Köy Enstitülü Mehmet Şener ile Söyleşi (3)

Yavuz Ali Sakarya (YAS) : Mehmet Ağabey, özgeçmişinize ilişkin bizlere neler söylersiniz?

Mehmet Şener (MŞ): Ben Kaş ilçesine bağlı Akörü köyündenim. Köyümüzde okul olmadığı için İlkokulu kasaba köyünde okudum. Daha sonra Aksu Köy Enstitüsüne girdim ve 1947 senesinde öğretmen oldum.

YAS: Yazmaya ne zaman başladınız?                   

MŞ: Ben yazmaya çok geç kaldım. Tam 70 yaşında başladım, 86 yaşında olduğuma göre 16 yıldır yazıyorum demektir. Geç başladım, ama iyi başladım.

YAS: Merak ediyorum, gazete ya da dergilerde çıkan yazılarınızdan hiç para kazandınız mı?

MŞ: Nerde? Bırak para kazanmayı, kimse ne bir paket sigara aldı, ne bir bir gün bardak rakı ısmarlamayı akıl etti. (Mehmet ağabey, sigara içmeyi de rakıyı da hep aileden saydı. Aramızdan ayrılana kadar da da hiç vazgeçmedi.) Okuyanı var mı ki ülkenin, kitaba, yazıya para ayırsın?    

YAS: Antalya’da yerel gazeteciliğe nasıl bakıyorsunuz?

MŞ: Gazetecilik, dışta herkesi yakar, içte yazanı yakar. Benim içtenlikli düşüncem bu. 

YAS: Bildiğimiz kadarıyla evde bilgisayarınız da olmasına karşın, yazılarınızı inatla el yazısı ile hazırlıyorsunuz. Bunun özel bir nedeni var mı?

MŞ: Var. Yazımı, düzelte düzelte yazıyorum. Kağıt üzerine yazmak hoşuma gidiyor. Asıl kopyayı hazırladıktan, defalarca kontrol ettikten sonra, hemen her yazımı fotokopi ile 15-20 adet çoğaltıyorum, size mektup var diyerek, okuyacaklarından emin olduğum arkadaşlarıma ve yakın çevreme dağıtıyorum. Sağ olsunlar kimi arkadaşlarım beni kırmadan yazımı bilgisayar ortamına aktarıp, e-yazı olarak gazetelerde dergilerde yayınlanmasını sağlıyorlar. Sanırım, yazısını yazıp, fotokopi ile dağıtan tek kişi Antalya’da benim.

YAS: Şu ana kadar kaç kitap bastırdınız? 16 yıla kaç kitap sığdırdınız?

MŞ: Üç kitabım basıldı. Dördüncüsü basıma hazır durumda. İlk bastırdığım kitap, “Özlü Sözlerle İnsan-Hayvanlar” adını taşıyor. İkinci kitabım “Köyden Aksu Köy Enstitüsü’ne.” Üçüncü kitabım, “Yengecin Türküsü.” adını taşıyor. Henüz daha basılmayan kitabımın adı da “Onlar kimdi?”. Yakında yayınlanacak. Son kitabımda değişik kesimlerden insan manzaraları çiziyorum. Çocukluğumdan başlayarak yaşamıma bir biçimde giren, yolu benimle bir yerlerde kesişen insanları anlatıyorum. (Parça parça yayınlamayı düşündüğümüz portreler bunlar. YAS) (Bildiğimiz, bir husus daha var. Bastırmadığı, bastıramadağı eliyle hazırladığı başka kitapları da var. Kaş kitaplığına, Sunan-İnan Kıraç kitaplığına ve kent Müzesine armağan ettiği tek örnek kitaplar      
bunlar. YAS)                                                                       

YAS: Şimdiye kadar nerelerde yazdınız? 

MŞ: Anımsamaya çalışayım. Öncelikle, Antalya Bugün.com  internet gazetesinde yazmaya başladım, halen de orada yazmaya devam ediyorum. 
Yazılarımın çıktığı gazeteler arasında, Serik postası, Antalya Gazetesi, Hürses, Kaş Aydın Haber gibi yerel gazeteler de bulunmaktadır.  
Yazılarımı yayınlayan dergilere gelince, Baro Dergisini, Rehberant dergisini örnek olarak gösterebilirim. 

YAS: Yazarken de konuşurken de farklı bir anlatımınız, etkileyici bir üslubunuz var. Enstitüler ve eğitim başta olmak üzere değişik alanlarda konuşmalar yapmaya davet edildiğinizi biliyoruz. Bu konuşmaların, metinlerin nerelerde yapıldığından yayınlandığından söz eder misiniz? Örnekler verir misiniz?

MŞ: Antalya Sanatçılar Derneği ANSAN’ da “İçimizden Biri” programının ilk konuğu ben oldum.  Programın benimle başlaması benim için hep bir onur kaynağı olmuştur. 
17 Nisanlarda Köy Enstitülerine yönelik anma günlerinde çağrılan ve enstitüleri anlatanların arasında ben de hep vardım. Bu konuşmaları pek çok defalar pek çok yerde yineledim. 
Yine ANSAN’ da 1 Eylül Dünya Barış Gününde konuşarak, barışa olan özlemimizi dile getirdim.

Rehberant’ta Köy Enstitülerini değişik boyutları ile kaç kez anlattığımı ben bile unuttum. O konuşmalarımda Hasan Ali Yücel ve Tonguç’u tanıttım.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nde de (ADD’ de) değişik konularda konuşmalarım oldu.
Çeşitli özel kanallarda televizyon programlarına çağrıldım, anlattıklarım kaydedilip yayınlandı. TRT Antalya radyosuna davet edilerek birkaç kez konuşma fırsatı buldum.

ADD adına Umut Radyosuna çağırdılar, gittim, nedenini bilmiyorum ama konuşmamı yarıda kestiklerini biliyorum. 
Yaşım artık ilerlediği için anımsamadıklarım olabilir. Bağışlanmamı dilerim, ne de olsa kap delik, artık su tutmuyor. Sağından solundan sızdırıyor.

Sadece ben yazmadım, beni yazanlar da oldu. Araştırmacı-yazar ve kent tarihçisi arkadaşım, dostum Hüseyin Çimrin, kaleme aldığı “Bir Zamanlar Antalya” kitabında hatırlıca bir bölümü bana ve Aksu Köy Enstitüsüne ayırdı. Yine Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Antalya Şubesi’nin çıkarttığı “Karanlık Sokakta Aydınlanma-Aksu Köy Enstitüsü” adlı kitapta da yazı ve resimlerim yayımlandı.

Köy Enstitülerini inceleyen, değişik boyutlarıyla enstitüleri ele alıp tez hazırlayan üniversite son sınıf öğrencilerine ve akademisyen kimselere her türlü bilgi ve belge desteği sağladım, sağlamaya da devam ediyorum.

YAS: Kuruluş aşamasında ve açık oldukları yıllarda enstitüler nasıl kurumlardı? İşleyiş nasıldı? Neler dersiniz?

MŞ: Kuruluş aşamasında ve devamında Enstitülerin her birinde arılar gibi çalışıldı, önce barakalar kuruldu. Sayı arttıkça, yeni yeni binalar dikildi.  Tohum mu ? Ekildi. Toprak mı? İşlendi. Ürün mü ? Elde edildi. Meyvemi, sebze mi? Ortaklaşa yenildi.  

Enstitüler öncesinde yoktuk, enstitüler sayesinde var olduk. “Karanlıksokak”, bizimle aydınlandı. Okulun adı sonradan beldenin adı oldu. “Karanlıksokak”, unutuldu. “Aksu” dendi. Beraber üretildi, beraber yendi.  

YAS: O dönemde köyden okula ulaşım için ne dersiniz? Yayan yapıldak, günlerce yürünür okula gelinirmiş, deniyor.

MŞ: Aynen öyle. O yıllarda karadan ulaşım zor, yol yok. Aksu için deniz ulaşımı düşünülmüş. Muğla’nın batı ucundan Mersin’in Silifke ilçesine kadar köy çocukları bu okula yönlendirilmiş. Ben de Kaş’tan Antalya’ya deniz yoluyla gelir, giderdim. Günlerce yayan yürüyüp okula gelen arkadaşlarımız vardı. Gazipaşa’dan, İbradı’dan, Gündoğmuş’tan.

YAS: Enstitülerde kesintisiz eğitim yıl boyu sürerdi deniyor. Hakikaten sizler hiç tatil yapmaz mıydınız?

MŞ: Köy Enstitüleri’nde yaz tatili, güz tatili diye bir şey yok. Eğitim-öğretim kesintisiz yıl boyu sürüyor. Sadece öğrenciler olarak bizim yılda 30-40 gün iznimiz var. Bizler, öğrencilik dönemimizde bu gün olduğu gibi günde sadece 5 saat ders yapmazdık. Derste, iş’te günde 8 saat vardı. Ders ve iş günleri, zamana ve okulun gereksinimlerine göre sıraya konur, ona göre planlanır, uygulanırdı. Gecikme, aksama olmazdı. Akşamları bile uyku öncesinde boşluk yoktu. 2 saat mütalaa (okuma, ders çalışma) zamanımız vardı.   

YAS: Yıllardır sizi izliyoruz. Birlikte zaman zaman mesai yapıyoruz. Sizin her davranışınızla öğretmenlik mesleği için yaratıldığınızı düşünüyoruz. Buna ne dersiniz?

MŞ: Olaya bireysel bakmayayım. Biz enstitülüler, öğretmenliği asla “ekmek kapısı” görmedik, onu hep “vatana millete hizmet” bildik. Yaşadığımız sürece gereğini yaptık. Yapmaya da kararlıyız.

YAS: YKKED Antalya şubesi adına yaptığımız bu söyleşiyi her zaman olduğu gibi içtenlikle yanıtladığınız, bize söyleşi olanağı verdiğiniz için çok teşekkür ediyoruz.

MŞ: Ben de enstitüleri gündemde tutmak, unutturmamak adına şube olarak yaptığınız görevi takdir ettiğimi söylüyorum. Kendim ve enstitülü arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum. 

Yayın Tarihi
21.02.2016
Bu makale 1114 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!