SUBAŞININ BAKIŞI

Kent Konseyi ve Osman Aydın

Çarşıya yürümek için Atatürk Parkına Arabamı bırakmıştım, Kent Konseyi Başkanı Sema Nur Kurt’un kahvesini içip geçeyim derken Sema içeride yürütme kurulu çalışıyor dilerseniz selamlayın demişti. Çok iyi tanıdığım konusunda yetkin dostların görevde olduğunu görünce hem şaşırmış hem de gururlanmıştım. Bir kısmının yoğun çalışma temposunu da biliyorum. Buna rağmen yaşadığı kente gönüllü sivil katkı sunmaları çok hoş doğrusu.

1989 yılında aktif siyasete girerken genç bir hukukçu olarak ‘açıklık ve katılım’ mesajımı en başa koymuştum. O doğrultuda çok adım atmıştık. 1997 de Osman Aydın’ın da önemli katkılarıyla gerçekleştirmiştik Kent Konseyi’nin kuruluşunu…

Bu doğrultuda attığımız önemli adımlar olmuştu. İyi ki oldu, yoksa rantın Türk belediyeciliğinde çok zor dizginlenebildiği en zor süreci yaşarken her alanda tahribat ve yok oluş yaşanabilirdi!

Neden en zor süreç?  İşte o süreci Bu günde Mimarlar Odası Başkanı olan Osman Aydın olabildiğince gerçekçi biçimde kaleme almış ve güzel bir eser ortaya koymuş… ‘Balıkçı köyünden metropoliten kente’ kitabında yaklaşık elli yılın planlama ve gelişme süreci ele alınmış. 50.OOO nüfustan, milyonu aşmış nüfusuyla ve milyonlarca ziyaretçisi ile bu günkü Büyükşehir Antalya’ya gelmiş…

1957 yılından itibaren Erenköy ve Kepezaltı mahallelerinde başlayan Dokuma, Ferrokrom, Pil ve Yağ fabrikaları ile ilk gecekondulaşma sürecinin başladığını 1970’li yıllardan itibaren turizm yatırımlarıyla da arttan gecekondulaşmanın 1980’li yılların başında on bini aştığını yazıyor.

1977 yılında Antalya İmar Planı çalışmalarının başladığını Zühtü Can tarafından hazırlanan kent imar planının verimli tarım topraklarını korumak adına Batıya ve Kuzeye kaydırılarak hazırlandığını ve 1979 yılında tamamlandığından söz ediyor.

12 Eylül 1980 darbesi ile mevcut planın önemli darbelerle tahrip edildiğini şu cümlelerle ifade ediyor; “Ülkemizde demokrasinin kesintiye uğradığı dönemlerde sadece demokrasi ve insan hakları açısından sorunlar yaşanmamış; kentliler ve kentler de ciddi yaralar ve darbeler almışlardır. Bu savımızın en önemli örneği; 1979 planıyla Antalya’nın Lara kıyısındaki falezler için getirilen ortalama 150 m genişliğinde ve toplamda 8.5 km uzunluğundaki bandın doğal sit alanı kapsamının 1983 yılındaki Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile 35 M’ye düşürülmesi olmuştur. Bu karar falezlerin tahrip edilmesinin en önemli nedenidir.”

Reform niteliğinde olduğu sıkça dile getirilen 3194 sayılı İmar Yasasının 1985 yılında merhum Özal döneminde yürürlüğe girmesiyle imar planı onay yetkisinin belediye meclislerine geçtiğini ve 1985 yılında 1/25000 planla ve 1986 yılında Antalya Belediye Meclisince yasaya aykırı biçimde hazırlanan ve onaylanan “plan lejantı” ile çarpık kentleşmenin, Antalya’da önlenemez biçimde sürdüğünden söz edilmektedir... Osman Aydın kitabında, 3194 sayılı imar yasasının çıkarıldığı dönemde belediyelerin teknik donanımdan yoksun olduğunu denetimin ve bilginin de eksik olması nedeniyle rantın ön plana çıkmasıyla kentlerin büyük tahribata uğradığını yazıyor.

Bir ilave yapmak gerekirse konut kooperatifçiliği de o yıllarda teşvik edilmiş ve neredeyse halkın her kesimi rantla tanışmıştı! Ayrıca Antalya’nın arazi mülkiyeti de sorunluydu…  

1988 yılında Antalya Belediye Meclisi, tüm yapılara birer kat Turizm yapılarına da iki kat çıkma hakkı tanıyor! Bu karardan sonra Mimarlar Odası denetim yetkisini hatırlıyor ve bu karara karşı dava açıyor ve iptal ettiriyor ama ne kadar tedirginlik yaşadıklarını da anlatıyor Osman Aydın hem bizlere hem de kendilerine dönük övgü ve öz eleştiriden de geri kalmıyor.

Sayfamız yeterli olmadığı için sonraki bir yazımda devam etmeye çalışacağım.

Yayın Tarihi
12.02.2013
Bu makale 10153 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!