Milli Birliğin Sağlanması ve Korunması

Suriye'nin saldırısı ile oluşan,  ülkemizi ve ulusumuzu derin bir yasa boğan elim uçak düşürülme faciasından sonra iktidar ve muhalefette bulunan herkes "Milli birlik ve beraberlik içinde bulunulması" gerektiğinden söz etmeye başlamıştır.

Sadece bu talihsiz olay nedeniyle değil, her zaman milli birlik beraberlik içinde olmamız gerektiğini hararetle savunan biriyim. Bu konuda onlarca makale yazdım, yüzlerce yorum yaptım ve birçok çağrıda bulundum. Aynı görüşlerimi sürekli olarak koruyor ve bulduğum her fırsatta bu husustaki görüşlerimi dile getirmeye çalışıyorum.

Zira ulusal birlik, bir ülkenin ve ulusun en olmazsa olmazıdır. Sadece olağanüstü hallerde değil, her zaman ve her koşulda birlik ve beraberlik içinde olunması vatanın selameti ve halkın huzuru açısından büyük önem taşır.

Birliğin sağlanabilmesi için herkesin aynı siyasi görüşte olması gerekmiyor. Ortak bir düzeyde buluşulması için iyi niyetli olunması, karşılıklı sevgi saygıya önem verilmesi ve bunların paylaşılması yeterlidir.

İlla ki küçük tarafın ödün vermesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Tam aksine çoğunluğu temsil eden ve iktidar gücünü elinde bulunduranların daha çok özveri göstermelerinin gerektiğini düşünüyorum.

Şu anda; "Bir müsibet bin nasihatten üstündür" atasözümüzün gerçekleştiğine tanık olmaktayız. Keşke bir müsibetle karşılaşmadan ve deyim yerindeyse yumurta folluğa düşmeden gerekli adımlar atılabilmiş olsaydı.. Ama her şeye rağmen yapılan girişimler olumludur ve sürdürülmesi temenni edilir. Çünkü ülkemizin menfaati bunu gerektiriyor.

Çok uzaklara değil daha bir yıl öncesine gittiğimizde milletçe ne büyük olumsuzluklar yaşadığımızı düşünüyor ve bundan büyük üzüntü duyuyorum. Anayasa deeğişiklikleri ve onun arkasından gelen referandum döneminde ve seçim sürecinde yaşananlar içimi karartıyor, hatta bulandırıyor.

Bu süreçte ulus olarak gerçekten büyük ve telafisi zor olumsuzluklar yaşadık. Ne yazık ki bu olumsuzluklar devam etmektedir. Bir taraftan terör belasına şehit düşen evlatlarımızın acısı, öte yandan askerlerimizin maruz kaldıkları olumsuzluklar ve özellikle yargı sistemimizdeki yozlaşma ve bunlara paralel olarak oluşan huzursuzluk ortamı sona ermedikçe; gerçek bir milli birlik ve beraberliğin sağlanabileceğinden kuşkuluyum doğrusu.

Zaman zaman yeşeren umutlar ne yazık ki hep boşa çıkmıştır. İnşallah bu defa böyle olmaz.

İç politikada; iktidarın bir "Mağduriyet Edebiyarı" yaratma ve bunun gölgesine sığınmayı kendisi için politika haline getirmiş olduğuna birçok defalar tanık olduk.  

Yaşanan son olay, izlenen dış politikada da aynı tutumun izlenmekte olduğu zehabını uyandırmaktadır. Zira "Arap Baharı" diye başlatılan ve Suriye'nin bir köşeye sıkıştırılması amacını güden süreç, sonunda, böyle tatsız ve kabul edilemez bir sonuç doğurmuştur diye düşünülebilir.

Kısa bir süre önce Sayın Dışişleri Bakanı'nın Suriye ile ilgili söylemleri ve Dışişleri Bakanlığınca yapılan uygulama ve eylemlerin, bu yere gelinmesinde rolü olabileceği varsayımı pek de yanlış olmayacaktır.

Uluslararası düzeyde bugün Türkiye mağdur durumdadır. Bu mağduriyeti giderici girişimler sürdürülmektedir. Meselenin,  bir tazminat ödenmesi veya buna benzer cezai bir işlemle sonuçlandırılacağı pek de uzak bir ihtimal değildir. Ancak bu konuda alınacak hangi ödün, iyi yetişmiş, gözbebeğimiz, çok değerli iki pilot askerimizin acısını dindirmeye yetebilir ki !...

Uğranılan felaket karşılığında yapılması gereken şey çok açık ve net bir şekilde bellidir. Ancak hiçbir sağduyulu yaklaşım buna izin vermez. Çünkü uzun süredir kapıda bekleyen Üçüncü Dünya Savaşı'na hiçbir süper güç izin vermez ve vermemelidir de. Çok şükür bizim hükümetimizin ve kamuoyumuzun da bu konuda çok bilinçli ve sağlıklı bir düşünceye sahip olduğu görülmektedir.

Emperyalist devletler acımasızdır. Sadece kendi çıkarlarını düşünürler. Hem kullanırlar, hem kışkırtırlar, hem kaşırlar, hem de zarar görecekleri şeylerden hemen kaçarlar. Bu onların değişmez politikalarıdır. Akıl ve izan  sahibi hiçbir devlet, kendisini, onların kandırma ve kışkırtmalarına kaptırmaz ve çıkarcı politikalarına alet etmez.

Ülkemizi yönetenlerin; zaman zaman bir süper güç olma hayallerine kapıldıkları gözleniyor. Bunu ben de isterim. Hem de en büyük süper gücün bizde olmasını isterim: Ama bu arada "Ayağını yorganına göre uzat" diye bir atasözümüzün olduğunu da hiç unutmam ve hep aklımda tutarım.

Sonuç olarak; bu menfur olayı, ne kadar haklı olursak olalım, maalesef içimize sindirmek zorunda kalacağımız  anlaşılııyor. Dilerim bunda böyle izleyeceğimiz daha akılcı ve tutarlı politikalarla bir daha bu tür olumsuzluklar yaşamayız.

Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ulusumuza başsağlığı ve sabır diliyorum.

Saygılarımla...

Yayın Tarihi
25.06.2012
Bu makale 7228 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!