Laikliği Yok Etmek...

         Türkiye artık bu oyunu görmelidir.

         12 Eylül 1980 yılından önce uygulanan “de stabilizasyon” programıdır bu: parlamenter sistemi tıkarsınız, terörü ve çatışmaları artırırsınız, can güvenliğini ortadan kaldırırsınız, sonra da toplumu istediğiniz her çeşit çağdışı rejime razı edersiniz.

12 Eylül 1980 yılının öncesinde uygulanan yaygın terör olayları tırmandırılarak halk sokaklara çıkamaz hale getirmişti, geceleri insanlar evlerinde oturmayı tercih ediyorlardı.

Önce alt düzeyde görevlileri vurarak başladılar, polisler, bekçiler, sonra emekli askerler, daha sonra eski siyasetçiler, giderek tanınmış gazeteciler, yazarlar, aydınlar vuruldu, derken ülke çapında alevi kırımı başlatıldı.

         “Maraş Katliamı, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Cumhuriyet tarihinin en önemli katliamlarından biri olarak anılmaktadır. Olaylar alevi ve Sünni inançlı vatandaşlar arasında yaşanmıştır ve 12 Eylül Darbesine gerekçe olarak kullanılan ya da hazırlanan olaylardan biri olarak kabul edilmektedir.

           Maraş Katliamı iki solcunun öldürülmesiyle başladı. Katliam 23 ve 24 Aralık 1978'de gerçekleştirildi. Katliamın hazırlık süreci 8 ay öncesine kadar gitmektedir.” (*)

         Bu çok acı olayın ayrıntılarını yazı sonundaki (*) internet adresinde bulabilirsiniz.

Yaygın terör olaylarının hizmet ettiği tek şey ülkedeki demokrasinin katledilmesidir.

1976-1980 yılları arasında CHP Antalya İl Başkanıydım.

Bu acıların yanında CHP İl Başkanlarının da öldürüldükleri bir dönemdi. Hepsi de Avukat olan, Kayseri İl Başkanı Mustafa Kulkuloğlu, Adana İl Başkanı Ahmet Albay, Nevşehir İl Başkanı M.Zeki Tekiner öldürüldü. (**)

Antalya’da da o sıralarda bazı gelişmeler olmuştu.

Bir gün gelen haber bizi çok endişelendirdi. Alevi yurttaşlarımızın oturduğu Kızılarık Mahallesinde ertesi gün İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin bildiri dağıtacağı bildiriliyordu. Bunun bir tuzak olduğunu düşündüm. Hemen İl yönetim kurulunu toplantıya çağırdım. Durumu anlattım.

O zamanlar yönetim kurulu çok güçlü isimlerden oluşuyordu. Turgut Demet, Av.Malik Günal, Hüseyin Akşit, Kabil Büyükoğlu gibi isimler vardı. Yaptığımız değerlendirmede bunun Antalya’da çıkacak olayların kıvılcımı olarak kullanılacağı sonucuna vardık.

Akşam toplayabildiğimiz tüm arkadaşlarımızla birlikte mahalleyi ev, ev dolaşarak geç saatlere kadar toplantılar yaparak durumu anlattık. Bunun bir tuzak olduğunu olayların ilk ateşinin buradan yakılmak istendiğini, kesinlikle olay çıkarılmamasını, grubun arkasından bütün bir okulun mahalleye gönderileceğini ve ardından da kolluk güçlerinin önlemekte aciz kalacağı büyük olayların çıkacağını anlattık.

Sonuçta bildiriler dağıtıldı, hiçbir olay çıkmadı.

Bunun dışında başka tuzaklar da kuruldu. Özellikle Kumluca’da sürekli olaylar çıkıyordu. Seralar dinamitleniyordu. Bir defasında Kumluca meydanında bir yanda ülkücüler-Hür gençliler ve sağ kesimin oluşturduğu bir grup ile diğer yanda Kumgör-Töbder ve CHP’lilerin oluşturduğu bir grup birbirine girdiler. Silah kullanılmadığı için ölen olmadı ama olaylardan sonra yapılan yargılamalar sabahlara kadar sürdü.

Sonuçta halk “can güvenliğimiz sağlansın da ne olursa olsun, ordu bizi kurtarsın” noktasına getirildi. 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Türkiye karanlık bir sürece girdi.

6 Haziran 2015 seçimlerinden sonra hızla gelişen “terör olayları” bana aynı oyun bir kez daha oynanıyor izlenimi verdi: “Terörle halkı diz çöktürmek”…

12 Eylül 1980 öncesinde %42 oy almış CHP’nin iş başında olduğu bir hükümetin getirdiği “örgütlü toplum-demokrasi-sosyal devlet-insan hakları ve bunlara dayalı” parlamenter sistemi yok etmek için uygulanan şiddet; şimdi parlamenter sistemi değiştirip “başkanlık sistemi adı altında”, dünyaya din ve mezhep gözlükleriyle bakan “laiklik karşıtı” bir sistemi getirmenin aracı olarak kullanılıyor.

Türkiye’nin laiklikten ayrıldığında hangi acıların içine girdiği yaşayarak gördüğümüz tarihsel olaylardandır.

Bu nedenle laikliği yok etmek, toplumsal barışı ve Türkiye Cumhuriyetinin temel kurucu felsefesini yok etmektir. Bunun yok olduğu toplumların acıları Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yıllardan beri yaşanırken bizi aynı sürece sokmakta olan Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’nin iktidardan indirilmesi toplumsal bir görevdir.

Aksi halde dünyayı yakıp milyonlarca insanı öldüren Hitler’in yetkilerine sahip yeni bir diktatörü kendi elimizle yaratıyoruz demektir.

 

(*)http://blog.milliyet.com.tr/alinecatidogan

(**)1955-1957, 1966-1973, 1978-1980 yılları arasında da CHP Nevşehir İl Başkanı olan Tekiner, 11 Şubat 1980 tarihinde evinde uğradığı silahlı saldırıdan yaralı kurtuldu ancak 17 Haziran 1980’de şehir merkezinde bir arkadaşına ait işyerinde uğradığı ikinci silahlı saldırı sonucu arkadaşıyla birlikte hayatını kaybetti.
‘CENAZE TÖRENİNDE OLAYLAR ÇIKTI’

18 Haziran 1980 günü Tekiner’in Nevşehir’de düzenlenen cenaze törenine katılmak için dönemin CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit ve 100 üzerinde milletvekili ve senatör Nevşehir’e gelir. Cenaze töreninde konvoya çapraz ateş açılır ve çok sayıda milletvekili ve vatandaş yaralanır. O gün omuzlarda taşınan Tekiner’in naaşı da saldırılarda hedef alınır ve tabuta 13 kurşun isabet eder.
19 Haziran 1980 günü Tekiner Ankara’da defnedilir.

 

Yayın Tarihi
07.01.2016
Bu makale 1166 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!