Kutlu çınar ağacının gölgesinde

Şehrin yüksek bir yerinden Van gölüne baktığınız zaman, asırlık Van Kalesini gölün kıyısına uzanıp yatan bir deve siluetine benzetirsiniz.

Nice hikâyelerin yaşandığı o devasa kalenin kuzey yönündeki eteklerinde ulu bir bilgenin anıtsal türbesi yer alır. Türbeye kol kanat geren kutlu bir çınarın serinliğinde mola verenler türbedeki zata dua eder, dileklerde bulunurlar.

Derler ki o çınar Şeyh Abdurahman Gazi’nin kızıymış. Hamile kaldığında babası görmesin diye Tanrı’ya yalvarıp:

“Babam beni böyle görmektense ağaç olup kalayım.” Dileğinde bulunmuş. Ve Tanrı içten bu yakarışını kabul edip onu çınar ağacına dönüştürmüş.

Bir ikinci rivayete göre yine Şeyhin kızı babası ölünce derin acılar içine düşmüş:

“Allah’ım babama gölge edecek bir ağaç olayım.” Dileğinde bulunmuş ve Allah katında duası kabul görmüş ağaca dönüşmüş.

Bu rivayetler ve inanışlar sonunda Şeyh Abdurahman Gazi’nin türbesini umut kapısına dönüştürmüş.

Bebesi olmayan kadınlar, hayırlı eş bulma çırpınışında olan gençler, onmaz dertlerine deva arayan hastalar Şeyh Abdurahman Gazi’nin türbesini ziyaret ederek onun elçiliğinde Allah’a yakarıp dilek dilemişler.

Ne var ki bütün bunlar birer inanış. Eğer kişinin itti katı varsa son çareyi türbelere yüz sürerek ararlar.

Bu nedenle Anadolu’daki sayısız türbeler hep arayış içinde olan insanların mutlak uğrak yerleri olmuştur.

Oysa tüm dinlerde olduğu gibi İslamiyet’te de Tanrı insanlara aklı rehber olarak vermiştir. O akıl ki süreç içinde tıp ilmi, eczacılık gibi olguları yaratmıştır. Elbette ki dualar, içten dilekler insanı hayata bağlayan kutsiyetlerdir. Ancak aklın yolundan ayrılıp farklı ve dönemeçli yollardan umut aramak da mantık ölçülerinde çelişkiler yaratır, derdin dermanını bulmakta geciktirir, umutları boş düşlere dönüştürür.

Van’daki türbenin yanı başında yer alan analıkızlı sunağında genç kızlar kayarak murat dilerler. O sunak aslında geçmiş dönemlerde süt sağımları için kullanılmıştır.

Bir diğer yanda ise iklimsel etkilerden yumuşamış bir duvara taş sürütülür. Eğer taş sürtüldüğü iv içinde tutunur kalırsa niyet ve dileğin kabul olacağı kanısına varılır.

Öğrencilik dönemimizde Van kalesine yapılan okul gezilerinde çok kez taşı umut edip duvara sürtenlerdenim. Taş duvara yapışıp kalsa da her ders yılı sonu ik üç dersten bütünlemeye kalırdım. Bunu anlattığım Van’ın eski ünlü imamlarından Ömer hoca:

“Evlat sen derslerine çalış, bilgiyi işle beynine. Taştan ümit etmek çok günahtır.” Demişti.

Birkaç kişi bir tepe üzerindeki ulu bir ağacın yanına gitse ve renkli çaputlar bağlasa dallarına inanıyorum ki o ağaç tez zamanda kutsal ağaca dönüşür, derdinin dermanını arayanların yüz sürdüğü mekâna dönüşür.

Onun için derim ki kutsal olan sol memenizin altındaki yüreğinizdir. Orasına inancınızı yerleştirir ve aklınızı pusula eylerseniz hayatın zorluklarından kurtulmakta gecikmezsiniz.

Tanrı duaları kabul eder; ancak Tanrı ile aranıza köprü olsun diye aracı koyarsanız şirk koşmuş olursunuz ki kutsiyeti yazan Allah kelamı tüm mukaddes kitaplarda bu günah olur.

Umudu kuşanmalı, yüreği temiz tutmalı, vicdanı kirletmemeli, inanmalı ancak hurafelerin dolambaçlı yollarına saplanıp kalınmamalı.

İnsan Tanrı indinde değerli kılan akıl ve izanıdır.

İnançlarınızı sömürenlere asla taviz vermeyiniz ki hak yolunun tüm kapıları her iki cihanda da ardına dek açık olsun size. 

Yayın Tarihi
15.05.2017
Bu makale 929 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

ÇOK OKUNAN

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!