İyilerin Zirve Çağı !

Bilim kaynaklı bilişim teknolojisindeki gelişmeler bir yandan uçsuz bucaksız bir dijital dünyanın kapısını tüm insanlık için aralıyorken; diğer taraftan duygusal yada iç dünyamızın kapısını sonuna kadar kendi irademiz dışında, dışımızdaki insanlara açmaya hazırlanıyor. Solumakta olduğumuz insanı ve bilgiyi odağa yerleştiren bu çağ; teknolojik gelişimin aralıksız ve hız kesmeden devam etmesiyle artık hemen kapımızda, hatta çok yakında hayatımızın içinde olacak.

Ve bu çağ, kendisinin varoluş kodlarını bilimden alarak, insanlığı koca bir dijital dünya ile, koca bir sanal evrenle buluşturuyor. Hemde sadece tuşlara/düğmelere basarak, ekranlara dokununarak değil; sesle, parmak iziyle, retina aracılığıyla mesajları alan, depolayan ve ileten; bir bakıma bizi okuyan, iletmek istediğimizi duyargalarla algılayan sembollerin ve enformasyona yüklenmiş kodların çözümlendiği bir büyük sanal dünya…

Semboller, komutlar, devreler, yongalar ve kodlardan oluşan bu bilişim çağı, kendi içinde yüksek bir uyum ve güçlü yönetişimle adeta gözle görülemeyen, hissedilemeyen; ancak somut olarak sonuçlarıyla algılanabilen bir sanal dünyayla insanlığı buluşturmak üzere.

Aslında bu çağ; insanın düşünme biçim ve yapısını çözümlemek ve buna benzer işlevlere sahip bir “yapay zeka” oluşturmak üzere yapılan çalışmalarla başlamıştı. Buna göre bu çalışmaların amacı; bir bakıma “insan gibi düşünen yada karar alan insanın düşünme biçimi”ne benzer özellikte davranan makineleri ortaya çıkartmaktı.

 

Kaynağını bilimden alarak bilgi ve iletişim teknolojileriyle öğrenen ve somut işler yapmaya başlayan aygıtların ortaya çıkmasıyla hayat bulan bu süreç; bir bakıma bir makinenin, bir bilgisayarın; bir insan gibi düşünerek ne yapacağına karar verme sürecini çözmek ve açıklamakla ilgiliydi.

İşte yapay zeka oluşturma girişimleri bir bütün olarak; insan zekasına özgü niteliklerden olan verileri bilgiye dönüştürmek, bilgiyi almak, olanı algılamak, görsel olarak okumak, kaydetmek, geri çağırmak, öğrenmek, düşünmek ve karar vermek gibi işlevlere sahip olan makine demekti.

 

Son günlerde  basında konuyla ilgili olarak “Türk Bilim Adamları düşünceyi okuyan program geliştirdi!”, gibi bazı haberler yer aldı.

Haberde ODTÜ ve Koç Üniversitesi öğretim üyeleri Sn.Dr.F.Vural ve Sn.Dr.İ.Öztekin, insan beyninin verilerini kullanarak zihinden geçenleri okuyabilen bilgisayar programı geliştirmek yönünde önemli mesafeler kat etmiş oldukları belirtiliyordu. Yine diğer bazı ülkelerde de bu alana yönelik çeşitli gelişmeler gündemde az da olsa yer alıyordu.

Bilişim sektöründeki öncü yerini korumak yönünde doğru bir strateji izleyen Google; bilişim dünyasının bir fenomeni olarak bu bilimsel çalışmaya da kaynak sağlıyordu. ''Beyin Verilerini Kullanarak Zihinden Geçenleri Kestiren Bilgisayar Programı'' adlı bu proje ile gelecekte ''akıl okuyabilen sistemlerin geliştirilmesi” hedefleniyordu.

Bunun için araştırıcılar; insanların çeşitli duygularını canlandırarak beyin sinyallerini kaydedip, bu verileri bilgisayar ortamında modelleyerek; kişiden gelen soyut duygu durumlarından hareketle kişinin mutlu, neşeli, yılgın, üzüntülü ve sinirli gibi duygusal durumlarını belirliyorlardı.

Bunun yanında sistem; renkleri, nesneleri, hayvanları, giysileri, sebze ve meyveler gibi akıldan geçen somut nesneleri de okuyabiliyor ve doğru tahmin edebiliyorlardı. Dahası Google, gelecekte düşünce ile yönetilen arama motorları geliştirebilmek ve arama motorlarını kişinin o anki duygu ve düşüncelerine göre yönlendirebilmek amacıyla bu önemli projeye destek sağlıyordu.

 

Düşünmatik; Akıl Okuyan Sistemler

Akıl okuyan sistemlere, kısaca “düşünmatik” de denilebilir. Bu sistemler geliştikçe tüm insanlık için heyacan verici bir süreçte başlamış olacak ve bu şekilde akıldan geçirilen ve beyinde kodlanan her bilginin kodları çözülmüş olacak.

Böyle olduğunda her insanın “niyeti ve niyetinin saflığı” okunacak ve her insan  artık “Göründüğü gibi olamayacak, OLDUĞU GİBİ GÖRÜNECEK”…

Ve artık “beden diliyle okumak” yerine, “beynin diliyle okumak” daha kolay ve daha etkili olacak…

 

Bu durum ise; iyiler için mükemmel bir çağın kapılarını açarken, kötüler için KARANLIK bir dönemin başlangıcı olacak...

 

Ve aslında bu süreç; insanın (yada bazı insanların yada toplumların) “İNSANLIK DEĞERLERİNİN NE OLDUĞUNU FARK ETMELERİNE yol açacak ve saydam yada “olunduğu gibi görünmenin kaçınılmaz” olduğu bir çağın habercisi olacak…

 

Dolayısıyla yaklaşmakta olan bu çağda; aslı gibi olmayanlar veya olduğu gibi görünmeyenler, zararlı çıkacak…

Ve niyeti saf olmayanlar(kötüler) için; hangi kapının kapatılıp hangisinin açılmayacağı konusunda yetki; yazılım sahibinde, makinenin yöneticisinde, yani iyilerin elinde olacak…. Belki de burada en azından makinelerin komutasının iyilerin elinde olmasını da dilemek gerekiyor…

 

Böyle olduğunda ise; çağ iyilerin çağı olacak ve bilindik bir deyişle; iyilik, liyakat, erdem, ahlak; yani “hak edenler ve iyiler hep kazanacak!”

Aslı gibi olmayanlar ise; kendine özgü hukukunun da olduğu bu çağda bilimin ve gerçeğin karşısına yada gün ışığına, bugün olduğu gibi rahat ve pervasızca çıkamayacak…

 

***

Bundan sonrası; füturistlerin ilgi alanında ve konu ve yorumlar gelecek bilimcilerin işi!

Yayın Tarihi
21.10.2012
Bu makale 10970 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!