Karaoğlan

1971 yılının 17 nisan günüydü!

12 Mart darbesinin hızlı ve sıcak günleri.
 
Mart sonu terhis olmuştum. Mecburi hizmetim vardı. Kura ile beni Zonguldak Ticaret Lisesi'ne atamışlar. O yıllarda Zonguldak'a gitmek zor ve sıkıntılıydı.Vardım, nisan ortasında göreve başladım!
 
Aradan bir veya iki gün geçmişti ki, beni bekar evlerine ortak eden iki genç arkadaşım; TÖS'de 17 Nisan toplantısı var. Hadi gidelim dediler. Beş katlı bir apartmanın üst katına çıktık! İçerisi hıncahınç doluydu. Giriş kapısı aralığında, ayakta yer bulduk!..
 
17 nisan, Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıldönümüydü..
 
Konuşmaları dinledik bir süre.Yaşlı ağabeyler, Köy Entitüsüne gidişlerini, yaşadıkları ilginçlikleri anlatıyorlardı. Her yıl aynı şeyleri yinelediklerinden, salondakilerde bir bıkkınlık hali vardı!

Açıkçası beni doyurmamıştı konuşmalar! Köy Enstitüleri'nin felsefesi yerine öykülerini dinlemek eziyetti! Söz almak için işaret ettim! Bıkkın yönetici, kürsüye davet etti! İnsanların arasından güçlükle geçerek kürsüye eriştim!..

Öykülerini anlatanlara teşekkür ettim! Asıl konuşulması gerekenin “ Köy Enstitülerinin kuruluş felsefesi olduğunu; nelerin yapıldığını, nelerin başarıldığını, nasıl başarıldığını; kapatılmaları yüzünden nelerin kaybedildiğini sorgulamalıyız!” diye söze girdim! Oldukça kısa, tadında ve kıva-mında bir konuşma yaptım!..
 
Salon ayaklandı! Bezginlik gitti! Herkes heyecanla ve ilgiyle konuşmayı izliyordu! Sözüm bittiğinde
 
coşkun bir alkış kıyamet koptu! Kapının önüne çıkmaya uğraşırken, bir yandan da tebrik edenlere teşek-kür ediyordum. Salon canlanmıştı! Söz isteyenlerin elleri havadaydı!..Tıkaçı açmıştım!
 
Kapıya erişince, genç arkadaşlarıma “Buradan gitmenin vaktidir!” Hak verdiler. İndik!

12 Mart darbesi hızını alamamıştı! Zonguldak İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı görev alanında idi. Kim, neyin peşinde, düşman kim belli değildi. Asker, polis öküzün altında buzağı bulsa, şüpheli diye kodese tıkıyordu! Ayrıca toplantı salonunda birkaç ajan olduğundan da kuşkum yoktu!..
 
Ertesi günü “ Akşam TÖS'ü basmışlar! Evraklarını, lokalde oturanları toplamışlar! Derneği de süresiz kapatmışlar!” dedi genç ev arkadaşım. İyi ki vaktinde tüymüşüz dedi daha genç olanı. Niye dediğimde, bizi de kalıcı misafir diye alıkoyarlardı dedi. Üç aydan önce eve dönemeyiz demişti. Ben sivil hayata henüz uyum sağlamış değildim...

Ardından yaşadığım bir olaydan sonra arkadaşlarıma hak vermişdim...
 
Yeni arkadaşlar, beni bir avukat dostları ile tanıştırmak istemişler. Gazi caddesi üstündeki ofisine
 
götürdüler. O sıra ben de Hukuk Fakültesi 3. sınıf eşiğindeyim. Bir öğle sonrası avukatın ofisine vardık! Beni tanıştırdılar. Selam sabah ederken, avukat beni dikkatle süzüyordu! Sonra aradığı cevabı bulmuş olmalı ki, masasındaki doyalarını kapattı! Ellerini göğsünde kavuşturdu, masanın ardında mum gibi oturdu! Ağzını açmadı! Bir gariplik vardı. Beni daha yeni görüyordu. Ben de oldukça yeniydim. O arada ofisin penceresinin Gazi caddesine yukarıdan baktığını, çok iyi izlendiğini farketmiştim!..
 
Arkadaşlara 'Kalkın gidelim! Avukatın yapılacak işleri vardır.' dedim. Ofisten ayrıldık. Herkes garipliğin farkındaydı. Benim gibi kimse bir anlam verememişti...
 
O günün bir gün öncesinde, terhis belgemi, Askerlik Şubesi'ne götürüp tescil ettirmiştim! Görevli yedek asteğmen işi biraz ağırdan almıştı. Mersin'li imiş. İşimi gördü ama, mesai bitimi yakındı, mesai bi
 
timine kadar beni oyaladı! Hemşehrini bulunca, hemen salmak istememiş! Şehre birlikte indik! Gazi cad-
 
desinde, akaş üzeri Birkaç tur atarak söyleştik!..
 
Meğer ziyaret ettiğimiz avukat, caddede bizi yürürken yukarıdan gözlemiş! Üniformalı kişinin yanın-dakinin ben olduğumu 'teşhis' etmiş! Anında boynuma 'ajan' yaftasını asmış! Suskunluğu bundanmış!Ağzından laf almaya, bilgi toplamaya geldiğimi sanmış besbelli! Bir üniformalı yanında görünmenin bile ne kuşkular yaratmaya yettiği günlermiş!..
 
TÖS'ü kapatanlar, o ateşli konuşmayı yapan 'Karaoğlan'ı bulamamışlar!..
 
Adını, sanını, görev yerini kimse bilmiyormuş!..
 
Ben de kendimi tanıtmamışım!
 
Kime sordularsa, tanıyan biri çıkmamış!

O zamanda herkes gölgesinden ürkerdi! Biri parmağını adamın burnuna uzatsa hemen gözaltına alınırdı. Sorgusuz, sualsiz içeride morartırlardı! Hukukun tatile çıkarıldığı günlerdi!
 
Bugün yine 17 Nisan! Köy Enstitüleri'nin kuruluş yıldönümü! Yine toplantılar oluyor. Yine
 
ateşli konuşmalar yapılıyor. Yine hukuk tatilde!..
 
Köy enstitülerinin verdiği kimlik, Türk toplumunun öylesine derinine işlemiş ki; en azılı
 
düşmanları bile bir türlü söküp atamadılar!..

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

17.04.2013
 
Saliyazilari.blogspot.com

Yayın Tarihi
23.04.2013
Bu makale 9347 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!