PROFESYONEL

İspanya’da raks

Bu hafta sonu bir toplantı için İspanya gittim İspanya’ya yolculuk, orta Avrupa’dan, hatta kuzey Avrupa’dan dahi daha uzun sürüyor, tam tamına 4 saat 10 dakika İspanyol havayolu İber Air ile uçuyorum, uçak içi hizmetleri oldukça iyi, İstanbul’dan biraz torpilli olup “acil çıkış” ta oturma ayrıcalığı da sağlanınca, keyfime diyecek yok. Umarım dönüşte de aynı ayrıcalığı temin ederim Beni tek şaşırtan taraf, bu uçakların “bussiness-class” koltukları oldu. İç hat uçuşlarında THY yi eleştirirdim, “bu kadar fark alıyorsunuz, koltukların bacak aralığının biraz daha rahat olması haricinde, bu farka değecek başka ne veriyorsunuz” diye. Ancak, Uluslar arası uçuşlarda THY nin “bussiness- class” koşullarına hiçbir diyeceğim yok Anladınız sanırım, İspanyol Milli havayolları ile “economy class” uçtuğum halde, “bussiness class” tan daha rahattım. Her neyse, sonuçta Madrit’e ulaştık ve Malaga’ya devam etmek üzere iç hatlara geçişte, Türkiye Gümrüksüz Satış Mağazasından hediye etmek için aldığım rakıyı kaptırarak, ilk hüsranımı yaşadım. Bu yeni Avrupa birliği kuralı ve iddia edilen amacı güvenlik???? Ama asıl amacı Avrupa’dan daha ucuz olan başka ülkelerin Gümrüksüz Satış Mağazalarından alınan kozmetik ürünleri ve alkollü içeceklerin önünü kesmek.

 

Artık Malaga’ya doğru yoldayız, inişte yaşadığımız türbülans yanımda oturan Amerikan asıllı hanımın ağlamasına neden oluyor; benim teskin etme gayretim ise ancak uçak normale dönünce işe yarıyor . Hava karardıktan sonra indiğimiz için uçaktan sadece ışıkları bol bir şehir görebiliyorum, ancak hava alanına indikten sonra gelen sürpriz bütün hevesimi kaçırıyor. Benim ve İstanbul’dan gelen diğer 3 kişinin bagajları ortada yok !!!! Uzun tartışmalar ve raporlamalar sonrasında yapacak fazla bir şey olmadığını anlayıp, otelimize doğru yola çıkıyoruz..

 

Odama yerleşip, 5 yıldızlı bir otelde bulmayı umduğum diş ve tıraş setlerini bulamayınca, resepsiyonla telefon trafiği başlatıp sonunda muradıma eriyorum. Pijama ve terliklerimden yoksun, soğuk bir dekora sahip odada birkaç kez turladıktan sonra, huzursuz bir uykuya dalıyorum. Ümidim ertesi gün erkenden bavuluma kavuşabilmek, ama heyhat!!! Ertesi sabah, yardımcı olmaya çalışan resepsiyon memuru; “bavulun Malaga hava alanına geldiğini ancak bana ait olduğuna kanaat getirmelerinin öğlen saatlerini bulabileceğini” söyleyince, gözlerim fal taşı gibi açılıyor. Bagaj numaramı daha önce kaydettikleri ve tek yapmaları gereken bu numarayı bagajla kontrol edip, otelime göndermek olduğu halde, garip bir gerekçe ile yokuşa koşulmam, sinirlerimi iyice geriyor. Diğer taraftan, sabah 10.00 da başlayacak toplantılara da kafaca hazır olmak zorundaydım. Ya sabır! çekip öğlen olmasını bekliyorum.

 

Öğlen olup sonuç değişmeyince ve hatta bu sefer “bagajdan haberimiz yok” gibi çıldırtacak bir cevapla karşılaşınca kontrolümü kaybetmeye başlıyorum..Bu arada toplantıyı organize eden “Skal” merkez çalışanları da devreye giriyor ve 3 saat daha süren belirsizlikten sonra, “bagajların yola çıktığı ve 1 saat içinde otelde olacağı” haberiyle buruk bir sevinç yaşıyorum. Çünkü gelişmeler karşısında “yine bir başka mazeretle karşılaşacağım” korkusunu üzerimden atmakta zorlanıyorum. Nitekim ancak akşam saatlerinde, yani otele doğru yola çıktı dendikten 6 saat sonra, bavuluma kavuşabildim. Üstümdeki seyahat elbiseleri hafiften kokmaya başlamıştı bile, bir gün daha bekle deseler kendimi tutamayıp çok ağır şeyler söyleyebilirdim. Neyse ki, kimseyi kırmama gerek kalmadan iş tatlıya bağlandı

 

Bu kargaşaya, birde Malaga turu sığdırmayı becerdik. Etrafı incelerken dikkatimi çekti, ortalıkta ne zil, ne şal, ne de gül vardı. Seneler önce Granada ya yaptığım seyahatte hepsini bulabildiğimi hatırladım Baktım, her taraf beton yığını, bizim şikâyetçi olduğumuz görüntüler burada fazlasıyla var. Ancak, en çok otellerin hiç bir estetiği olmayan çirkin görüntüleri beni şaşırttı. Bizimkileri düşününce gururum okşandı. Buna birde sahilin kayalık ve itici görüntüsü eklenince, güzel Antalya’mı bağrıma basasım geldi. İspanya’nın en azından bu bölgesinin Antalya’nın eline su dökemeyeceğini görmek turizmimize olan güvenimi ve ileriye yönelik ümitlerimi arttırdı. Ne deniz, kum ve tabiatı, ne yapılaşması, ne otelleri, ne hizmeti, nede bizi karşılayan iklimi,bizim Akdeniz ve Ege kıyı şeridimizle boy ölçüşecek düzeyde değil. Nitekim, hem otelde hem de şehirde çok az turist gözüme çarpıyor, bu dönemde ortalama otel doluluklarının %20 ile %30 arasında değiştiğini söylüyorlar. Doğrusu seviniyorum, biz bu işi kesinlikle daha iyi yapıyoruz diye. Ama, biraz da topluca direnmeyi ve farklı hizmetimizi layık olduğu bedelle satabilmeyi, becersek, herkes mutlu olacak ama en önemlisi Türkiye kazanacak. Hep aklıma robotlaşmış ve “hayır”, “olmaz” demeyi marifet sanan hizmet anlayışları geliyor, bir taraftan kızarken için için de gülüyorum. Aman, ne olur dikkatli olalım ve biz de bu hale gelmeyelim.

 

Anlayacağınız, bu hafta sonunu İspanya’da geçirdim, ama inanın bir şey anlamadım. Aklımda kalan en güzel şey Antalya dönüşü oldu..

 

Sevgiyle kalın.

Yayın Tarihi
22.04.2008
Bu makale 9600 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!