Düşünceler küçük enerji titreşimleridir.Her düşüncenin bir çekim gücü vardır.Benzer düşünceler, benzerlerini çeker.Dolayısıyla bir+bir = iki etmez. Olumlu düşünce kişinin isteği - yaşam amacı yönünde ve salt kendinin değil, çoğunluğun yararına ise, bu katlanarak büyür ve enerjisi, katma değeri, katkısı da aynı oranda artar.
İşte bu nedenle, olaylardaki, insanlardaki olumlu duruma ya da özelliğe odaklanmak, istediğimizin gerçekleşmesi yönünde başlıbaşına rehber görevi görür.Olumluyu görmek ve ifade etmek, insanın kendini daha iyi hissetmesini sağlar.Zihin ve beden bir bütündür ve karşılıklı etkileşim halindedir.Stres halindeki sıkışmışlık hissi nasıl ki kişinin elini ayağını birbirine dolandırır ve sakin zamanda kolayca yapılacak işler zorlaşır; zihinde de aynı durum gerçekleşir.Stres durumunda düşüncelerde de karışıklık ve düzensizlik olacağından normalde kolayca fark edilebilecek olumlu durumun ve doğru karar vermenin zora girmesi ve benzer durumların birbirini çekmesi nedeniyle “aksilikler birbirini kovaladı” diye yorumlarız.
Olumluya odaklanan ve kendini iyi ve rahat hisseden birey, zihinsel olarak da daha duru bir görü ve hissediş durumunda olur ki bu da kartopu gibi çevredeki olumlu şeyleri kendine çekerek büyümeye devam eder.
Evet, artık birçoğumuz olumlu düşüncenin yararını duyuyor, okuyor ya da biliyoruz.Ancak bilenlerin çoğu bile, yaşamına katmakta zorlanıyor.Bunun nedeni çocukluğumuzdan beri anne-babamız başta olmak üzere çevremizdeki insanların çoğunun olumsuza odaklanması ve bilinçaltı kayıtlarımızda önce olumsuzun düşüncelerimize gelmesi.Sonra da “aklımıza gelen başımıza gelir” doğal olarak.Buradan da anlaşılacağı gibi “başımıza iyi şeylerin gelebilmesi için, önce aklımıza olumlu düşüncelerin gelmesi gerekir.” Bunu çocuklarımıza öğretebilmemiz için kendi yaşamımıza katmamız ve içselleştirmemiz, yani bunu otomatik halde yapabilmemiz (tıpkı kalbimizin çarpması gibi) önemli.Bu eski bir alışkanlığımızı terk edip, yeni bir düşünce ve davranış biçimini yaşama katmak demek ki, bu da istek, inanç, emek ve esneklik gerektirir.Davranışsal değişim için; önce bilinçli bir farkındalık, , sabır ve odaklanma, uygulama, uygulama, uygulama…
Sonuçta bilinçaltı otomatik olarak kabul ve bilirlik düzeyi.Buna en güzel örnek olarak araba kullanmayı verebiliriz.Önce aynalara, vites koluna, debriyaja, gaz ve fren pedalına tek tek dikkat ederiz.Uygulaya uygulaya öyle pratiklik kazanırız ve artık arabaya bindiğimizde bunların hepsini bir bütünlük ve otomatizm içerisinde yaparız ve bilinçli zihnimizle ne yaptığımızı düşünmeyiz bile.
2012'de ve tüm zamanlarda olumlu düşüncenin ve sonrasında gelen eylemlerin, olayların büyülü güzelliklerini yaşamak, paylaşmak, çoğalmak dileğiyle, MUTLU YILLAR!...