Organik Tarım ve Türkiye

Organik tarım ülkemizin sahip olduğu önemli potansiyel alanlarından biridir. Ancak  bu potansiyelin etkin olarak kullanıldığını söylemek güçtür. Oysaki organik tarım kırsal nüfus için alternatif bir geçim kaynağı ve faaliyet alanı olmak bakımından ve ayrıca toplum sağlığı ve çevre koruma bakımından mutlaka dikkate alınması gerekli öncelikli konuların başında gelmelidir.  

Gelişmiş ülkeler bugün organik tarımın önemini uzun yıllar öncesinde farketmişler  ve bu alanda önemli  mesafeler katetmişlerdir.  2010 yılı verilerine göre organik tarım en fazla Avustralya kıtasında (% 33) yapılmakta, bunu  Avrupa (% 27), Latin Amerika (% 23), Asya ve Kuzey Amerika %7’lik oranlarla ve % 3 ile Afrika izlemektedi. Yine bu kapsamda dünyada 160 ülkede toplam 80 milyon hektar alanda organik ürün üretimi yapılmaktadır. Bunun 37 milyon hektarı yani %46’sı tarımsal üretim faaliyetinin yapıldığı alanlardan oluşmaktadır. Bu alan üzerinde 1,6 milyon üretici tarafından organik tarım üretim sistemi uygulanmakta ve dünya organik ürünler ticareti ise yaklaşık 60 milyar dolar kadardır. Tarımsal faaliyet dışında doğadan toplama, orman, mera ve su kültürü gibi tarım dışı alanlarda yapılan organik alan toplamı ise 43 milyon hektardır. Avustralya’daki toplan organik üretim alanının %97’si geniş mera alanlarından oluşmaktadır. Buna göre dünya toplam organik üretim alanlarının %72’si ilk 10 ülke (Avustralya, Arjantin,ABD, Brezilya, İspanya, Çin, İtalya, Almanya, Fransa) tarafından işlenmektedir (FIBL&IFOAM,2012).

Türkiye’de ise 2011 yılı itibarıyla %55’i doğal toplama ve nadas alanları olmak üzere toplam 325,4 bin hektarlık alanda organik ürün üretimi gerçekleştirilmektedir. Buna göre gerçek organik üretim (tarımsal) alan 146 bin hektar olup, bu değer toplam alanın %45’idir (GTHB,2012). Türkiye’de organik tarım en fazla  Ege bölgesinde (% 32) yapılmakta bunu  Akdeniz (% 31), Doğu Anadolu % 15), Karadeniz (% 15) izlemektedir.

Gelişmiş ülkelerde üretilen organik ürünün önemli bölümü (örneğin İngiltere kendi üretiminin  yüzde 66’sını) kendisi tüketmekte ve ithalat yoluyla ihtiyaç duyulan diğer ürünleri de ithal etmektedirler. Türkiye’de ise iki yüzden fazla çeşit ürün organik üretilmesine rağmen  ve son yıllardaki hızlı üretim alanı artışına rağmen halen 325 bin hektar alanda ihracata dayalı olarak organik tarım yapılmaktadır. Bu koşullarda  iç tüketimin ve 15,5 milyon dolar olan ihracat rakamının mutlaka geliştirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.

Organik tarım, yukarıdaki verilerden de anlaşıldığı gibi ülkelere ekonomik olarak çok önemli katkılar sağlamakla birlikte; aynı zamanda doğa koruma ve kaynakların sürdürülebilir kullanımı için de çok önemli bir üretim sistemi olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda örneğin organik tarım; baraj havzalarında içmesuyu ve sulama suyunun sağlıklı muhafazası için tüm dünyada uygulanan bir üretim sistemidir. Buna göre önemli sayıda sulama barajının  kirlilik sorunu ve tehditi altında olduğu Türkiye’de; pek çok baraj havzasının bu şekilde organik tarımla korunabileceği ve sürdürülebilir bir şekilde işletilebileceği söylenebilir. Özellikle yeni işletmeye alınmış ve kentin ve yerleşimin baskısının henüz oluşmadığı yerlerde bu alanların organik tarım üretim bölgeleri olarak planlanmasıve potansiyel araştırması yapıldıktan sonra ise organik tarım turizm alanları olarak ilan edilmesi yararlı olacaktır. Örneğin bu düşünce Samsun ilinde Çakmak Baraj  Havzasında 9 köyü kapsayan bir çalışmayla başarılı bir şekilde hayat bulmuştur. Yine örneğin Kızılırmak üzerinde yeni  kurulan Obruk Barajının  içmesuyu ve sulama suyunun sağlıklı muhafazası için organik tarım ve turizm bölgesi  olarak ilan edilmesi üzerinde durulması son derece önemli sonuçler ortaya çıkarabilecektir. Böylece  tüm göl, gölet ve barajların organik tarım bölgesi kapsamına alınmasına yönelik koşullar araştırılabilir ve bu şekilde korunmaları  ve sürdürülebilir kullanımları sağlanabilir. Burada anahtar faktörün üretici ve bölgede yaşayanlar olduğu üzerinde  önemle  durmak gereklidir. Bu kapsamda organik tarım üretimi konusunda üreticilerin haberdar edilmesi, bilgilendirilmesi ve bu yeniliğin benimsetilmesi için uygun yayım metotlarının, uygun yayım sistem ve yaklaşımlarıyla birlikte ele alınması başarı için olmazsa olmazdır.

Sonuç olarak; Türkiye’deki iyi örneklerin yaygınlaştırılması yönünde çalışılarak, Çanakkale, İzmir, Hatay, Şanlıurfa gibi pek çok ilimizdeki potansiyelin bu bakımdan mutlaka değerlendirilmesi gerekiyor. Yine bir örnek olarak Samsun’da İşadamları Derneği’nin 2001’de organik ürün pazarlamasında güçbirliği yapmayı amaçlayan EKOSAM şirketini kurmalarıyla başlayan sürecin, bir marka oluşturmaya uzanan başarıları diğer bölgelerimiz için de örnek olabilecek girişimler arasındadır. Yine bu süreçte Tarım Bakanlığının ve ETO(Ekolojik Tarım Derneği) nin çalışmalarının da çok önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor. 

Bu şekilde  Antalya’dan  Çanakkale’ye, Rize’den, Hatay, Adana, Erzurum, Muğla, Şanlıurfa’ya kadar ülkemizin pek çok yerinde var olan potansiyelin; ülke ve o bölgelerde yaşayan üreticilerimiz ve toplumun tamamı için yararlı sonuçlar vermesini sağlayacak şekilde değerlendirilmesi için çalışmaların artarak devam etmesi gerekmektedir.

Yayın Tarihi
04.09.2012
Bu makale 10477 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!