Bazen acıtır kelimeler, anlamını yitirsin isteriz o anlarda.
Ama öylece dururlar karşınızda.
Silseniz de ötesine geçersiniz artık,
Yok edilemez olmuşlardır,
Zihninizde,
Kalbinizde
Yer etmiştir artık acısı, duymasan da,
Unutsan da acısı kalır geriye kötü bir anı gibi.
Çünkü anlamı budur acıtan kelimelerin.
Yerini dolduracak hiçbir iyi kelime, mutlu anlam kalmaz artık…
Derinleştikçe acısı gizlenir, üstünü açmaya her an korkarcasına
Duymazsınız artık hiçbir kelimeyi…
Böyle anlarda iyi gelir sessizlik, dinginlik.
Usul usul uzaklaşırsınız moral bozukluğundan.
Kötü halinizden.
Donmuşluk hissinden içinizin,
İçiniz artık koyu bir oda,
Karanlık bir yol,
Issız bir sokak olur,
Siz artık hiçlerin yurdunda,
Evsiz, kimsesiz,
Yalnızlığın kalesi,
Yenilginin ülkesi olursunuz.
Sevdiklerini, hayal ve umutlarını,
İyi anılarını kaybetmiş bir bellekte.
Yaşanmışlığa dair bir kimlik istersiniz.
Sessizlik uzaklaştıracak, dinginleştirecek sanırken
Hapsedilmiş bulursunuz yine kendinizi acınızı.
Hafifletecek birkaç iyi kelimenin beklentisinin boşluğunda.
Bazen iyi bir kelime bulunamaz yerine konulacak kötü bir kelimenin.
Yokluk ve varlık zıtlaşır zihninizde ve siz yok olanla var olursunuz içinizde.
Eksik ama var, var ama yok gibi.
Filmi geriye sarıp acıtan bölümleri silmek, bazılarını değiştirmek istersiniz.
Ve içten içe bilirsiniz ki, kelimeler eylemlerimizin, davranışlarımızın, duruşumuzun temsilcisi göstergelerden ibarettir.
Kelimeler bazen acıdır, acıtır ama yaşamın boy aynasında kendimize baktığımızda anlarız çırılçıplak yalnızlığımızı; kelimeler örtüp gizleyememiştir bizi…