Manavgat ikiyüzbine yaklaşan toplam nüfusu ve yaklaşık ikibin üçyüz kilometre karelik yüzölçümüyle Antalya`nin en büyük, Türkiye`nin ise en önemli ilçelerinden biri.
Son günlerde yerel basında Manavgat`ın potansiyelini tam olarak kullanamadığına yönelik serzenişler var. Yerel gazeteci Sayın Abdi ISIK bir Manavgatsever olarak `Manavgat Kendi potansiyelini daha keşfedemedi. Meydanlarda Kent Planı bile yok. Hoş meydanı da yok ya…` diye konuyu özetliyor.
Doğrusu katılmamak mümkün değil. Cünkü Manavgat’ın kullanılan potansiyeli, kullanılabilecek potansiyelin belki de onda biri.
Çoğu zaman bardağın hep dolu tarafını görmek yada dolu tarafını görme arzusu, daha fazlasını ve iyisini yapmak yönündeki çabaları geçersiz kılabiliyor ve potansiyelden yararlanamak konusunda kaynakların atıl kalmasına yol açabiliyor. Bu nedenle Manavgat örneğinde bardağın dolu tarafı olsa da; özellikle bardagin boş tarafinı da görmek gerekiyor.Çünkü ancak bu sekilde Manavgat için yapılabilecekler konusunda daha gerçekci ve rasyonel görüşler ve yol haritaları ortaya konulabilir.
Genel olarak uluslarası veriler bakımından değerlendirildiğinde Manavgat`ın tek başına Liechtenstein, Malta, Andorra gibi Avrupa`daki pek çok ülkeden daha yüksek potansiyele sahip oldugu söylenebilir. Hele hele MonteCarlo ve San Marino`nun Manavgat`ın yanında ismi bile söz konusu olamaz. Manavgat’ın hem tarımsal, hem turizmdeki etkinliği, topoğrafik özellikleri, yaylaları, tarihi ve kültürel eserleriyle ve muhteşem şelalesiyle olağanüstü bir potansiyele sahip oldugu açık.
Manavgat aslında gerçek anlamda bir elmas kadar değerli ve bu mücevher iyi işçilik ve uygun koşullar sağlandığında paha biçilemez bir değer haline gelme potansiyeline sahip. Ve her ne zaman bu güzel kenti ziyaret etsem, bu düşünceyle her metre karesinin değerlendirilerek eşsiz bir mücevher haline getirilebileceğini düşünürüm.
Esasen bu potansiyel ile bile, Manavgat il olmayı hakediyor. Tabiki bu süreçte doğaya, toprağa ve insana saygılı bir anlayışla sürdürülebilir bir yaşamı kurmaya odaklanmak gerekiyor ve yine bu kapsamda kaynakların sürdürülebilir kullanımının gözardı edilemeyecek bir ilke olarak kabul edilmesi gerekiyor.
Yine dikkate aınması gereken bir konu da kentlerin gelişme ve genişleme süreciyle ilgili olarak ülkemizdeki genel anlayışın bir türlü değisememesiyle ilgili. Öyleki kentleşmeşdeki bu genel eğilim Manavgat’ta da geçerli olunca mevcut kent merkezi uzerine odaklanip, hep “içten dışa gelişim ve genisleme“ öngörülüyor. Böyle olunca birbirine yaslanmış yapılar, planlamadan uzak ulaşım ağları ve benzeri düzensiz oluşumlar kent bütünlüğünün sağlanmasının önünde büyük duvarlar örüyor.
Manavgat henüz bu sürecin başında ve hala seçme şansı bulunuyor. Buna göre örneğin kent merkezinde üçyüz bin nüfüsun yaşadığı bir Manavgat için ne yapılması gerektiği düşünülebilir. Böyle olduğunda yani mevcut nüfusun üç veya dört kat artması durumunda, kaçınılmaz olarak mevcut yerleşim yeri bütünün küçük bir parçası haline dönüşecek ve bu durumda kentsel planlamanın yeniden en baştan ele alınması gerekecektir. Bu kapsamda örneğin alternatif bir kent merkezi/merkezleri, alt ve üst yapılar planlanabilir ve bunlar için uygun alanlar belirlenebilir. En az mevcut merkeze beş ile on kilometre uzaklıkta olacak şekilde tarım topraklarını koruyan ve çevre duyarlılığını dikkate alan bir anlayışla yeni merkezler ve diğer yapılar planlanabilir. Daha sonra raylı sistemlerle merkezler kolaylıkla birleştirilebilir. Tabiki konu pek çok yönüyle hazırlanacak stratejik gelişme planında ele alınıp, tartışılmak durumunda…
Aslında bugün için kentin stratejik gelişme planı yapılmış olmalı, bu konulara mutlaka yer verilmiş olmalı. Yukarıda belirtildiği gibi eğer kent planı yapılmamışsa zaman kaybetmeden üzerinde çalışılması gerekir. Burada sadece bugünü ve gelecek 10 yılı değil, gelecek 50-100 yılı düşünmek gerekiyor.
Bugün alınan kararların yarının planlı ve modern kenti Manavgat’ı ortaya çıkaracağı açık, bu resmi görmek ve ve resmin şekillenmesine katkıda bulunarak sürecin içinde rol almış olmak önemli. Bu durumda öncelikle burada değerli Manavgatlılara, yöneticilere ve Manavgat‘a gönül veren sevenlerine büyük sorumluluklar düşüyor....
Sonuç olarak; ülkemizdeki pek çok yerleşim yerinin nüfus artışı ve göçler nedeniyle kabına sığmadığı dikkate alındığında, Manavgat örneğinden hareketle gelecekte planlı kentlere kavuşmak için sağlıklı plan ve uygulamaların yapılması ve hayata geçirilmesi gerekiyor…