Ölçüyü bulmak...

Osmanlı Dönemi, Anadolu' da gayrı soydan, gayrı dinden olanlarla birlikte yaşardık. Üretici biz, aracı paracı onlar. Ölçüler belki onlardan kaldı, belki atalarımızdan geldi. Çoğunluk, yörelere göre değişir. Osmanlıyı askerlik ve vergiden başkası ilgilendirmez. Anadolu insanı ölçüyü kendinde bulmuş. Özellikle uzunluk ölçüsünü.

Kazdığı kuyunun pazarlığını, kulaçla yapmış. Kazmasına, küreğine sapı karışlamış kesmiş. Keserine, çekicine sapı bir karış, bir sele kesmiş takmış. Selenin küçüğü parmak kalınlığı. Ben size Sümerlerden, Hititlerden söz etmiyorum, çocuklukta gördüklerimi aktarıyorum. Babam sobanın okunu, boyunduruğu düzerken ölçüsü karış. Törpünün eyenin sapını takarken ölçüsü parmak. Adım, ayak ölçüdür,  yerde kullanılır. Görüyorsunuz insanoğlu baştan ayağa ölçü.

Peki hiç mi uzunluk ölçüsü aracı yok? Olmaz mı var? Gayrı soydan bezirgan gelir, yırtım malını ( bez-basma ) endaze ( 65 cm ) ile bize satar. Mecazi anlamda bir söz ;

- Mürüvvete endaze olmaz.

Gayri müslimdir, usta gelir. Yapacağı evin enini, boyunu odaların bölümünü arşınla ( 68 cm ) ölçer.

Bir deyim ;

- Ben Halep' te 9 arşın atladım.

     ABD uzakta, Halep yakın bir atla da görelim. Endaze, arşın cumhuriyetin ilk yıllarında vardı. Köyümde eskiden beri sürüp gelen bir pazar yeri var, cuma günleri pazar kurulur. Sabit dükkanlar, çoğu sıcak demirci dükkanı, 3-4 bakkal bir kahve var. Kalaycı, marangoz, berber, ayakkabı tamircisi, yapı ustası, semerci gezici, iş bulduğu yere gider. Kahveci Süleyman amca, Galiçya'da Karpatlar' da kurtuluş savaşında bulunmuş. Kahveciliğe seferberlikten önce başlamış.  Öğretmen olup köyüme gelinceye kadar hiç kahveye girdiğimi hatırlamıyorum. Kahveci Süleyman amcanın kahve sohbetlerinden bir anı ...

Bizim köylü, Kabalak diye bir eşkiya yaşamış. Çevrede ünü, şanı duyulmuş. Uzaklarda bizim köyden birinin, başka eşkiyalar tarafından yolu kesilirse, '' ben Kabalak'ın köyündenim '' dedi mi soyulmazmış. Köyde Efeler diye tanıdığım bir aile var, Kabalak soyundan olduğu sölenir. Süleyman amca anlatıyor...    

Kabalak bir cuma günü pazara inmiş, kahveye girmiş ...

- Oğlum Süleyman, bana bir çay yap.

Çay gelmiş, yarıya  kadar içmiş.

-Oğlum Süleyman, çayın şekersiz.

-Efe,  dibine müracaat et.

Efe çayı karıştırmayı bilmemiş, söyleneni de anlamamış. Pazara çıkmış, bir bezirganın sergisinde. ''Yırtım mallarını ne ile ölçüyorsun? '' Bezirgan  endazeyi göstermiş. '' Bu ne ki iki karış deynek. '' Kabalak malları tek tüfeği ile ölçmüş ölçmüş, etrafındaki fakirlere dağıtmış. Parası mı, Kabalak   onu tanımamış, kullanmamış. Nereye, kime şikayet edeceksin, Osmanlının eşkiyaya sözü geçmiyor. Cumhuriyet, uluslararası ölçüleri kabul etti. Metre birim oldu. Küçüğünden, büyüğüne milimetre, santimetre, metre. Büyükleri kilometre, mil. Kullanılmaz, dillerde dolaşır, fersah. Fersah yaya bir saatlik yol. Aşağı yukarı 5 km.

Köylerde uzaklık ölçüsü başkadır...

Bir kahve içimi, bir sigara içimi. Daha yakını bir kurşun atımı. Eliyle daha orası derse yarım saat sürer. Sakalını kaldırarak gösterirse 2 saatte gidilir. Bir zamanlar yaşam buydu. Kaplumbağa yayladan sahile altı ayda inmiş. Durmuş bir soluklanmış. Gururla şöyle söylenmiş.

- Yürüyen yiğide yol mu dayanır ?

Yayın Tarihi
28.12.2012
Bu makale 7916 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!