı ile eğilirim.

Yayın Tarihi
02.06.2020
Bu makale 1240 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!