Kahrolsun Dış Güçler

Sağ olsunlar bazı yazarları çok severek okuyorum. Hemen beş dakikada bir aksiyon filmi seyretmiş gibi hissediyorum kendimi. Casuslar, taşeronlar, baronlar, komplolar. Şifreli mesajlar, asılında hedef şu, ama mesaj bu yolla verildi senaryoları.

Bu abilerin ana argümanı şu: Yeniden güçlü ve yeni Türkiye’nin bölgesinde ve hatta dünyada bir süper güç olarak inisiyatifi ele geçirmesini istemeyen dış güçler ülkemizi bir türlü rahat bırakmıyor. Tüm kötülüğün ve terörün arkasında onlar var. Gezi parkında da onlar vardı, Artvin’de de, Gülen cemaatini de, pkk’yı da onlar kurdu işid’i de. Masonlar, gizli örgütler tarikatlar, telekinezi, sihir, büyü vs vs. Dediğim gibi severek okuyorum.

İskenderiyeli Hypatia’nın hikâyesini bilirsiniz. Hypatia MS. üç yüzlerin, sonları ile dört yüzlerin başlarında yaşamış bir bilim insanı. Hypatia’nın yaşadığı dönemde dünyanın şekli, güneş sistemi ve yörüngeler ile ilgili gerçeğe çok yakın keşifler ve hesaplamalar yaptığı ile ilgili bulgular var. Kanıtlar zayıf. Çünkü zamanın Hristiyan yobazları bilimle uğraşmanın günah olduğu iddiasıyla meşhur İskenderiye kütüphanesini yaktılar. Hypatia’yı da taşlayarak öldürdüler. Hristiyan dünyasının bu karanlık, gerici dönemi bin yıldan fazla sürdü. Hypatia’nın ortaya koyduğu gerçekleri bilim dünyası bin beş yüzlü yılların sonu, bin altı yüzlü yılların başında Kepler tekrar hesaplayıncaya kadar bilmiyordu. Düşünsenize şu anda sahip olduğumuz bilim bin yıl olması gerekenden geride. Neyse ki arada aydınlık bir Müslüman çağı yaşanmış ve uygarlığa önemli katkılar eksik kalmamış. Ancak sonra Hristiyan dünya aydınlanmış ve Müslüman âlemi karanlığa gömülmüş. Ne yazık ki günümüzde Müslümanlık adına kafa kesenler, müze bombalayanlar, kütüphane yakanlar, sanat eserlerini, tarihi eserleri yok edenler var.

Bunları neden mi yazdım. Buyurun;

Kardeşim senin elinde Osmanlının en güçlü olduğu dönemdeki hatıralarından başka bir şey yok. Sen bilimin sınırlarını genişletmek adına hiçbir buluşa imza atmamışsın. Son iki – üç yüz senedir bir toplu iğne keşfedememişsin. Gelişim olarak sunduğun, hâlbuki çarpık bir değişimden başka bir şey olmayan betonla, asfaltla öğünen, enerji adına yeni bilimsel çalışmalar yerine modası geçmiş tehlikeli teknolojileri dayatan bir popülizm arkasından koşuyorsun. Sen hangi gücünle dünyada süper güç olacaksın? Paran mı var? Bilimin mi var? Teknolojin mi var? Sen Güney Kore misin, Çin misin, Hindistan mısın? Sende petrol mü var?

Senin boğaz tokluğuna çalışan, üreten, yüksek vergilere, hukuksuzluğa, sesini çıkarmayan, borçlanmayı seven, genç girişimci nüfusundan başka neyin var? Huzuru olan, barış içinde olan bir Türkiye o dev dış güçler için iyi bir Pazar dan başka bir şey değil ki. Sen onların oyun alanlarına müdahale etmediğin (edemediğin) teknoloji üretip önlerine geçemediğin, onlardan üstün bilim sahibi olup bir tehdit oluşturmadığın sürece senle neden uğraşsın?

Neymiş büyük abiler bizim üzerimizden mesajlaşıyormuş. Patlayan arabaların Alman malı olması bile bir anlam taşıyormuş. Eskiden devrimci, aşırı solcu abiler bunları yazarçizer bizde zevkle okurduk. Doğu Perinçek çıksa da izlesek derdik. Bunlar onların temel argümanıydı. Şimdi karşı tarafın oldu. Değişen bir şey yok. Belki de büyük abiler hiç bir şey yapmıyor belki de sadece bizim bu algıda olmamız yani onları olduklarından çok daha güçlü, görmemiz onlara yetiyor. Görevimiz tehlike, 007 filmleri bile belki bunun için yetiyor.

Son on iki yılda kaybolan uzlaşma kültürümüz kaybolmamış olsaydı. Gelin şuna bir orta yol bulalım derdim. Evet, sizin de haklı olduğunuz noktalar var derdim. Isparta’da düşen uçakta, art arda intihar eden Aselsan mühendislerinde bir bit yeniği var derdim. Ama diyemiyorum. Bir fanatizm var. Benden değilsen düşmansın mantığı var. Oturup konuşmak, bir araya gelmek çok zor.