İngilizler “lütfensiz” konuşmazlar. Lütfen kelimesi bir talebin önünde olmak zorundadır. Bizim konuşma dilimize “lütfen”in yerleşmesi zor olmuştur. Yazı dilimize ise son 20 yıldır yoğun olarak giriyor. Yani daha tam olarak ne yazı dilimize ne de konuşma dilimize yerleşmiş değildir. Antalya Havalimanı girişinde yeni bir tabela var “Lütfen farlarınızı söndürünüz” sonra altında İngilizcesi var ama “lütfen”in karşılığı olan “please” kelimesi konulmamış. Hayret ki ne hayret! Biz adamlardan lütfeni öğrenmişiz hatta dünya onlardan bunun kullanımını öğrenmiş, biz şimdi onların dilinde onlara eksik hitap ediyoruz. Bunları niye yazdım? Önce bir yanlışı düzeltmek için, sonra Antalya’ya gelen turist sayılarında İngilizlerin artış gösterdiğine dikkat çekmek için. Bir de şu var; o tabelaların arkasında, 4 dilde güle güle, hoş geldiniz tabelaları vardı, merak ettim onlara ne oldu? Benim bildiğim “Selamsız” İstanbul’un bir semtidir…
Konuyu döndürüp dolaştırıp bir semte daha gelsin. Vefa da İstanbul’da bir semt adıdır. Ama vefa bir insanlık onurudur. Evcil hayvanların günümüzde yaygın olarak evlerde beslenmesinin arkasında, insanların sadece sadakat duygularına değil, vefa duygularına olan özlemlerini de hatırlarım. Bilmiyorum, hayvan dostları bana kızarlar mı? Darılmaca yok, sonuçta bu bilimsel bir açıklamanın kaba bir öngörümü. Gelelim vefa konusunda geçen hafta yaşadıklarıma.
Antalya Gazeteciler Cemiyeti ve Turizm Haberleri internet sitesi, Türkiye turizmine çeşitli konularda emeği geçenlere “iyilere” ödül töreni düzenledi. Bu ödül töreninden daha çok bir “vefa”yı yerine getirmekti. Özellikle ödül için seçilenlerden bazılarını burada bir kez daha anarak, sizlerle de bu vefa örneğini paylaşmak istiyorum.
Bürokrasi dalında Alaaddin Yüksel, Antalya Valisi, son 6 yıldır Antalya ve Türkiye turizmine damgasını vurdu. Antalya’da turizmi bilen ve en az turizmciler kadar inanan, karizmatik, sıra dışı bürokrat. Vefa ve takdir duygumuz sıradan olamazdı, sıradan olan bir şey vardı o yine konuşmasında herkese moral verdi ve hedef gösterdi.
Yerel Yönetim dalında yine Antalya’dan. Son yerel yönetim seçimlerinde koltuğunu kaybeden, ama gönüllerde yeri olan Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel. Antalya’yı kasabalıktan kurtaran vizyon adamı, turizmcilerin vefasına mazhar oldu.
Vural Öğer, Türk turizmine işçi uçakçılığı ile başlayıp son 20 yıldır kitle turizminde bir marka olan ve son yıllarda gerek sosyal gerek siyasi yaşama katkı sağlayan, kalbi Türkiye’de atan “Alamancı”. Ona da vefa borcunu gösterdiler.
Yaptığı konuşma ile benim bu yazıyı yazmamı daha o anda beynimde canlandıran birisi vardı. Bu yıl kırkıncı yılını kutlayan Antalya’nın ilklerinden olan Pamfilya acentesinin kurucusu ve sahibi Yaşar Sobutay. Yaşar Sobutay kendisine gösterilen vefa duygusunu bir kenara bırakıp bir vefa dersi verdi bizlere. Daha ortaokul çağında yanında çalıştığı patronunun, kendisinin yetişmesinde ne kadar önemli olduğunu bize anlattı. Hatta kendi işini kurduktan sonra Amerika’ya yerleşen patronu Ali Rıza Öndemir’i bir baba olarak kabul ettiğini söylerken ses telleri titriyordu ve boğazında bir düğümlenme oldu. Hayatımda etkilendiğim önemli filmdir; Babam ve Ustam (Padre un Padrone). Onu dinlerken Babam ve Ustam sözcükleri ağzımdan döküldü. Yaşar Sobutay rahmetli olan eski patronu adına bu ödülü aldığını söylerken, ellerim kızarıncaya kadar alkışladım. Bu his ve vefa duygusu yüklü olay, toplantı salonundan çıkıp oğlumla araba içinde konu üzerinde sohbet ederken tek cümleyle son buldu.
Vefa; sadece bir semt adı değildir.
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR