Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı’nın Antalya Kent Müzesi Projesiyle ilgili görevi sona erdi. Bu görevin sona ermesiyle ilgili gündemden düşmeyen açıklamaları hepimiz takip ediyoruz.
Yalnız bir konuya dikkat çekmek isterim, kaleme aldığım yazının, Kent Müzesinde can siperhane , samimi ve içten duygularla çalışan personelle hiçbir ilgisi yoktur.
Kent Müzesi Personelinin bugüne kadar küratoryel çalışma adı altında aldığı direktifleri uygulamaktan başka yapacak bir seçenekleri olmadığı için, eleştirilerimin hedefi Tarih Vakfı’nın Antalya Kent Müzesi ile ilgili çalışma biçimi ve çalışma mantığıdır.
İlk olarak Antalya gibi bir kentin Kent Müzesini kurarken, yapılacak planların aşırı bir sistematik içinde kalması ve yapılacak işlerin Excel tablolarından kurtulamaması ve duyguların, ruhun her fırsatta ikinci plana atılması projenin hızını yavaşlatmıştır.
Hayatta hiçbir konu duygular bitirilerek ruh tüketilerek, fikirlere karşı sus denerek başarılı olamaz..
Tarih Vakfı’nın Antalya’daki başarısızlığı da buradan kaynaklanmaktadır.
Tarih Vakfı’nın Antalya ayağını oluşturan yönetim organları, proje ile ilgili önemli kararları alırken bunu aşırı bir özgüven ve tereddütsüz bir ben bilirimcilikle yapmaya çalışmışlardır.
Bu da Kentte yaşayan ve bu kente gerçek anlamda emek vermiş kişilerde olumsuzluk yaratmış müzeye katkıları olabilecek kişiler bu ben bilirimcilik karşısında projeden soğumuşlardır.
Başından günümüze kadar çok yakından takip ettiğim proje , 3 yıllık bir süreyi geride bırakırken, Dünyadaki Kent Müzeciliği konusunda kişileri bilgilendirmenin yerine , çok daha somut çok daha gerçekçi adımları atması gerekiyordu.
Dünyadaki kent müzeciliğinin nasıl yapıldığını bugün her türlü yayın organından, hatta internetten herkes açıkça ve net olarak öğrenebilir.
Dünyadaki müzecilik anlayışı artık eser depolayan ve bunları belirli bir sistematik içerisinde ziyaretçiye sunmaktan çok uzak bir konum almış, müzeleri kentlerde önemli rolleri olan birer dinamik haline dönüştürmek, yeni ve çağdaş müzecilik anlayışının hedefi olmuştur .
Fakat bunu sadece Tarih Vakfı’nın bildiğini iddaa etmek bence yanlıştır.
Siz müzecilikten anlamazsınız biz gittik yerinde gördük, buralardan da fotoğraf çektik ve sizlere getirdik buyurun izleyelimin bedeli bu kadar yüksek bu kadar küçük görücü bir psikoloji yaratarak gerçekleşmemeliydi.
Eğer bu yüksek bedeller biz Antalyalıların bilmediklerinin ve Tarih Vakfı’nın bildikleri ile arasındaki farkın ücretlendirilmesi ise, kusura bakmayın bu danışmanlığın ve ya organizatörlüğün bedeli çok yüksek, anlayışı da çok geçerli bir anlayış değildir.
Hele ki bu yüksek meblağların hala yetmediğini söyleyip, bugün Mardan Palace otelinin açılışı ile Kent Müzesi bütçesini karşılaştırmak trajikomik bir söylemdir.
Diğer önemli bir konu ise Kent Müzesi Projesinde çalışan gönüllülerdir.
Kent Müzesi Projesi için uyumayıp geceleri bile çalışan gönüllüler biliyorum.
Antalyalı gönüllülerimizin hepsi birbirinden değerli birbirinden yürekli insanlardır.
Hepsine Kent Müzesine yaptıkları katkılardan dolayı önce bir Antalyalı sonra bir arkeolog olarak teşekkür ediyorum.
Kent Müzesinde çalışan gönüllülerimiz can siperhane çalışırken, Tarih vakfı’nın görevi bu gönüllüleri organize etmek ve bu kişileri isteklerine göre çalışma gruplarına kaydırmak olmuştur.
Yaygın bir gönüllü ağı ile çalışan Tarih Vakfı Antalya’da da böyle bir ağ kurmaya çalışmış ve gönüllülerin emeklerinden ve iş güçlerinden faydalanmıştır.
Gerek bağışlanan eserler, gerek sözlü tarih çalışmaları, gerek dökümanlar, işe alınan ve çok az bir ücretle çalıştırılan hatta bazen maaşı geç ödenen özverili personel dışında, gönüllerin desteği ve çabalarıyla bugün söylenebilen ve bir somutluk olarak ortaya koyabildikleri halini alabilmiştir.
Her şeye rağmen beni en çok üzen ve en derinden etkileyen olay, Tarih Vakfı’nın evlendirme dairesinde düzenlediği siyah beyaz filmleri andıran ve veda kokan son toplantısıdır.
Bu toplantıya yine gönüllüler davet edilmiş. Antalya’ya şöyle bir mesaj verilmeye çalışılmıştır.
Biz burada çok iyi bir çalışma yaptık, bunlar elinizdeki dökümanlarda yazıyor. Fakat biz gidersek bu çalışmaların hepsi boşa gidecek, bu çalışmaların hiçbiri Antalya’ya fayda sağlamayacak. Hadi bu konuyu yeni yönetimin bürokratlarının önünde tartışalım ve onları kalmamıza ikna edelim… Hatta elinizdeki dökümanlarda ekonomik krizde bile bu işi biz yaparızın planı var…
Ben şunu beklerdim….
Biz Tarih Vakfı, Tarihi seviyoruz, Antalyayı da seviyoruz. Biz bu işi parasız da yaparız….
Antalya tarihine bu kadar çok ilgi duyan bir kurum neden bunu söyleyemeyip, davet edilen gönüllülere umut veren bir tablo çizmek yerine karamsar ve umutsuz bir tablo sunmaya çalışmıştır….
İşte bu davranış, bu yazıyı kaleme almamın en büyük nedenidir.
Fakat bir çok gönüllü o toplantı da neyi daha yeni öğrenmiştir biliyor musunuz ?
Tarih Vakfı’nın bu projeyi, sadece bir tarih sevgisi, sadece bir Antalya sevgisi için yapmadığını öğrenmiştir…
Tarih Vakfı görevlilerinin kendilerinin açıkladığı rakamlar duvarda yansırken, hemen arkamda oturan Antalyalı Ağabeylerimizin verdiği tepkiler kulaklarımıza ünlemler halinde yankılanmıştır.
Çok şükür ki, Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanı Göksel Kumsal, Kent Müzesinin soyut bir durumdan somut bir duruma geçirilerek belediyeye bağlı bir müdürlük olacağını müjdelemiştir.
Bunun üzerine kafalarda yaratılan bir çok soru işareti cevaplarını bulmuş, ve bugüne kadar yapılan çalışmalar hizmette devamlılık prensibi ile yine Antalyalılar için yine Antalya Kent Müzesi için kullanılabilecektir.
Hatta ve hatta bu çalışmalar artarak devam edecektir…
Fikrimce bu karar Kent Müzesinin hem önünü açmış, kent müzesinin daha geniş bir tabana, daha gerçek ve somut bir tabana yayılmasının garantisi olmuştur.
İtalyan işgali sırasında bile, eserlerini ve tarihini koruyarak müzeleştirebilen Antalyalılar, bundan sonra Tarih vakfı olmadan da bu müzeyi en iyi şekilde kuracaklardır.
Bu karar ile kent müzesi daha çok Antalya’yı anlatma şansını yakalayacak daha çok halka inecektir.
Misafirperverliği ile tarihe geçen Antalyamıza Tarih Vakfına bugüne kadar yaptıkları çalışmalar için günahıyla sevabıyla teşekkür etmek düşer…
Antalya Kent Müzesi Projesi için dişlerini tırnaklarına takan Tarih Vakfı’nın yönetimi altında bulundurulan, ve sadece iyi niyetle çalışan tüm personel arkadaşlarıma da yaptıkları çalışmalar için yine bir Antalyalı olarak teşekkür ediyorum..
Bu memleketin yetiştirdiği hocalar, bu kentin yetiştirdiği sivil tarihçiler, bu kente gönül vermiş herkes için Kent Müzesi’nin önünün açıldığını düşünüyor…
Bundan sonraki çalışmalarında Kent Müzesine olan inancımın daha da kuvvetlendiğini belirterek yapılacak olan tüm çalışmalarda başarılar diliyorum..