Ne güzel söylemiş Cahit Sıtkı Tarancı 1946’da..
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.
Tüm bunların aksini isteyen var mıdır acaba?
-Muhtemelen yoktur. Varsa bile kendi dışındakiler içindir.
Tüm iyilikleri sadece kendinde isteyip, başkasına reva görmeyen var mıdır acaba?
-Olduğu kesin ancak, itiraf etmez, edemez. Gücü varsa uygular. İşte tam o sıra insanlığın tarihi yazılıyordur da zira.
Bu esnadaki ardebeye ise;
İyiler ve kötüler diyebilir miyiz acaba!?
Ancak bu yaklaşım fevkalade iyimser, bir o kadar da ayakları yere basmayan bir yaklaşım gibi duruyor.
Bunun yerine; Belirleme gücünü elinde bulunduranlarla, bulunduramayanlar demek, sosyo-ekonomik, ekonomi-politik tahlillerde “yaşama” ve ne yaşanacağına dair akla ve düşünce yasalarına denk düşen “zaten yapılmış” bir tahlil olur oysa.
Bundan tam 90 yıl önce çoktan kurulmuş olan sosyal, demokratik, laik, hukuk devletim. 1946 yıllarında şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın dillendirdiği özlemlerin daha da derinleşmiş olmasını yaşadığımız, ne sosyalliği, ne demokratikliği, ne laikliği ne de hukuk devleti niteliği kalmamak yolunda “geriye” ilerleyen 2015 bilgi ve bilişim çağı ülkesini düşünmek. Ülkemi düşünmek, bizi düşünmek.
Sorular, sorular, sorular….
Ben sormaya başladım bile.
Ne diye mi?
-Laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinde yaşayalım diye.
-Gideceksek bir yere, bunun ötesine gidelim diye.
“Kardeş kavgasına nihayet olsun” diye,
Sağlıcakla..